0.2

1.5K 68 3
                                    

  "Şimdi bu kadar solmuş durması,
vaktiyle pırıl pırıl oluşundan mıdır?"

🌗

  Bade er ya da geç bu anın geleceğini biliyordu. İstanbul'a döndüğünde bunun farkındaydı. Bir gün çıkacaktı karşısına. Bekliyordu bunu. Ama kalbinin hala onu ilk gördüğündeki gibi atmasını beklemiyordu. Sahnede her ne kadar sakinliğini korumaya çalışsa da hızla atan kalbi işini kolaylaştırmıyordu. Sıradaki şarkıyı da bitirdiklerinde yanındaki Batuhan'a yaklaştı. Kulağına iyi hissetmediğini, sonraki şarkıyı onun söylemesini rica etti. Diğer şarkıya geçmeden toparlayacağının da sözünü vermişti. Batuhan onun durumunu bildiğinden anlayışla karşılamış, sorun olmadığını söylemişti.

Koşar adım sahneden inip tuvalete doğru adımlayan Bade'nin arkasından bakan 4 adamdan ise ses çıkmıyordu. Bu sessizliği bozan her zaman ki gibi Berkan oldu. "Ne kadar değişmiş. İnsan 2 senede bu kadar değişebilir mi?"

Bir nevi haklıydı Berkan. Eskiden belini aşan uzun saçları vardı Bade'nin, şimdi ise omuzlarının biraz aşağısına uzanıyordu. Oldukça zayıflamıştı, ince yüzü iyice kemikleşmişti sanki. Elmacık kemikleri ortaya çıkmıştı. Ama güzelliğinden hiçbir şey  kaybetmemişti Bade. Yüzünde parlayan çilleri, yüzüne yerleştirilmiş bir elmas gibi duran yeşil gözleri, bembeyaz teni ile hala çok güzeldi.

"Biliyordunuz, değil mi?" Barış'ın soğuk sesi ile sorduğu bu soruyu elbette bekliyorlardı. Ama verecekleri cevaba karşın görecekleri tepkiden korkuyorlardı. Sustular bu yüzden. "Bir soru sordum! Zor bir soru değil!"

Bu işi toplasa toplasa yine boşboğazlılığı ile Berkan toplardı. Ona kaş göz yaptı Kerem. Gözlerini kocaman açmıştı bunun karşısında. Gerçekten mi? BEN Mİ? diye çığlıklar atıyordu gözleriyle resmen. Kerem kaşlarını çatınca el mahkum söze girdi. Demişti zaten, battı balık yan giderdi ama bu seferlik düz gitse olur muydu?

"Şimdi şöyle ki kankacım ben nereye gitsek diye düşündüm düşündüm çok düşündüm ama öyle böyle değil duşta bile-"

Barış'ın "Kısa kes!" diye çıkışmasıyla iyice ödü bokuna karışmıştı Berkan'ın. Derin bir nefes aldı ve tek nefeste konuşmaya başladı. "Sonra bu uzun süren düşünmelerim sonunda Dursun Başkan'ın laf arasında söylediği şey geldi aklıma. Bade dedi İstanbul'a dedi döndü dedi hatta dedi işe bile girdi dedi çok güzel bir yerde git bir gör dedi. Aa dedim AA dedim evet dedim ya neden Bade'yi bi görmeyelim ki dedim. Hepimiz de özledik bence Bade'yi. Eski günleri yad edelim dedim. Dedim ve buraya geldik. Mutlu son." Sonra kocaman bir nefesi koyverdi. Suratı kıpkırmızı kesilmişti.

"Allahtan adam sana kısa kes dedi. Evet veya hayır diyecektin." Yunus'un fısıldamasıyla ayağına bir tekme savurdu Berkan. Hiç anlamıyordu yahu bu işlerden. Bilinç akışı taktiği uyguluyordu Berkan, yürürdü yani.

Barış'ın kafasında ise öyle fırtınalar kopuyordu ki Berkan'ın Bade istanbula döndü cümlesinden sonrasını dinlememişti bile. Ne yapacağını düşünüyordu. Aslında daha çok Bade'nin ne yapacağını düşünüyordu. Hala onun tanıdığı Badeyse bu masaya gelirdi. Çünkü sonunda bir zamanlar yediği içtiği ayrı olmayan dostları da bu masadaydı.

Bade'nin koşar adım gittiği koridordan çıktığını gördü. Sahnedeki çocuk tam şarkısını bitirmek üzereydi. Yeniden yerine ilerledi Bade. Bu sırada yine onu inceliyordu Barış. Üstünde beyaz askılı bir body ve yüksek bel bir jean vardı. Salına salına yürüyordu sahneye doğru. Özlemişti işte. İnkar edemezdi ki. 2 yıldır onun üzerine tek bir gül koklamamıştı. Onun hakkında bir ton haber çıkardı ama gerçekle alakası bile olmayan şeylerdi. Bade görmüş müydü onları? İnanmamıştı değil mi? Ondan sonra kafasını kaldırıp da hiçbir kadına bakmamıştı. Bakamazdı da.

before i die / barış alper yılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin