Hoşgeldiniz❤️🩹
~~~~~~~
Jungkook/
Islak ayaklarım yerde rahatsız edici sesler çıkarırken terleklerimi giydim. Antrenman bitmişti ve çok yorulmuştum. Eve gidip dinlenicektim.
Her şeyi öğrenmemin ardından 2 hafta geçti. Bu iki haftada çok bir şey değişmedi. Annemden teşekkür ettiği bir mesaj aldım. Bogumdan da aynı şekilde. Taehyung aramıza mesafe koydu. Bu 2 haftada onu en fazla 3 kes gördüm. Benden kaçıyor. Antrenmanlara Namjoon Hyungla devam ediyorum. Konuyu açmıyoruz. Ölçümler için şirkete gidiyorum. Yani aynı şekilde devam ediyor hayatım. Spor yapıyor, alışverişe çıkıyor, televizyon karşısında yemek yiyorum. Kurdum ise bana kendini daha da belli ediyor. Ölçüme gittiğimde şirkette bir çocukla tanışmıştım. Çok tatlı bir çocuktu. Yanlız hissetmemi engellemiş, ne olduğunu bile bilmeden bana yardımcı olmuştu.
Yani her şey güzeldi. Tabi Taehyungun benden kaçması harici.
...
Anahtarı kapinin yanında duran ayakkabılığın üzerine fırlatıp içeri geçtim. Kendimi koltuğa fırlatıp birazcık hayatı sorgulamayı planlıyordum. Krem, hatta neredeyse beyaz olan tavan düşüncelerimin derinliklerinde renkleniyordu. Sonunda zihnim pes ettiğinde, önümdeki beyazlığın kararmasına izin verdim.
...
"Jungkook, Taehyung çağırdı. Ölçümden sonra odasında bekliyormuş."
"Tamam Namjoon Hyung."
Son şeyleri de yapmış odadan çıkmıştım. Asansörde karşılaştığım sarı çiyan bana ters ters bakmıştı. Salak.
Odanın kapısını tıkladığımda içeriden gelen derin ses ile kapıyı açtım. Masasının kenarını dayanmış şekilde duran Taehyungla gözlerimiz buluştu. Hızlanan kalp ritmimle derince yutkundum. Nedense heyecanlanmıştım. Belkide uzun süredir benden kaçtığı içindi.
"Gel Jungkook."
Emir verircesine çıkan sesi ile yanına ilerledim.
Yanında durduğumda gözleri ile yüzümü taradı. Bakışları tekrar gözlerimi bulduğunda ağzından kesik bir nefes aldığını duyumsadım. Ellerinden biri yanağıma çıktı ve yüzümü kavradı. Yumuşak dokunuş ile gözlerim kapandı, yüzümü eline doğru eğdim. Yanağımı okşayan uzun parmaklar bana her şeyi unutturmuştu.
Çenemi tutarak yüzümü yukarı kaldırdı. Artık daha yakındı yüzlerimiz. Yüzümü yalayıp geçen nefesi ile yutkundum. Dili dudaklarının üzerinde gezindiğinde gözlerim bir kaç saniyeliğine oraya kaydı. Aklımdan tek bir şey geçiyordu.
O dudakların üzerinde kendi dilimin gezinmesi.
Tekrar ılık nefesini hissettiğimde artık dayanamadım. Dudaklarımı onunkilere bastırdığımda o da bu anı bekliyormuş gibi yüzümdeki elini saçlarıma daldırdı. Öbür eli belimi bulurken benim ellerim de onun boynunda yerlerini almıştı.
Dilim, ölümüne istediğim şeyi yaptı ve yumuşak dudakların üzerinde turladı. Kısık gözleri işine odaklanmış olan beni izliyordu, dudakları gerildi.
Dilimi dudakları arasına alıp sıkıca emdi. Dilim onun dili ile buluştuğunda kısıkça inledim. Belimdeki eli olduğu yeri okşuyor ben ise onun ensesindeki saçları çekiştiriyordum.
Islak bir sesle dudaklarımızı ayırdık. Yüzlerimiz hâlâ dip dibeydi. Sırtını duvar tarafına çevirerek beni masa ile kendi arasına aldı.
Yüzündeki aşılmış sırıtışı, kırmızılaşmış dudakları ile dünyanın en güzel manzarası olabilirdi. Ve ben bu manzarayı yıllarca izleyebilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Swan on Water/Taekook
Fanfichttps://www.instagram.com/reel/C8spYB7IacG/?igsh=cTJuaGYzY3JvbjF3