0.9

1.2K 96 10
                                    

"Ruhun şarkı söylerse hayat seni mutlaka dansa kaldırır."

🪷

  Maçlar oynanmış, Türkiye gruptan çıkabilmişti. Milli takımla beraber Türkiye de hop oturup hop kalkıyordu. Herkes büyük bir heyecanla her maç günü ekranlarının başında dualar ediyor, onlarla sevinip onlarla üzülüyorlardı. Sosyal medya onlarla çalkalanıyordu. Oyunculara ilgi büyüktü, baya büyüktü hemde. İlk maçlardan sonra resmen herkes Barış Alper diye ölüyordu. Editler, tweetler, yorumlar.. Havada uçuşuyordu. Hatta o kadar ilerlemişti ki bu, Bade'nin sosyal medya hesabına da doluşmuşlardı. Bunun sebebi hala Barış'ın profilinde yerli yerinde duran fotoğraflarıydı. Ve çok yakında düğünde çıkan haberleriydi. Eskiden sadece ilgilisinin konuştuğu adam tüm Türkiye'nin dilindeydi. Sinirlenmiyor değildi Bade. Tepesi de atıktı. Hele başka kadınlarla yakıştırılması..Delirecekti!

"Biraz daha twitterda dolanırsan kör olacaksın. Renkli gözlü insanların görme problemleri çok kolay ortaya çıkar biliyor musun?" Gitarının akorlarını ayarlayan Batuhan'a dik dik baktı. Bu akşam sahneleri vardı ve o hala deli gibi yorumları okuyordu. Elinde değildi, meraklanıyordu. "Bak bak şu yorumlara bak ama. Kızın saçlarının boya olduğunu bilmeyen yoktur. Pardon? Kör herhalde bunlar. Bak buna bak Kız yanında kardeşi gibi duruyor, yakışmıyorlar beğenmedim kesinlikle Barış daha iyi kadınlara layık. Yolsam keşke seni ya. Neymiş bunun kullanıcı adı.." Elinden telefonu aldı artık Batuhan. Sabahtan beri yorumları okuyup delirip ona patlıyordu. "Şu telefonu bırakıyor musun yoksa şurdan fırlatayım mı?" Ofladı Bade. Okumadan edemiyordu işte. Sevgilisine sulanıyordu resmen herkes. Gerçi bilmiyorlardı ama, fotoğraflar vardı ya kapı gibi! Beğenebilirlerdi belki ama böyle yürümeselerdi keşke. "Tamam ver okumayacağım." Batuhan kaşlarını kaldırarak bakmıştı ona. "Ya ver, hem alan belli satan belli tamam mı? İstedikleri kadar konuşsunlar. "

Telefonunu aldıktan sonra biraz daha gezindi. Gözüne bir magazin haberi takılmıştı. Altında o ve Barış'ın fotoğrafı vardı. Yine eski bir fotoğraftı ama normalde dönen fotoğraflardan başkaydı, Barış'ın hesabında olmayan bir fotoğraftı. Kaşları çatıldı bu yüzden, bunu nerden bulmuşlardı yahu? Altındaki yazıyı okumaya başladı.

Kızlar toplaşın. Dedikoduyla geldim. Barış Alper ve Bade'nin ilişkisine birde yakından bakalım. Bade bildiğiniz üzere Dırsun Özbek'in torunu. İkilimiz Barış'ın transfer dönemi Ankara'da tanışıyorlar. Transfer sonrası İstanbul'a geliyor Barış, Bade de okulunu bırakıp İstanbul'a geliyor. İlişkileri böylelikle başlıyor. 2 yıl çok güzel ilerliyorlar, sonra sorunlar yaşanıyor. Bu sorunların ne olduğu konusunda çok yorum var. Kimisi Barış'ın şöhreti onu değiştirdi diyor, kimisi ise Bade'nin bir hastalığı olduğunu bu yüzden ayrıldıklarını söylüyor. Ortada kesin bir şey yok ki size bunu söyleyemiyorum maalesef. Tabii sonunda ayrılık yaşanıyor, Bade Almanyaya taşınıyor. 2 yıl orada konservatuar eğitimi görüyor. Daha yeni döndüğü söyleniyor. Aralarındaki sorunu da halletmiş gibi gözüküyorlar çünkü Yunus'un düğününde gayet yakınlardı. Yani demem o ki kızlar, hayaller siyah poşete.

Bakakaldı yazılanlara. Bu kadar detayı nerden bilebilirlerdi? Hastalığına kadar hemde? Sosyal medya ne korkunç bir yerdi. Yeniden anlamıştı. Kendi hesabını gizliye almayı düşündü ama bu ayrılar söylentilerini arttırır diye vazgeçti. Barış'ın beğenilerini ve yorumlarını görsünlerdi.

Telefonun çalmasıyla ekranda Paşam yazısı belirdi. Görüntülü arıyordu. Gülümsedi hemen. Bugün hiç konuşamamışlardı. Açtı telefonu. "Güzelim." Ekranda beliren sıfatla daha da gülümsedi. Özlemek ete kemiğe bürünseydi Bade olurdu. "Dünyanın en iyi sağ kanadı Barış Alper Yılmaz ile mi görüşüyorum?" Barış da hemen göğsünü kabartarak gülmüştü. Dünki maçta maçın adamı seçilmişti. Ödülünü alırken yaptığı konuşmada her ne kadar Badeye ithaf etmek istese de onu hedef haline getirmek istememişti. Şu an bile oldukça çok konuşuluyordu zaten. Bade'nin fotoğraflarını internette gördükçe gözü seğiriyordu. Kimsenin gözü değsin istemiyordu ona. Ekrandaki kıza baktı. Daha iyi görünüyordu, yüzüne canlılık gelmiş gibiydi. İyi olduğunu gördüğünde kalkıp Türkiyeye kaçma isteğini bastırabiliyordu. "Ta kendisiyle görüşüyorsun. Bende galiba dünyanın en güzel kızıyla falan görüşüyorum. Bugün bu güzelliğini neye borçluyuz yavrum?" Bade gözlerini kıstı. Yani diğer günler güzel değil miydi? "Diğer günler güzel değil miydim Alper? Sadece bugün mü yani?" Sıçtık dedi içinden Barış. Alper demişti bir kere, basmıştı galiba damarına. "Güzelim, yavrum, güzel gözlüm. Öyle mi demek istedim sence?" Omuzlarını silkti Bade. Oturduğu masadaki peçeteliğe telefonunu yaslayıp önünde olan dalgalandırdığı saçlarını cilveyle arkaya savurdu. Kollarını bağlayıp sandalyesinde yaslandı. İçi gidiyordu Barış'ın, verdiği derin nefesten anlamıştı. "Yavrum benim. İlk uçağa atlama isteğimi uyandırıyorsun." Dudağının kenarı kıvrılmıştı hafiften Bade'nin. Ona yavrum demesini seviyordu.

before i die / barış alper yılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin