Barış Alper :
Yemeğe gidecektik. İlkin, Okan hocanın yemek teklifini geri çekmişti. Gözüm İlkini arıyordu ama büyük bir ihtimalle o çoktan çıkmıştı, içeriden çıkıp arabama bindim.İlkin:
Yemek teklifinden sonra, ayak üstü Muslera ile sohbet ettik. Kapının önüne çıkıp elimdeki telefona daldım. Kızlar bensiz dışarı çıkmışlardı ben onlar ile zaman geçirebilmek için yemek teklifini reddetmiştim. Ben bunları düşünürken önümde bir araba durdu. "doyururuz seni merak etme" diyen bir ses, Barış Alper...
O an olan öfkemle bütün sinirimi ondan çıkarabilirdim. Öfkeli ve yüksek bir sesle "komik olduğunu mu sanıyorsun?" dedim. Barış, kendinden emin bir şekilde "sakin ol kaptan, sadece şakaydı" dedi.
"bu saçma şakalarını kendine sakla, çünkü ben gülmüyorum" dedim. Tam gidicekken, arabadan inip karşıma geçti. Birbirimize o kadar yakındık ki kalbim atmaya başladı ama aynı zamanda hâlâ sinirliydim.Barış Alper:
"Özür dilerim" dedim. "yaptığım öküzlüktü ve senin heyecanlı biraz da çatlak haline denk geldim sanırım" diyerek güldüm. Bu sefer cidden naneyi yemiş olabilirdim İlkin'in siniri gözlerinden belli oluyordu, ama ben gülmemi durduramıyordum.
"Bela mısın sen ya?" diyerek cevap verdi. "İçtin herhalde içerde böyle değildin" dedi. "İçmiş değil de fazla neşeli halimdeyim şuan da diyelim" dedim.
Onu daha da sinirlendirmek istiyordum. Konuşmasını izin vermeden. "Hadi sen git evine, heyecanını belki biraz giderirsin." Elimi kalbine götürerek "istersen seni evine ben bırakayım, çünkü bu kalp atışı ile evine gitmen biraz zor olucak" dedim. İlkin, benden uzaklaşarak konuştu "evime gitmiyorum ki Barış Alper, yemeğe gidiyorum" dedi.
Tam gidecekken bana dönüp "doyururuz seni" dedi ve göz kırptı. Nolduğunu anlamadığım bir şekilde kalbimin sesi durmuyordu düne kadar ki Barış değil de başka bir adam olmuştum. Sadece gülümsedim ve arabama bindim.İlkin:
Barış Alper'in boş boğazlığı sonunda kurtulup arabama bindim. Ona inat o yemeğe gidecektim, Okan hocanın attığı konuma geldim. Arabamdan inip içeriye girdim, herkes ordaydı Barış hariç, herkesle selamlaştıktan sonra tam oturacakken, sandalyemi çeken Barış ile göz göze geldik. Barış gülümseyerek "buyurun" dedi. Teşekkür edip oturdum, yemeklerimiz söylendi ve sohbet etmeye devam ettik. Biraz da içmiştik yani biz biraz içtik ama bazıları içmeyi çok abartmıştı. Okan hocaya teşekkür ettik yemek için. Ben, Mertens ve içmeyi abartan Barış kalmıştık. Mertensle, Barış'ın kolundan tuttuk, dışarıya çıkıp Mertens'in arabayı getirmesini beklerken Barış başını omzuma koydu.
Başını kaldırıp "uyuma bak sakın, şimdi evine gidiceksin" dedim. Sarhoş bir şekilde "Sende gel" dedi. Cevap vermedim ama o hala kolumu tutmaya devam etti. Mertens geldi arabaya bindirdik, arabanın camından bana bakıp gülümsedi. "İyi geceler, kaptan" dedi. Bende ona gülümseyerek "size de iyi geceler" dedim.Barış Alper:
Ertesi gün uyandığımda hiç bir şey hatırlamıyordum, başımın ağrısı ile aşağıya indim. Kerem'in elinden kahvesini alıp direk kafama diktim. Kerem, "yavaş be oğlum, sıcak" dedi. Fincanı masaya bırakarak "hiiç birşey olmaz" diyerek kafamı tuttum. Kerem, "ne buluyorsunuz şu zıkkımda anlamıyorum, bu kadar içmeye gerek varmıydı?" Gülerek "iman boy keremim benim" dedim. Kerem, ters ters bakarak "kalk hazırlan antrenmana geç kalıyoruz" dedi.
Kendimi koltuğa attım, Kerem o sırada ceketini alıp evden çıkarken arkasını dönüp "kaptanını düşünmen için biraz vaktin var, sonrasında antrenmana konsantre ol" diyip güldü ve evden çıktı.
Anlayamamıştım, bişeyler içtim kendime gelmek için sonrasında hazırlanıp evden çıktım.İlkin:
Sabah'ın köründe antrenmana gitmiştim, mola verdik. Elif aramıştı hemen ona döndüm, "Çabuk bana acilinden dün olanları anlatıyorsun" dedi.
"Bişey olmadı ödülümü aldım, yemeğe gittik ve eve geldim bu kadar"
Elif, pek inanmamıştı buna "emin misin?" dedi.
Yorgun sesimle "eminim, sonra konuşuruz" dedim.
Elif, birşey biliyormuş ama bana söylemiyormuş gibiydi "konuşacağız elbette" dedi ve kapattı.Barış Alper:
Takımın yanına gelmiştim, soyunma odasına girip hazırlanacaktım. Berkan gelip elini omzuma koyarak "hayırlı olsun" dedi gülerek.
Anlamamış bir şekilde Berkan'a baktım, bizimkiler gülüyordu. Berkan, "bütün gece ismini sayıkladığın kaptan varya" diyerek pişkin pişkin güldü.
Sinirli bir şekilde Mertens'e döndüm, Muslera'nın arkasına saklanıp gülerek kaçtı. Arkasından "sen bittin" diyerek söylendim. Kerem bana dönüp, "Mertens'i boşver de sen magazini hallet" dedi.
Bir köşeye oturup "of oğlum of" diyerek söylendim İlkin'i bulmam lazımdı. Antremana gitmeden önce İlkini bulmaya gittim. Telefonla konuşup gülüyordu, sinirlendim bu durumda olmamın hepsi onun suçuydu. Yanına gittim "mutlusun dimi piyango sana vurdu, yakışıklı zengin başarılı futbolcu ile haberinin çıkması" dedim. İlkin, şaşkınlıkla bakarak
telefonunu kapattı tam konuşacakken ona izin vermeden. "Ne fırsatçı bir kızmışsın sen-" suratıma bir tane yapıştırması ile şoka uğradım birşey diyemedim o zaten cevap verdi. "Rezilsin" dedi.
Ve bende gidişini izledim. Düşünceli bir şekilde antrenmana gittim, zaten bizimkilere de katkım olmadı bu halimle. Eve gidip sadece düşündüm yanlış mı yapmıştım? Pişmanlık duymaya başlamıştım bile...3. Bölüm Sonu
Bugün atmak istemedim, ama bir kaç okuyan kişi için yeni bölümü atmak istedim.
Hikaye ile fikirlerinizi yoruma yazın lütfen
ve oy verirseniz çok sevinirim. Teşekkür ederim. 🫶🏻