Yolun ortasında ne yapacağımı bilemez bir halde durup kalmıştım. Eymen Beyin burada ne işi vardı ki ?
'' Eymen Bey ? ''
'' Arıza! Yine ne işler açtın başına ? ''
'' Arıza ? ''
'' Bu halin ne ? Ve kötü kokuyorsun. ''
Eymen Bey kötü kokuyorsun dediğinde utanmıştım. Her zaman kişisel bakımıma önem göstermiş birisiydim ve şimdi saçları ıslak ve üstü ayran kokan pis bir kızdım! Ama benim bir suçum yoktu ki. Hem de her zaman uysal ve sorun çıkarmayan bir kızken bu adam beni çok yanlış tanımıştı. Arıza demesine şaşmamalı.
'' Üzerime ayran döküldü Eymen Bey ve şimdi de eve gidiyorum müsaade ederseniz. '' dedim.
Her ne kadar kızgın bir tonda söylemeye çalışsam da berbat bir halde olduğum için söylediklerim mırıltıdan başka bir şey değildi.
'' Gel seni evine bırakayım. '' dedi ama bakışlarında görüntümden memnun olmayan bir ifade vardı ve benimle konuşurken sürekli etrafına bakınıyordu.
Belli ki benim bu halimden ve benimle konuşmaktan utanıyordu. Ya da birisi görür diye çekiniyordu. Sessiz sakin bir kız olamam kendimi ezdireceğim anlamına gelmiyordu. Hem zaten o benim sadece zorunlu olan bir patronumdu.
'' Ne münasebet kendim giderim. Teşekkürler. '' dedim.
Karşıya geçmek için yaya geçidine doğru giderken Eymen Beyin
'' Peki. '' diyen sesini işittim.
Adamın peşimden koşacak hali yoktu ya. Sadece insanlık yapmak istemişti demek ki. Ama benim bana acıyarak yapılan insanlığa ihtiyacım yok.
Eve geldiğimde okul kıyafetlerimi kısa yıkama yaparak çamaşır makinesine attım ve banyoya girdim. Sıcak suyu her zaman çok severdim. Banyoya girmek her zaman bir eziyet gibi gelse de girdiğim zaman da çıkmak istemezdim. Tamda şuan olduğu gibi. Fakat suda fazla kalmanın sonucu olarak ellerim buruşmaya başlayınca çıkmanın zamanı geldiğini anlayarak çıktım.
Üzerimi değiştirip okul kıyafetlerimi çıkardım ve astım. Yarın ne yapacaktım , nasıl davranacaktım hiçbir fikrim yoktu. Zaten bugün karar alsam yarın bozan biriydim. Ve her zaman anı yaşa felsefesine uyarak annemin yarın ola hayrola sözünü içimden bir kere daha tekrar ettim.
Okuldan erken geldiğim için ve kantinde yemeğimi kavga yüzünden yiyemediğim için kendime sandviç hazırladım ve odama geçtim. Halk Edebiyatını bitirecektim bugün. Allah ' tan ezberim kuvvetliydi. Yemeğimi yerken bir yandan da ders çalışıyordum. Annemde iş dolayısıyla evde olmadığı için fazla sessiz bir ev canımı sıkıyordu.
Bir süre sonra hatta baya bir süre sonra kendimi derse nasıl kaptırdıysam belimin ağrımasıyla doğruldum. Saat çoktan 15.00 olmuştu. Normalde okuldan geleli bir saat olmuş olurdu ama bugün erken geldiğim için dört saat olmuştu. Edebiyatın en güzel yanı buydu. Hem güzel sözler , şiirler okuyordun hem de benim gibi sözel yönü daha ağırlıklı olan kişiler edebiyat dersinden zevk alıyorlardı. Biraz mola vermenin iyi olacağına karar vererek yatağıma uzandım. Telefonumdan Mabel Matiz - Zaman açıp dinlemeye başladım. Duygusal bir şarkıydı. İlk dinleyen kimse beğenmiyordu ama sonradan hepsi şarkının değerini anlıyordu. Dört saat çalışmadan sonra üzerime bir ağırlık çökmüştü , şarkıda sağolsun oldukça duygusal olduğundan dolayı gözlerimin kapanıp uykunun beni teslim almasına engel olamıyordum.
Gözlerimi açtığımda saat çoktan 18.00 olmuştu. Yavaşça , yataktan kalkmayı hiç istemesem de , kalktım ve salona geçtim. Annem henüz gelmemişti. Kendime kahve yapıp biraz oturduktan sonra , daha doğrusu ayıldıktan sonra , tekrar odama geçtim. İslamiyet ve Halk Edebiyatını baştan tekrar edip Henüz bomboş olan fakat benim şimdi dolduracağım edebiyat testini çözmeye başladım. Her zaman iki tane test kitabını sona bırakırdım. Birini konuya çalışıp testleri çözdükten sonra çözerdim. Birini de sınava bir hafta kala çözerdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜÇÜK SIR
ChickLitKarakoldan çıktıktan sonra yeni ve asabi patronumun yanına gittim. Gerçekten havai fişek deposunu patlatmak istememiştim. Yanına yaklaştığımda; '' Simdi içeriye gireceğiz ve sen kimseye depoyu senin patlattığını söylemeyeceksin. Bu Bizim küçük sırr...