*Bölüm 19: "Şimdilerde bağrımı delen, senden kalan silik bir anı..."

226 32 34
                                    

Hoş geldiniz, iyi okumalar dilerim.

Son Arzum, Nilüfer

***

Merdiven basamaklarından ağır ağır çıkıyordu, basamakların sonunda kapının açık olduğunu fark edip kapıyı bir kez tıklattı ancak herhangi bir buyur sesi gelmedi içerden. Beklemeyi terk edip nihayet eğilerek bağcıklarını çözmeye koyulmuştu ki bir iç çekişin uğultusuyla donup kaldı yerinde. Gözlerini bir noktaya odaklayarak dikkat kesildi. Ağlama sesi gittikçe sessizliğini yitiriyordu. Kapı pervazına dayadığı sol elinin yardımıyla ayakkabısının bağcıklarını çözmekten vazgeçip doğrulduğunda, yavaşça kapıdan içeri sızdı. Adeta bir ajan gibi ürkek çıkan sese doğru ilerledi, Jungkook.

Bu hüzünlü seslerin Taehyung'tan geldiğinden emin olmak niyetindeydi. Sebebini öğrenmek istemek, seslenip huzurunu bozmaktan daha makul gelmişti kendisine. Hoş, bunun hiç de etik bir hareket olmadığı ortadaydı. Adımları gittikçe daha da hafif bir hal alırken sesin Taehyung'tan geldiğine neredeyse emindi. Yatak odasının kapısı önünde yerde oturmakta olan bedeni gördüğü anda beyninden vurulmuşa dönmüştü. Taehyung gözlerini bir daha açmak istemez gibi kapatmış, öylece gözyaşları döküyordu. Kucakladığı çerçeveyi bağrına basabildiği kadar basmıştı. Jungkook bu görsel karşısında dayanamayarak göz pınarlarını doldururken onu duvarın kenarından, ufacık bir açıdan seyrediyordu. Kendi dünyasındaydı her daim ve o dünyaya sığdırabileceğini sandığı tek kişi de dünyasına sığamaz gibi geliyordu artık. Çözümü olamayan bir soru misali aşk karşılığının imkân yoksunluğunu hissediyordu, hissetmekten öte... Artık bilincindeydi. Taehyung, Jisoo'nun tek aşkıydı ve Jisoo ile birlikte onun da tüm aşkları o gün sonsuzluğa gömülmüştü. Gözlerini açıp çerçeveyi gözleri önüne gelecek şekilde doğrulttuğunda, ''Neden gittin?'' diye feryat etti Taehyung. İnce uzun parmakları çerçeve camının üzerini kırmaktan, incitmekten ürker bir edayla okşadılar:

''Kahrolacağımı bilemedin mi, sevgilim? Neden bırakıp gittin ansızın, söylesene? Neden gittin! Papatyam benim... Çok özledim seni. Huh...''

Hıçkırıkları arasından düşen kelimeler kurşun gibi yüreğine saplandılar ama kurşunlar acıtmadı ruhunu Jisoo'nun vakitsiz gidişi kadar. Doğrulmaya çalıştığı her an yığılıp kalıyordu yerinde, dakikalarca çabaladı. İsmini fısıldaya fısıldaya inliyordu. Acı tüm bedenini nerdeyse esir etmişti. İki ay geçmiş olsa dahi acısı ilk günkü kadar taze, ilk günkü kadar yakıcıydı. Uzun süre bu travmayı atlatamayacaktı Taehyung.

Jungkook ağzını kapatarak geri adım kapıya giderken Taehyung nihayet yerinde doğrulabilmiş, oradan buradan destek alarak yatak odasına doğru ağır ağır yürümüştü. Bacakları iyileşmiştiler. Lâkin yüreğindeki açık yara hâlâ kabuk bağlamamıştı belli ki, kanayıp duruyordu, içine içine akıyordu. Öylece yatağa uzanıp çerçevedeki resmi izlemeye, okşamaya devam etti; bacaklarını karnına çekip cenin pozisyonuna aldı bedenini. Jungkook'un gözleri o an kendi yapmış olduğu tablosu için ayrılmış olan mavi duvara gitti. Taehyung'un bedeninin döndüğü yerdeydi. Donakaldı resme bakarken. Sessizce düştü gözyaşları yanaklarından aşağıya. Duvarı tamamen ortalayan dev tabloda mesut iki sevgilinin, hayatlarının baharında iki sevgilinin resmi vardı. Fakat artık onlardan biri hayatta değildi. Bunun ağırlığını yüreğinin en derinlerinde hissetti. Nihayet derin bir nefes alıp evden sessiz sedasız çıkmayı başardı.

Merdivenlere geldiğinde tırabzanlardan tutunduğu gibi yığıldı yerinde. Kirpiklerine yağmurlar seri biçimde düşüyordu. Yüreği o denli ağrıyordu ki... Hayâli karbondioksit maskesi için ellerini ağzına bastırarak nefesini düzenlemeye çabaladı; başı dönüyor, gözleri kararıyordu. Oturduğu yerde biraz soludu. Az sonra merdivenden yavaş ritimli ayak sesleri gelmeye başlayınca apar topar ayaklandı ve kendine gelmeye çabaladı ancak hâlâ düşecek gibiydi. Sıkıca tutundu kollara. Karşısına çıkan kişi Namjoon'un eşi Jimin'di. Jimin henüz kendisini fark etmeden bileklerine sildi yaşlarını ve ardından kocaman gülümsemesini takındı. Ağlamış olduğu her halinden belliydi halbuki...

Te Regalo ⇝ taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin