16

1.3K 150 98
                                    

"Eviniz çok hoşmuş."

Kabanımı alan kadına gülümseyip gözlerimi bol bol tablo ve minimal aksesuarların bulunduğu evde gezdirdim. "Şey teşekkürler, ev arkadaşım sanat tarihi öğretmeni ve istemsizce evimizde eserlerle dolu." Demiş ve eliyle salonu göstererek hazırlamış olduğu masaya götürmüştü.

"Imm aslında Türk yemeklerinden yapacaktım ama annem et yememizin daha iyi olacağını söyledi." Dediğinde şaşkınlıkla ona döndüm. "Annenizin benden haberi var mı?" Diye sorduğumda başıyla onaylamıştı. "Yani arkadaşım gelecek dedim." Dediğinde gözlerini etrafta gezdirmeye başlamıştı.

Yalancı.

" Tütsülenmiş Rozbif. İngiliz mutfağına özgü bir yemek olan rozbif, dana etiyle hazırlanır. Tamamen helal ve ben çok güzel yaparım." Burnunu havaya dikmiş bir şekilde konuştuğunda baştan aşağı süzdüm onu. Dışarının soğukluğuna tezat ev sıcaktı, o da bunu bilerek elbise giymişti. Bense kot pantolon üzerine kazakla çıkmıştım evden, onun kadar süslü değildim üstelik rüzgar makyajımı bozmuştu. 

"Ve... Fransa'dan özel günler için getirdiğimiz şaraplardan birisi." Demiş ve tirbuşona uzanıp bana dönmüştü. "Bugünün güzel geçmesini istiyorum. Ayrıca sana bir hediyem var, yemekten sonra vereceğim." Demiş ve mantarla uğraşmaya başlamıştı. Yanına ilerledim ve buz gibi olmuş ellerimi ellerine uzatıp tirbuşonu aldım, mantara iyice ucunu bastırıp mantarı deldim. "Biraz güç istiyor anlaşılan." Ağır yerli Fransız aksanıyla konuştuğunda sırıttım. Gerildiğinde daha da belli oluyordu, bu o kadar hoştu ki onunla uğraşasım geliyordu. 

Mantar ufak bir sesle açıldığında ortalığa yayılan kokusundan belliydi, kaliteliydi. Tamam köpek öldürenlerle bir şişeyi deviriyorduk ama bunlar fenaydı. Gene sarhoş olmak ve kendimi rezil etmek istemiyordum.

Sofraya oturmamızın ardından bordoya boyadığım uzun tırnaklarımda gezdirdim gözlerimi. İçim içimi yemeye başlasa da onun anlattıklarını dinliyor ve cevaplıyordum. Lezbiyenler nasıl yapıyordu emin değildim ama ya makas ya da parmaklıyorlardır yani. Başka ne yapıyorlardır ki? Ya tatmine demezsem? Sevişecek miydik ki? 

"Bir sorun mu var Bade?" Diye sorduğunda irkilip ona döndüğümde ne kadar süredir tırnaklarıma bakındığımın farkında değildim. "Kusura bakma dalmışım, gece pek uyuyamadım ve sabah erken kalktım." Dediğimde dudaklarını büzmüştü. Kahve tonlarındaki ruju benim kırmızı rujumla karışsa ne güzel olurdu ama. "Ertelese miydik?" Diye sorduğunda gülümsedim.

"Heyecandan uyuyamadım zaten." Dediğimde yüzünde bir gülümseme oluştu. "He öyle yani." Dediğinde sırıttım. "Burada iki kişi mi kalıyorsunuz?" Diye sorduğumda başıyla onayladı. "Ben ve Carolie isimli arkadaşım beraber yaşıyoruz. Aslında bakarsan üç kişi gibiyiz, Matthew her zaman burada ve bazen annem gelir. O görüp görebileceğin en tuhaf ama en tatlı kadındır, Fransız ve Türk kültürünü o kadar birleşik yaşar ki. Fransadaki evimizin her bir köşesinde Atatürk portreleri ve Türk bayrakları vardı, Türkçeyi hala hatırlıyorsam onun sayesinde."

Dediğinde gururla göğüsüm kabardı. İyi iyi, ağır Türkçü babamla iyi anlaşırlardı. "Peki ya sen? Senin ailen nasıl insanlar?" Dediğinde hafifçe güldüm. Görüp görebileceğin en Türk insanlardı diyemedim, korksun istemiyordum. "Üç ablam var." Dememle gözleri kocaman olurken gergince gülümsedim. "Ama iyi insanlardır ya, Elif var benden 3 yaş büyük onunla anlaşabilirsin. Sezen ve Özge de kendi hallerindedirler. Onlar olmasa burada olmazdım, o üçlü evin liderliğini almış durumdalar." Dediğimde kadehinden bir yudum aldı.

"İ-iyiymiş." Demiş ve birkaç yudum daha almıştı. Eltilik yapmazlar askim söz. 

"Onlar neredeler?" Diye sorduğunda sakinleşmişti. "Ankara da oturuyorlar." Dediğimde pek anlamasa da başıyla onaylamıştı. "Türkiye de öğretmenlik nereden eski atlınıza?" Diye konu açtığımda bir süre düşündü. "Geri dönmeliyim gibi hissettim, sanki bunca zamandır aradığım şeyi burada bulacakmışım gibi hissettim." Dediğinde şarabımdan bir yudum daha aldım. Sağlam kafa yapıyordu gerçekten.

Fransız Öpücüğü GxGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin