"on aurait dit qu'il allait revenir."
"geri dönecek gibi görünüyordu."
Gazel hoca inatla Cansunun teleffuzunu düzeltirken sinirden esmer tenine rağmen kızarmış kız bizim için sinemadan farksızdı. "Qu'il." Cansu tekrar ettiğinde Gazel hoca derin bir nefes almış ve başıyla he he dercesine onaylamıştı.
Herkes maillerindeki konuya yönelik bir konuşma hazırlamıştı, Cansudan sonra ben olmama rağmen rahattım çünkü henüz birinci sınıfken erasmus kapsamında okulumuza gelen öğrencilerle ben ilgilenmiştim. Aksanım daha rahattı, Fransızca şarkılar ve dizi-film izlemeyi severdim. Tiyatroları severdim ki bu sebeple konuşmada sınıftakilerden bir tık üstündüm.
Gel gör ki yazım hatalarım hâlâ vardı, bunun en büyük sebebi Fransızcada bir kelimeyi beş yüz farklı şekilde yazabiliyorduk. Dil bilgim iyi gibiydi ama değil gibiydi de, üzerinde çalışmalıydım.
"Yeterli Cansucum." Kendi defterine bir şeyler yazdığında kafasını iki yana sallamış ve iç çekmişti. "Sıradaki." Dediğinde gözlerimi Hakana çevirdim. "Hadi kuruhasanım benim." Dediğinde gülümsemiş ve elimdeki flashla birlikte kürsiye çıkmıştım.
Gözlerimi ona değdirmemeye özen göstererek yanına, tahtabın oraya geçip flashı taktım. Konuma bağlı görsel, makale ve en sonunda arka fon müziği açıp arkamdaki sınıfa döndüm.
"Bonjour à tous, je m'appelle Bade Çelik."
"Herkese merhaba, ben Bade Çelik."
Cansunun konusu terk edilmek iken benimkisi şehvetti. Şehvetin yok ettiği ve yarattıklarıydı, gün yüzüne çıkarttıklarıydı.
"Kimileri vardır ki şehvetin adını kirleten, kimileri vardır ki şehvet ile adını dahi unutan. Kendini şaşan, yolundan ayrılan. Şehvet şayet doğru kişiye yöneltilmişse huzur getirir derler, lakin bu his kimin doğru kimin yanlış olduğunu unutturacak kadar etkili. Birbirine değen tenlerden yükselen ısı, akıl mantık bırakmaz insanda."
Gözlerim tereddütle Gazel hocaya kaydığında not defterine çiçek çizdiğini görmemle istemsizce sırıttım. Başlarda bilerek bu konuyu verdiğini düşünsem de şimdi sikinde olmayaşım yüzüme tokat gibi çarpıyordu.
"Ton accent est gentil, mais ton discours est très ennuyeux."
Duyduklarımla kaşlarım havaya kalkarken anlamsız bir gülüş sundum. Ne demek aksanım güzeldi ama konuşmam sıkıcıydı?
"Je t'ai amené ici parce que je voulais informer tes amis. Les sujets que je vous ai donnés au hasard sont les sujets entourant les jeunes de votre âge."
"Seni buraya arkadaşlarını bilgilendirmek istediğim için getirdim. Size rastgele verdiğim konular, yaşınızdaki gençleri çevreleyen konulardır."
Sınıfa dönerek konuştuğunda kalbim şiddetle çarpıyor, yükselen sinir duydum gözlerimi kapatıp ağzımı açmamı söylüyordu. "Hatamın nerede olduğunu söyler misiniz? Önünüzde cinsel ilişki dersi mi vermeliyim hocam? Kızlar doğum kontrol hapına dikkat edin, erkekler sizde prezervatife sıkı sıkı sar-"
"Kes şunu ve dersten sonra odama gel, saygısızlığı kabul edecek değilim. Dönem boyu vereceğim 10 konuşmanın birinden kaldın. Yıl sonu notlarım neden bu kadar düşük diye gelmezsin umarım. Çık şimdi dersimden."
Flashımı aldığım gibi Hakanın yanıns gittim ve çantamı aldım. "Her zam-" cümlemi bitirmeden o da ayaklandığında yumuş yumuş olmuştum. "Yürü hadi yürü, gidek kafeye." Sırtımdan beni ittirdiğinde gözlerimi Gazel hocaya çevirdim. Çatık kaşları ile bize bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fransız Öpücüğü GxG
FantasyBarda yaşanmaması gereken bir gecenin sabahında, karşımda gördüğüm kadın eski hocamızın yerine gelen kadındı. Karşımda ki kadın; saatlerce vücuduna dokunduğum, en mahrem bölgelerinde ona zevki tattırmak için ellerimi gezdirdiğim kadındı.