5. Bölüm

2K 218 129
                                    

Taehyung/

Eve gelir gelmez duşa girmiş rahatlamıştım.
Belime bir havlu sarıp televizyonun karşısına oturdum. Ev çok yabancı geliyordu. Çünkü jungkooku kendi kaldığım eve yerleştirmiş kendime de idareten burayı tutmuştum. Yani burası da güzeldi ama eşyalarımın yerine alışmıştım.

Jungkooka yeni bir ev tutabilir ve kendi evimde kalmaya devam edebilirdim. Ama onun kimliğinin farkına varamsı gerekiyordu. Belliki bir sekilde baskılanmıştı vitası. Feromonlarımı alarak normal döngüsüne girmesini ve kendini farketmesini istiyordum. Hem, feromonlarıma alışması hiç fena olmazdı.

Koltuktan kalktım ve yeni odama geçtim.
Altıma bir eşofman geçirdim ve yatağa uzandım. Yarınki işlerin varlığı bile beni rahatsız ediyordu.

...

Jungkook/ Sabah

Göğsümde hissettiğim acı ile uyanmıştım. Yine o tırnakları hissediyordum. 3 yıldır düzgün hissetmediğim omegam neden kendini belli ediyordu bi anda?

Tuvalet girip elimi yüzümü yıkamaya başladım. O mükemmel koku evin her yerinde vardı fakat tuvalette daha yoğun bir şekildeydi. Yine hissettiğim tırnaklar ile acıyla inledim. Yere çökmüştüm. Bu sefer acı daha yoğundu. Gözlerimi kapatıp yavaşça nefes alıp vermeye başladım.

"Ahh siktir. Bir anda ne oluyor ya?"

Acı biraz olsun hafiflemişti. Tekrar yüzüme su çarptım. Odama geri döndüğümde saatin geri yatmak için fazla geç olduğunu fark ettim. Bu yüzden tekrar banyoya dönüp hızlıca duş aldım.

Duştan sonra odama dönüp dolaptan lacivert bir kumaş pantolon ve beyaz düz bir t-shirt giydim. Kafama yine  lacivert renkli bir şapka taktım. Ayaklarıma beyaz bir spor giydim.

Spor çantalarında birini alıp içine yüzücü mayomu, havlumu, gözlüğümü, tahriş için kremlerimi koyup kapattım.

Mutfağa geçip dolabı açtım. Soğuk suyu kafama diktim.  Canım yemek yemek istemiyordu. Zaten kahvaltı da etmiyordum genellikle.

Saat 9 buçuğa yaklaşırken aşağı indim. Soför çoktan gelmişti. Arabaya bindim.

"Ne zaman geldiniz? Saat henüz 9 buçuk olmadı. "

"8 buçukta geldim efendim."

Bana 9 buçukda alınacağım söylenmişti. Yanlış mı anlamıştım ki. Bakletmiştim adamı kapıda o kadar süre.

"Beklettim galiba. Kusura bakmayın. Saati yanlış anlamış olmalıyım. Geç kalmadık değil mi?"

"Hayır efendim. Bana 1 saat önceden gelmem söylendi. Siz doğru zamanda geldiniz. "

Neden erken gelmesi söylenmişti acaba.

"Peki o zaman. Beklediğiniz için teşekkürler."

"Görevim bu efendim. Teşekküre gerek yok."

...

Araba şirketin önünde durmuştu. Ben daha inmeden şoför bey hızlıca gelmiş kapımı açmıştı. Bu kadar şeye ne gerek vardı sanki.

Şirkete ilerlerken şoför bey arabayı otoparka indireceğini ve işim bitene kadar aşağıdaki oturma yerinde beni bekleyeceğini söyleyip gitmişti. Ben ise şirkete girdim. Aynı bakışlar beni bulduğunda derin bir nefes verdim. Sanki orospuyduk ne bu bakışlar.

Yanımdan geçen kızların fisıldaşması bardağı taşıran son damlaydı. Sinirle soluyup kızlara döndüm. Kızlar ise ben daha bir şey demeden hızlıca uzaklaşmıştı.

Swan on Water/TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin