0.3

1.4K 64 11
                                    

"Eskiden bir yıldızmış,
göğünü yitirmiş."

🌗

Bade

"O gün orada yanımda yoktun, sonra hiçbir zaman başımı kaldırıp göz ucuyla seni aramadım." İnternette gezinirken karşıma çıkan ve beni saatlerce boş duvar izletmeye iten bir cümleydi bu. O kadar derinimde hissetmiştim ki gerçekliğini, baktığımda görebileceğim heryere bu cümleyi yazmıştım, hatırlıyordum. Bunu yapma sebebim ise verdiğim kararların yanlış olduğu düşüncesine kapılmamak, kalbime ne kadar kırıldığını hep hatırlatmak içindi. Geride bıraktığım hayata bir daha geri dönmemek için verdiğim bir savaştı bu. Ama sonunda, buradaydım işte. İstanbul'da.

Bu şehirden nasıl bir halde ayrıldığımı biliyordum. 2 sene boyunca bu şehire sadece bir kere ayak basmama sebebim de buydu. Sadece bir kere, yeni doğan biricik yeğenim için gelmiş kimseler duymadan da geri dönmüştüm. Kaçtığım sadece bu şehir değildi, bu şehirdeki anılardı.

Ama köşe bucak kaçtığım her şey tam burdaydı işte. Karşımda oturuyor, gözlerini üstümden bir an olsun çekmiyordu. Beni kendi elleriyle iten bir adamdı, bana böyle bakmaya hakkı yoktu! Onsuz baş ucumdaki ölümle neler yaşadığımdan haberi var mıydı? Yalnız bir kız değildim, hiç olmamıştım ama o beni kimsesiz bırakmıştı. Evsiz yersiz yurtsuz kalmıştım tek bir gecede. Bunun acısı nasıl geçecekti ki?

"Ee ne zaman geldin? Neler yapıyorsun anlat bi ya özleşmedik mi Badesu? " Berkan'ın neşeli sesi beni yıllar öncesine, her gününü beraber geçiren o bir grup gencin dertsiz tasasız hayatına götürmüştü. Bunun özlemi yüzümde kocaman bir gülümseme olarak yer alıyordu şu an. Ona döndüm hevesle, onlarla sohbet etmeyi özlemiştim.

"1 hafta oldu geleli. Aslında olaylar biraz karışık. Gelmem de çok spontane gelişti. Eğitimim geçen ay bitti. Orada iş aramaya başladım ama uygun bir yer bulamadım hiç. Ablam da Türkiye'ye tatil için davet etti ama kandırmış beni biliyor musunuz? Resmen beni buraya Mina'ya bakmam için çağırmış! Hayallerimle oynandı!" Hızlı ve çok konuşmak doğamda vardı. Yavaş konuşmak çok mümkün değildi benim için çünkü hayatı hep tepelerde yaşayan biriydim. "Çok yoğun olduğu için ona ben bakıyorum ama izin günlerinde onda oluyor. Bende boş boş durmak istemedim. Batuhan'ı hatırlıyorsunuz dimi? Liseden arkadaşım." Baş parmağımla gitarıyla uğraşan Batuhan'ı gösterdim. "Geldiğimde hemen bir lise buluşması ayarlamıştık. Orada bu konudan bahsedince çok ballı bir kız olduğumu söyledi." Gururla gülümseyip saçlarımı omzundan geriye attım. Beni o kadar pür dikkat dinliyorlardı ki öğretmen gibi hissetmiştim kendimi. "Burada çalışan arkadaşı bir durumdan dolayı uzun süreli bir izne ayrılmış. Buranın sahibi de solist arıyormuş. İstanbul'da kalacağım sürede burada çalışacağım işte. Zaten sadece haftasonları canlı müzik oluyor, ablamda haftasonları çalışmıyor. Şansım bu kadar yaver gidebilirdi." Ellerimi birbirine kenetleyip onlara baktım.

Yunus kahkahasını tutmaya çalışıyordu. Barış da aynı şekilde. Ne demiştim ki? Anlat demişlerdi anlatmıştım işte. Parmağımla ikisini gösterdim. "Siz niye kıpkırmızı oldunuz. Neye gülüyorsunuz!" diye sitem ettim. Barış sanki konuşmamaya yemin etmiş gibiydi. Konuşsaydı ya bi kere. Duysaydım sesini.

"Biz sanırım Berkan'a çok konuşuyorsun diye sitem etmekten senin bu huyunu unutmuşuz." dalga geçerek söylemişti bunu aslında ama yine de kalbimde bir yere dokunmuştu bu. "Haklı olabilirsiniz. Unuttuğunuz konusunda." tatlı bir dilim vardı. Herkes hoş sohbetim olduğunu söylerdi ama kalbimin kırıkları canımı acıttığında insanları acıtmaktan da hiç geri durmazdım. Dilim zehir de olurdu panzehir de. Bu konuda da onlara kırgındım ve bu cümlemle ortama yayılan sessizlik bu gerçeği onların da farkettiğinin göstergesiydi.

before i die / barış alper yılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin