İlkin : Elimi tutup beni çekiştiren Barış' a bakmamla öfke dolu gözlerini görmem bir oldu, diğer adamlar çok sarhoştu ama Barış sarhoşluğundan fazla öfkeli doluydu. Barış'ın kafasına vuran adama öfke ile bakıyordum bu sırada Barış'ın kolundan tuttum. Şişenin hepsi kafasında kırılmamıştı ama kafasına da zarar vermişti.
Barış, o haliyle bile adamları mahvedecek kadar sinirlenmişti...
İlkin : Barış'ın kolundan tutup kızların yardımı ile sandalyeye oturttum. Kızlar bu sırada gözlerimi adamlardan ayırmayan bana bakıyorlardı. Mekanda çalışanlarda etrafımızda bulunup adamları çıkartmaya çalışıp aynı zamanda Barış'ın kafası için pansuman malzemeleri getirmişlerdi. O an sinir ve büyük bir cesaretle, kolumdaki çantayı adamların suratına vurmaya başladım. Komik bir görüntüydü kızlar beni tutmaya çalışıyor, güvenlikte adamları dışarıya çıkartmaya çalışıyordu. Ben yerimde durmayıp ayyaş dostlarımızı kapıya kadar eşlik ettim. Barış bu sırada kafasını tutup oturmuştu. Belki yanımda o olsaydı daha büyük bir cesaret ile adamları beter edebilirdim ama biraz pert etmiş olabilirim. Sinirli bir şekilde arabama bindim, bizim ayyaşlar taksi bekliyordu. Bende ki "Karadeniz inadı" ile arabamı üstlerine sürmeye başladım, onlar kaçmaya bende turlamaya devam ettim. Yaklaşık bir beş dakika böyle geçti... Ama yetmezdi bunlara, aklımın köşesine güzel bir gün ayırdım onlar için...
Takımdaki bir kız, "İlkin hadisene adamı içerde bıraktın"
Aklımdan giden Barış'ın yanına gittim hemen, kafasına bakarak, "hadi kalk hastaneye gidelim" dedim. Barış, "saçmalama şimdi yine magazinlere çıkarız, senin canın sıkılmasın" dedi. Küçük çocuk gibi naz yapıyordu bes belli, bağırarak "görmüyor musun senin için uğraşıyorum burda, gidiyoruz o kadar" dedim. Kimseden destek istemeyerek, Barış'ın kolunu omzuma atıp arabaya doğru gittim. Barış duraksayıp "Kerem'e derim, o beni götürür sen evine git" dedi. Sinirli bir şekilde ona dönüp "Kerem yüzünden kafana şişe yemedin" dedim. Oda gülerek "başıma büyük bir bela açtın" dedi. Onu arabaya bindirip konuşmaya başladım "karışmasaydın" dedim. Barış ciddileşerek, "bas baya rahatsız oluyordun, öyle bırakamazdım" dedi. Arabayı çalıştırarak "hallediyordum" dedim. Kemerini takmaya çalışan Barış konuşmaya devam ediyordu, "istemiyorum diyerek mi, başından beri orda bulunman hataydı" dedi. Barış'ın takamadığını görüp kemerini takarak konuşmaya devam ettim "kutlama için gittim, orda olduklarını da bilmiyordum" dedim. Barış uzaklaşarak camdan dışarı baktı, "yorgunsun diye düşünmüştüm ama kutlama için ayaklanmışsın" dedi. Sinirlenip maç çıkışı onunla gördüğüm kız aklıma geldi "napsaydım, yorgunum diyip maç çıkışı birilerinin telefonuna numaramımı verseydim?" dedim. Barış bana dönerek "ne dediğini anlamıyorum ama, hani bari yalan söylemeseydin ya" dedi. Mahçuptum ama hâlâ konuşmaya devam ettim. "Sen benim neyimsin ki? yalan atmamı neden bu kadar umursuyorsun?" dedim. Barış kemerini çıkartıp "buraya kadar seni yordum, şurada durdur da ineyim ben" dedi. Barış'a dönüp "hastaneye gidecektik ne inmesi, kafana az önce şişe yedin sen" dedi. Barış iç çekerek "kullandığın kelimeler, hastanelik bir durumdan daha çok can acıyabiliyor İlkin" dedi. Konuşmama izin vermeyip "bana zaman ayırmanı istemedim, bu özür amacıyla istediğim birşeydi." dedi. Barış'a bakmaya çalışarak "özür dilerim, izin ver hasteneye gidelim sonra konuşuruz bunları" dedim. Barış gözlerime bakıp "şuan senle hastaneye gitmek, son isteyeceğim şey" dedi. O kırılmışlığın ardından konuşmaya başladım "Kerem almaya gelsin seni öyle bırakırım" dedim. Barış cebinden telefonunu çıkartıp Kerem'i aradı, onu beklerken hiç konuşmadık.
İkimiz de kırılmıştık, yaptığım yanlıştı. Barış beni korumaya çalışmıştı üstelik kafasına benim yüzümden şişe yemişti. Neden böyle hissettiğimizi bilmediğimiz duygulardı bu kısa zamanda tanışmıştık ve o bana çok güzel şeyler hissettirmişti. Sadece gülümseyerek ve ağzından çıkan sözlerle...