Barış'tan.
Antrenman sonrası eve döndüğüm de, karşılaştığım manzara beni mutlu etmişti. İçeriye girdiğim de mis gibi yemek kokuları ve rizeli ailem. Koşarak anneme sarıldım "anacım çok özlemişim seni, geleceğinizi neden haber vermediniz?" diyerek sarılmaya devam ettim. Annem sıkıca sarılarak "canım oğlum" dedi. Babaannem anneme ilk sarılmama bozulmuştu. Daha sonrasın da babaanneme, babama, Yelda'ya ve ablama sarılmıştım. Tabi dayıcılık görevimizi unutmayalım yiğenimi kucağıma aldım, salona geçmiştik. "Deseydiniz bana geleceğinizi aldırırdım sizi" dedim. Yelda gülerek "annem senin hasretin ile yanıp tutuştu" diyerek gülmeye devam etti. Annem Yelda'nın omzuna hafifçe vurarak "paşam benim ne de zayıflamış" diyerek ağzıma sarmaları tıkıyordu. Babaannem ekledi, "bezdirdun" demişti anneme. Tam konuşacakken annem durdurdu. Sonra mutfağa doğru bakınıp duruyordu. "Evde karı kız yok merak etme" diyince bu sefer Yelda ekledi. "Babaannem sana getirdi artık var" diyince sarma boğazımda kaldı. İçeriden orta boylarda sarı saçlı tanıdığımızın kızı olan "Zeynep" geldi. Bana gülümseyerek bakarken şok içinde bir anneme bir babama bakıyordum. Babam ve annem bana mahçup bir şekilde bakarken, babaannem sırıtıyordu amacı belliydi. Zeynep yanıma geçip benimle sohbet ediyordu. Nasılsın iyiyim fastları geçtikten sonra kurtulmak için elime telefonu alarak "annem benim işim var, siz keyfinize bakın" diyerek ayrıldım. Kapının önüne giderken babaannem arkadan söyleniyordu "ula bu saate ne işi, ah benim oğlum" diyordu. Yelda beni geçirmek için yanıma geldi. "Abiii sen yandın valla, voleybolcu kızı unut" şuan aklımdan İlkin bile gitmişti. Yelda'nın sırtına omzumu atarak "kurtarın lan beni bu kızdan, ablamla bişey yapın kaçarım bak sonra" dedim. Yelda gülerek "pek bir işi yaramayacak gibi, İlkin ile mi kaçacaksın?" dedi. Ayakkabımı giyerek güldüm "evet onunla kaçıcağım, abini kurtar" diyerek evden çıktım. Keremlerin yanına gittim olayları hemen anlattım. Berkan gülerek "geçmiş olsun, sağdıç olarak beni seç mutlaka" diyerek dalga geçiyordu. Kerem içinde tam zamanıydı ama tam aksine üzülmüştü. "Birşey yapmamız lazım elden gideceksin yoksa" derken. Kendimi geriye atarak of çektim. Yarın ödül günüydü, uzun zaman sonra İlkin'i ilk defa göreceğim diye düşünüyordum ki aklıma katılmayacağı geldi. Benim yüzümdendi, kaçıyordu benden. Antreman sonrası eve gittim, kapıyı babaannemin müstakbel olarak benden habersiz gelin olarak bildiği kız açtı. Yüzüme gülümseyerek bakıyordu fakat hiç bir tepki vermedim, amacı belliydi. Rize de bizimleydi zamanın da beni reddetti, şimdi burda olmasının altında sadece hayallerini gerçekleştirmek vardı. Onu takmadan içeriye girdim, annemle biraz sohbet ettik. Yelda ve ablam dışarıya çıkmış geziniyordu, babam ise dinleniyordu. "Deselerdi turlatırdım onlara İstanbul'u" dedim. Tabi Zeynep hemen dahil oldu, "bende gidecektim de şimdi seninle birlikte gideriz diye kaldım" dedi. "Yo gitmeyi-" derken annem omzuma koluyla vurmuştu, "Güzel kızım, Barış seni gezdirir hadi Barış" dedi. Bakışlarımla reddetmeye çalışsamda nafile, Zeynep koşarak hazırlanmaya gitmişti. Annemi kırmayıp Zeynep'i bekledim kapının önünde geldiğin de bambaşka biri olmuştu. Güzel bir elbise giymişti, tabi bunlar umrumda değildi ona iltifat etmemi beklesede "hadi" diyerek önünden gittim. Aklım onda değildi, onu istemiyordum. İlkini istiyordum, ama babaannem kafaya koymuştu bir kere. Arabaya binince kemerimi taktım yanımda Zeynep kemerini takmaya çalışıyordu, bana dönüp "yardımcı olur musun Barış?" diyince döndüm elimi kemere atınca aklıma İlkin gelmişti. Kalp atışları yüzünden ne utanıp kaçmıştı o gün. Dalıp gitmiştim o sırada Zeynep'i unutmuştum, Zeynep için fırsatı bu ilgimi çekmeye çalışıyordu. "Rize de bu renk giyindiğimde çok yakıştırıyordun" dedi yakınlaşıp gözlerime bakarak. Sabrımı sınıyordu "yakışmamış" diyip kemerini takıp arabayı çalıştırdım. Yüzü düşmüştü, en doğrusuyda buydu. Biraz gezindik bir kafede oturmak isteyince istemeyerek içeri girdik oturduk. Zeynep kahvesini keyifle içip bişeyler anlatırken sadece etrafı izliyordum. Arkamı döndüğümde Elif'i gördüm "bizi fark etmiş miydi?" diye düşünmeye başladım. Oflayarak önüme döndüm. Zeynep hâlâ konuşuyordu "Rize de" falan diye başlıyordu hep sözlerine.