İlkin : Çiçeklere uzun uzun bakmamdan sonra, kızlar görmeden dolabıma koydum. Maç sonu evimde yer ayıracaktım onlara.
Saatler sonra...
Barış Alper : Kerem, ben ve Berkan maç için gelmiştik, sadece bir kaç dakika kalmıştı maçın başlamasına. İçeri girecekken elinde kahve olan bir kız ile çarpıştım. Elindeki kahve sıfır kollu beyaz kazağıma dökülmüştü, berbat görünüyordu. Elimle kazağımı tuttum tişörtüme bulaşmaması için. Kız, "çok çok özür dilerim" dedi. Arından suratıma baktı, "Ne! Barış Alper Yılmaz mı?" şok ve sevinç içinde "gerçekten çok özür dilerim, göremedim kusura bakmayın telafi edeyim bunu" dedi. Kerem ve Berkan sadece kızı izliyorlardı. Kız elindeki ıslak mendil ile üstümü silmeye çalışırken kolunu tuttum. Hafif gülümsedim "gerek yok, heyecan basınca sıcaklatmıştı iyi oldu dökülmesi" dedim. Kız hala üzgün bir şekilde bakarken "bak gerçekten maç birazdan başlayacak o yüzden, pişmanlık hissetmene hiç gerek yok" dedim. Kız, "telafi etseydim en azından" dedi. "gerçekten gerek yok, saol" dedim. Üstümdeki kazağı çıkardım, kız beni izlemeye hâlâ devam edip telefonuna sarıldı. Çocuk gibi mutlu olup "bir fotoraf çekilebilir miyiz?" dedi. Kırmadım ve çekindik, kıza el sallayıp giderken, elindeki forma dikkatimi çekmişti. Geri döndüm yanına "elindeki formaya bakabilir miyim?" Kız heyecanla "tabi ki" formayı uzattı. Gülümsedim İlkin'in formasıydı bu. "İlkin Aydın demek" dedim. Kız, "evet çok başarılı değil mi?" demesiyle Kerem bana bakarak, "öyle öyle ailecek bayılırız kendisine dimi Barış?" dedi. Göz devirerek Kerem'e baktım daha sonrasında kıza "üstüme kahve dökmeni telafi etmek ister misin?" dedim. Kız gözleri içi büyüyerek "isterim tabi, napmalıyım?" Berkan, Kerem'e fısıldayarak "ben bu kızdan korkmaya başladım" dedi. Bizimkilere güldükten sonra kıza formayı göstererek "bu maç bende olsun, çıkışta veririm olur mu?" Kız direk düşünmeden atladı "Taabi, ama karşılığında bir imza alırım" dedi. Başımla onayladım. Elimdeki İlkin Aydın, 2 numaralı kırmızı formayı beyaz tişörtümün üstüne giydim. İçeriye girmiştik gözden uzak bir yere oturdum. Ben İlkin'i görmeyi beklerken Berkan, "abi istersen kız maçı bırakıp senin yanına gelsin?" dedi. Berkan'ın omzuna vurarak "oğlum yeter bak, yaptığım hatayı düzelmeye çalışıyorum sadece" dedim. Kerem, kahkaha atarak "hataya hata katmak olmuyor mu bu?" dedi. Kerem'in kahkahası ile etraftaki insanlar ve ben ile Berkan da dahil ona bakıyorduk. Berkan eliyle Kerem'e sus işareti yaptı. Kerem' de sessizce yerine oturdu.
İlkin : Heyecanım kalbimin atış hızından belliydi, neden oluyordu böyle? Acaba çiçeği gönderen yani Barış burada mıydı? Olamazdı neden burda olsun ki, kız arkadaşı değilim geçen gün ayarladığı bir kızım sadece. Bu düşünceleri kafamdan atıp maç için sahaya girdik. Gözüm hep izleyicilerin arasında kıvırcık sarı saçlı ve güzel gülümseyen o adamdaydı...
Barış Alper : Ilkin'i köşeden izliyordum kafamı kaldırınca da bizimkilere "gördü mü, bakıyor muydu?" gibi sorular sordum. Maç başlamıştı, ben artık Ilkin'i izlemek istiyordum. İlkin bakmıyordu, rahatça izlerim diye düşünürken gözleri bizim tarafa doğru baktı. Kerem ile Berkan'ı bir tarafa itip, kendimi de öbür tarafa bir amcanın dizine kafamı koymuş bir şekilde buldum. Berkanlar İlkin hâlâ bakıyor mu diye onu izlerken, kafamı dizine koyduğum amca ile aramızda ciddi bir bağ oluşmuştu...
İlkin : Barış'ı gördüğüm zannediyordum ya da gerçekten Barış'ı görmüştüm. Burda olması saçma olurdu çünkü ben onun hiç birşeyi değildim. Maça konsantre olup, gözümü ordan ayırmaya çalışıyordum ama nafile... Kendimi gelmeye başlamıştım, smaç atarak...
Barış Alper : İlkin topu kurtardıkça içimde bir heyecan ve sevinç oluştu. Nedenini ne ben ne de kalbim biliyordu, etrafımdakiler hariç. Onların dilinde "aşık olmuşsun oğlum sen işte" konu bundan ibaretti. Gerçekten öyle olabilir miydim? Sanmıyordum ya da kendimi kandırıyordum. Biraz vakit geçtikten sonra Ilkin'in son hareketi ile maçı kazanmışlardı. Tabi benim ani hareketim ile bende sanırım iyi bir maç izleyicisi ünvanını kazanmıştım. Maçı kazanmalarının ardından koltuktan fırlayarak bağırmaya ardından yanımda olan az önce dizine kafamı koyduğum amca ile sevincimi paylaşmak için ona dönüp "Oley oley be İlkin Aydın" ben bu tezahüratları yaparken. Tüm herkesin bana baktığından tabi habersizdim, etraf sessizliğine bürününce biz amca ile sarılmış bir halde bulduk kendimizi. Kerem, "İlkin bakıyor" demesi ile amcaya sarılmayı bıraktım. İlkin'e doğru bakmayı geçin, direk kendimi yere atıp herşeyin rüya olmasını diledim. Berkan, "oğlum ya senle maça gidilmez valla" demesi ile hemen ordan ayrıldım. Kerem'in dediğine göre İlkin bana gülümseyerek bakmıştı. Çıkarken arkamdan sanki bugün burda bunu duymadan ayrılmak istemediğim güzel o sesi duydum, Ilkin'in sesini...
Barış arkasına dönüp bakar.
Barış Alper : Gülümsedim, İlkin'a doğru yürüdüm. "Çok güzelsin" dememle suratım kızardı. "Yani öyle demek istemedim, çok güzeldin maçta." dedim. İlkin, "normalde güzel değilim yani?" dedi. Gülümsedim, "bence iki dediğim şeyde çok doğru ve aynı anlama geliyor" ben bunları derken... Yanımızdan bu anı bölmelerini istemediğim iki kişi geçti, Kerem ve Berkan. Kerem, öksürük sesi çıkara çıkara yanımızdan geçerken İlkin'e bakarak, Kerem'in sırtına vurdum. "Su iyi gelir, Kerem efendi" dedim. İkisinin yanımızdan gitmesi ile İlkin'e dönerek "ee, bir kahve ısmarlarsın bana artık?" dedim. Demez olaydım, İlkin, güldü "ısmarlarım tabi, şeker olarak bir adet Kerem ve Berkan'a ne dersin?" dedi. Surat asdım ama mutlu oluyordum bir yandan, "yok kalsın" dedim. İlkin gülmeye başlayınca gözlerimle ona hayranlıkla bakarak içimden söylüyorum sandığım şeyi dışarıya doğru demiştim. "Sen hep gül, ben Kerem ve Berkan'a da razıyım" dedim. İlkin gülmesini durdurarak ciddileşti. Güldüm, aslında dediklerim gerçekti ama sanırım İlkin bundan hoşlanmamıştı. "Hani şairler derler ya şöyle böyle diye, ondan" dedim. İlkin inanmamıştı bu sözlerime büyük bir ihtimalle. Bana dönüp gülümsedi tekrar bilerek mi yapıyordu bu kız? Formama bakarak "forman çok güzel, 2 güzel sayıdır, uğurludur" dedi. Ben ise sadece onu izleyerek "53 de güzel, bu arada ( Galatasaray logosunu göstererek ) şanlı renkleri de güzel, arkada yazan isim de..." dedim. İlkin gülümseyerek, "memleket ve sarı kırmızı sevdası ile tutuşan adam yarışmasına girdim, ama rakibim sensin" ( Barış'ı işaret eder ) dedi. Gülümsedim, "kaptan, sen çok yorulmuşsundur, hazırlan arkadaşlarınla 5 dk bir kutlama yapın" dedim. İlkin anlamamış gibi bakaraken " 5 dk yeter de artar, meşgulsünüz aradan çıkartalım şu kahve işini" diyip gülümsedim. İlkin, "söz sana o kahveyi ısmarlıycağım" dedi. Giderken arkasına dönüp "bir de, bir dahaki maça kendin ve o amcayla yine gel, bol tezahürat ve gülümsemene ihtiyacımız var" dedi. Bende gülümseyerek "çıkışta görüşürüz" dedim sadece. İlkin'in gitmesi ile birlikte zıplayarak sevincimi gösterdim, adeta bir çocuk gibi. Çiçekteki notu okumuştu, ben olduğumu da anlamıştı.
Çiçekteki not...
"Gülümsememe ihtiyacın olursa, kafanı kaldırman yeterli."
Barış Alper : Dışarıya çıkmıştım, Ilkin'i bekliyordum. Formasını aldığım kız yanıma geldi elinde telefonu ile "ya burda da karşılaştık" dedi. Samimi olmayan bir gülümseme ile gülümsedim, çünkü Ilkin'i bekliyordum. "Ya ne güzel" dedim. Kız telefonunu uzatarak "rica etsem arkadaş grubuma bir sesli mesaj atar mısın?" ben evet demeden "formam uğurlu gelmiştir umarım, sana da çok yakışmış" o bu sözleri derken benim içimden yakıştığını Ilkin'in söylediğini hayal etmek düştü. Elime aldım telefonunu kızın, kızda bana baya bir yaklaştı.
İlkin : Hazırlanıp çıkıyordum, çıkarken Elif ile çektiğimiz İlk-El videosundan kalma, minik kekleri de yanıma aldım. Barış ve bana. Güvenliğe "Barış'ı gördünüz mü" diye sordum. Oda bana elinde bir telefon, dibinde bir kız olan Barış Alper'i gösterdi. Hayal kırıklığına uğramıştım, geri adım attım. Elimdeki poşette bulunan kekleri yandaki imza isteyen iki kıza uzattım. "Emek seviyorsanız bence bu imzadan daha güzel" diyerek yaptığım kekleri verdim ve formayı imzaladım. Arka tarafdan arabama binip kulüpten çıktım.
6. Bölüm Sonu
Bu bölüm en uzun bölümdü. Biraz özlem giderilsin diye düşündüm, iyi okumalar.
Bol yorum ve oy lütfen. 🫶🏻
45 Oy / Sınır