Arkadaşlar bir açıklama ile başlayayım. Aile evinde zor yazdığımı defalarca söyledim. Bunu biliyorsunuz artık. Kontrol etme fırsatımın olmadığını da söyledim. Bunu anlayışla karşılıyorsunuz biliyorum. Ancak farkındayım yazım yanlışları akışı çok bozuyor. Bu yüzden çok çok özür dilerim. Bu bölümden itibaren kontrol yapacağım ve yazıma da çok dikkat edeceğinden şüpheniz olmasın. Belli bir sürede yayınlamıyorum bölümleri. Belli yorum ve vote sayısı da koymuyorum. Bunun karşılığında sizden sadece bölüm araları fazla uzarsa birazcık görmezden gelmenizi istiyorum. Bu demek değil ki bölüm almayacağım. Hayır. Aynı sıklıkta atacağım ancak arada böyle uzamalar yaşayabilirsiniz.( Maksimum 1 hafta atmam) Tekrar teşekkür ediyorum. Önceki bölümleri de vakit buldukça düzenliyorum. Tekrar okumak isterseniz diye💝💝
~~~~~~~
Jungkook/
Suyun altında ciğerlerim patlayana kadar durmuştum resmen. Isınma hareketleri denilince akla ne gelirdi? Benim aklıma oraya buraya doğru esneme geliyordu. Ancak Namjoon Hyung'un esnemesi birazcık farklıydı.
Nefes almak için hızla suyun yüzeyine çıktığımda boş salonda büyük bir ses yankılandı. Çıkışımın hızı yüzünden kafamdaki bone de çıkmıştı. Bonemin olmaması nedeniyle saçlarım yüzüme yapışmış görüş alanımı kapatıyordu.
Kollarımla kenara tutunup kendimi yukarı kaldırdım ve havuzun kenarına oturdum. Ellerimle saçlarımı geriye taradım. Çok uzamışlardı.
Namjoon Hyung yanıma geldi ve yüz yüze konuşmamız için eğildi.
"Jungkook, tamı tamına 3 dakika 12 saniye. Bu kadar iyi durumda ciğerlerin olmasını beklemiyordum."
"Yani bu iyi bir şey mi?"
"Başlangıç için mükemmel."
Gururlu ifadesi ile kıkırdadım.
"Ancak Hyung. Daha başlangıçta beni böyle boğarsan ilerleyemeyebilirim haberin olsun."
Ciddi şekilde söylediğim şeyler komiğine gitmiş olmalı ki bu sefer kıkırdayan taraf o oldu.
"Şimdiden böyle şikayet edersen anlaşamayız Jungkook. Senin için yapıyorum bunları. Hem potansiyelin olmasa bunu nasıl yapacaksın?"
Elindeki kronometreyi sallamış ve gülümsemişti.
"Şimdi kalk! Daha yeni başladık."
Bir anda bağırmasıyla irkilmiştim. İkizler miydi acaba?
...
Cidden gebermiştim. O kadar yüzmüştüm ki artık ellerim buruş buruştu. Ancak her suya girişimde öncekine göre nefesimin daha iyi olduğunu ve daha hızlı olduğumu fark ediyordum. Bu iyiydi. Gittikçe ısınıyordum suya. Tekrar.
"Jungkoook! Beş dakika araya ne dersin? Döndüğümüzde kronometre ile yüzmeye başlarız."
Havuzun karşısından bağırarak konuşan Namjoon Hyungu elim ile okey işareti yaparak onayladım. Sudan çıktım ve havuzun yanındaki oturma yerinden saç havlumu aldım. Bonemi kenara koyup saçlarımı kuruladım. Oturma yerinin kenarına oturdum ve kafamı geriye yaslandım. Acayip yorulmuştum. Daha bir saat olmuştu. Güç antrenmanı yapmalıydım.
Namjoon Hyung yanıma geldi. Elinde bir adet meyve suyu vardı. Bana uzattı.
"Al iç. Miden bulanmasın."
Oturduğum yerden yüzüne bakıp gülümsedim.
"Teşekkürler Hyung."
Elindeki meyve suyunu alıp açtım. Hepsini bir anda kafama diktim. Dikmem ile öksürmem bir olmuştu. Öksürüklerim gittikçe artarken Namjoon Hyung sırtıma vuruyordu. Öksürüklerim yavaşlayarak durdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Swan on Water/Taekook
Fanfictionhttps://www.instagram.com/reel/C8spYB7IacG/?igsh=cTJuaGYzY3JvbjF3