BERİL AKGÜN
Yiğit bana bakarak :
" Rahatladıysan evine götüreyim. " dedi.
Hiçbir şey demeden ön koltuğa oturdum. En azından ben o durumdayken yanıma gelmemesine sevinmiştim. Çünkü o durumda kendimde olmuyordum. Sessizliğimiz devam ederken burnumu çekince bana mendil uzattı alırken yüzüne bakmadım ama sessizce burnumu sildikten sonra yüzüne baktığımda tebessüm ediyordu. Sabahın bu saatinde olan trafik sıkıcı bir hale gelmişti ve onunla konuşmak istemiyordum. Kulaklık taksam ayıp olacağı için radyoyu açmaya karar verdim. Tabi biraz düğmeleri birbirine karıştırınca yine sinirlendim ve kendimi koltuğa sertçe geri yasladım. Bu hareketime kahkaha attı ve elimi tutup düğmeye bastı.
" Buradan değiştireceksin. "
Diyerekde diğer düğmeyi gösterdi ve elini çekti. Bende bana gösterdiği yerden hoş bir müzik bulma amacıyla dolaşmaya başladım. İşte en sevdiğim ve gerçekten beni rahatlatan şarkı Auld Lang Syne. Bir filmde dinleyip çok beğenmiştim bu şarkıyı. Arkama yaslanıp gözlerimi kapattım. Şuan kendimi soyutlamak istiyordum. Araba durduğunda ne ara geldik diye içimden geçirerek gözlerimi açtığımda tepede olduğumuzu fark ettim. Anlamaz bir şekilde Yiğit ' e baktığımda
" Çok gerginsin. Biraz rahatla. " dedi.
" Eve gidelim. " dedim.
Onunla zaman geçirmek istemiyordum. Sadece evime gitmek ve yatağıma uzanmak istiyorum. Tekrar gözlerimi kapadım ve sessizliğe büründüm. Araba biraz sarsıntılı gidince ve yavaşça durunca gözlerimi açtım. Ama evimin önünde değildim. Ve bu ev büyük gerçekten büyük bir bahçenin içinde kalan fazla büyük olmayan bir evdi. Ne işimiz vardı burada ? Ve burası kimin eviydi. Gerçi Yiğit ' in evidir kesin. Yiğit arabadan inince benimde inmem gerekirdi sanırım ama inmedim. Oda kapının yanına gelip açtı ve elini uzattı.
" Eve gidelim dedin. Bende seni eve getirdim. "
" Ben kendi evimden bahsetmiştim ! "
" İki hafta sonra burası senin de evin olacak. "
" Öyle bir şey olmayacak. "
" Beril beni kızdırma. " dedi sert bir sesle.
" Kızdırırsam ne olur ? " diye bağırdım.
" Sen benimle alay mı ediyorsun ! Evleniyorum diyorsun sonra vazgeçtim diyorsun. Amacın ne senin ? " diye bağırdı ve alnında ki damar belirginleşti.
Tamam sinirlenmişti. Baya sinirlenmişti ! Ama benim amacım bu değildi ki. Evlenebilirim ama kimsenin bilmesini istemiyorum. Ama oda haklı zevkinden yapmıyor bu düğünü. Hem bir kere tamam dedim şimdi cayıyorum. Zaten sevgili gibi bir şey olursa bende açıklarım dedi. Hemde Üniversiteyi garantiye alacağım. Daha fazla uzatmanın bir anlamı yok.
Arabadan dışarı çıkıp elini tuttum. Ellerimize baktı ve derin bir nefes alarak eve doğru ilerlemeye başladı. Kapıyı açtıktan sonra içeri girdik. Botlarımı çıkarmak için eğildiğimde elini bıraktım. Ama botlarımı çıkardıktan sonra Yiğit tekrar elimden tuttu. Girişte hemen üç basamak vardı salona çıkmak için , salonda siyah ve beyaz hakimdi başka hiçbir renk yoktu. Son derece modern döşenmişti. İkili koltuğa oturduğumuz da biraz çekinmiştim. Yani tamam geldikte şimdi ne olacak ? Yiğit başını koltuğa yaslamış uzanır gibi oturuyordu. Elimi koluna getirip yavaşça ittirdim. Ama kıpırdamadı. İki dakikada uyuyacak hali yoktu herhalde." Yiğit " diye seslendim.
Hala tık yok. Biraz daha ittirdim. Sinirlenmeye başlıyordum. Uyumuyordu biliyorum ama ne yapmaya çalışıyordu ki ? Yine ittireceğim sırada oturduğu yerden birden kalkınca hızla daha demin onun olduğu yere doğru düştüm. Uzanır bir vaziyetteydim ve feci şekilde sinirlenmiştim. Anlaşılan benimle uğraşacaktı. Üzerime doğru eğildiğinde kalkmak için biraz doğruldum ama geri çekilmediği için çok yakınlaştık. Utanmıştım ama bunu ona belli etmeyecektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜÇÜK SIR
ChickLitKarakoldan çıktıktan sonra yeni ve asabi patronumun yanına gittim. Gerçekten havai fişek deposunu patlatmak istememiştim. Yanına yaklaştığımda; '' Simdi içeriye gireceğiz ve sen kimseye depoyu senin patlattığını söylemeyeceksin. Bu Bizim küçük sırr...