Arkadaşlar Derin bölümü biraz kısa oldu biliyorum ama az gelen beğeniler yüzünden hiç yazasım gelmiyor. Keyifli okumalar diliyorum sizlere.
SİZLERE SEVİYORUM. :)))))
BERİL AKGÜN
Ne diyeceğimi ne yapacağımı bilemez halde öylece kalmıştım. Bilerek giymemiştim ki. Hem ben onun yüzünden ne hallere düşüyorum o bana nasıl davranıyor. Hayır yani bu gelinliği görmeden diktirede bilirdim o zaman ne yapacaktı. Hem sen benim sadece işimi göreceksin ne demek. Bu nasıl aşağılayıcı bir tavır? Sen kim oluyorsun da bunca insanın arasında bana bu şekilde davranabiliyorsun? Gerçi kimse olmasa bile kimse bana bu şekilde davranamaz. Şu an o kadar çok sinirliyim ki gelinliği parçalamak istiyorum. Ama bir yandan ona da hak veriyorum. Sonuçta vefat etmiş annesinin gelinliği. Ama yine de bana bu şekilde davranmasının bir açıklaması yok.
Gelinliğin biraz yukarı kaldırarak tekrar giyinme odasına girdim. Ve hemende yanıma Ela hanım geldi. Kadının gözleri dolmuştu. Bana bakarak:
'' Beril hanım ben böyle bir tepki vereceğini hiç düşünmemiştim. Sonuçta o hep evlendiğim kadın giyecek diye burada bekletiyordu gelinliği. O yüzden size giydirdim. Bir de sizi buraya yönlendirince. Öyle düşündüm. '' dedi.
Şimdi kadına kızsam ayrı kızmasam ayrı dert. Onun açısından düşününce kadın da haklı. Sonuçta Yiğit beyimiz evleneceğim kadın giyecek demiş burada bekletmiş. Birde üstüne kadını arayıp evleneceğim kız için gelinlik deyince başka ne düşünsün ki kadın. Gerçi Yiğit çoktan unutmuştur böyle dediğini. Sonuçta o zamanlar böyle bir evlilik yapacağını düşünmemiştir. Ela hanım hala ağlamaya devam ederken bir yandan da ipli olan korseyi çözmeye çalışıyordu. İçim acımıştı bu haline. İçli içli bizim yüzümüzden ağlıyordu. Nereden bilsin ki formalite evlilik yapacağımızı. Geri dönerek ellerinden tuttum.
'' Ela hanım lütfen ağlamayın. Sizin bir suçunuz yok. Nereden bilebilirsiniz ki. Yiğit bugün zaten sinirliydi bir de beni öyle görünce iyice sinirlendi. Lütfen ağlamayın. '' dedim.
Tabi ben ağlamayın deyince hemen susmadı ama en azından biraz daha azaldı. İpleri tam olarak açtığında kıyafetlerimi hemen giyip saçlarımı topladım. Çantamı da aldıktan sonra hemen giyinme odasından çıktım. Ablam ve annem yan yana bir koltukta oturuyordu. Yiğit ise cam kenarında ayakta bekliyordu. Kızgınlığı geçmiş gibiydi. Hızla yanlarından geçip çıkışa doğru ilerlemeye başladım. Annemin ve ablamın arkamdan gelen ayak seslerini duyuyordum. Tam çıkış kapısını tuttuğumda bir el elimi tuttu. Başımı sağa doğru çevirdiğimde Yiğit bana bakıyordu. Bakışlarında bir çok anlam yüklüydü. En bariz belli olanı ise pişmanlık. Tamam olayı bu kadar dramatize etmeye gerek yok ama ben hayatımın iki ve ya daha fazla yılını bu adamla geçirmek istemiyorum. Ne yani herhangi bir hatamda - ki hata yaptığımdan bile haberim yoktu. - hemen fevri davranıp nerede ve hangi konumda olduğumuzu düşünmeden beri küçük mü düşürecekti. Ben böyle bir şeye izin veremem.
Elimi hızla elinden çekip kapıyı açıp çıktım. Merdivenlerden inerken hemen yanıma gelmişti. Onu umursamadan yürümeye başladım. Birden sağ kolumdan çekilmemle ona baktım. Ne var der gibi tek kaşımı kaldırdım.
'' Bak biliyorum yaptığım hayvanlıktı ama seni öyle hiç beklemiyordum. ''
'' Yani? ''
'' Özür dilerim. ''
'' Kabul edildi. Ama bu iş olmaz. '' dedim.
Çantamdan cüzdanımı çıkarıp geçen gün ablam ile bana gönderdiği kredi kartını uzattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜÇÜK SIR
ChickLitKarakoldan çıktıktan sonra yeni ve asabi patronumun yanına gittim. Gerçekten havai fişek deposunu patlatmak istememiştim. Yanına yaklaştığımda; '' Simdi içeriye gireceğiz ve sen kimseye depoyu senin patlattığını söylemeyeceksin. Bu Bizim küçük sırr...