"Omnia vincit amor!"
"Aşk, her güçlüğü yener!"🪷
"Berkan yavaş iç, daha gecenin başındayız!" Yanımda demlenmeye başlayan Berkan'ın elinden kadehi almaya çalışıyordum. Hayır, etrafa da zorla içiriyordu. Sarhoş edecekti herkesi. "Badesu sen içemiyorsun diye beni kıskanıyorsun biliyorum. Kuduruyorsun dimi ben içebiliyorum diye? Kudur!"
Bu lanet hastalığın bir getirisi de buydu. Hayatıma 17 yaşımda giren alkol ve sigaraya yaklaşık 4 yıldır hiçbir erişimim yoktu, yasaktı. İkisini bırakınca aslında ne kadar kötü alışkanlıklar olduğunu anlamıştım. Sadece çok arada alkol oranı az olan şaraptan bir kaç yudum içiyordum. Bugün de o günlerden biriydi. Kadehimden sadece bir yudum almıştım. Buna rağmen Barış'ın bir gözünün hep benim kadehimde olduğunu görebiliyordum. Kontrolu bırakmayacağımı biliyordu, ama yılların değiştirip değiştirmediğinden emin olamıyordu biliyordum. Ama bende değişen şeyler sadece duygusaldı.Berkan'a göz devirip önüme döndüm. Gecenin başındaki masa şuan tamamen değişmişti. Gözde ve irfan abi masadaki bekarlardan sıkılıp biraz da bu masadaki bekarlarla takılmak istemişlerdi. Hakan abi ve Sinem abla da bu masayı tercih etmişlerdi. Aralarında yine bir futbol muhabbeti döndürüyorlardı bu yüzden odaklanmadım. Gözüm hep girişteydi çünkü ablam ve dedem hala ortada yoktu. Birazdan nikah töreni olacaktı ve dedemin bir konuşma yapması gerekiyordu, Yunus böyle anlatmıştı. Ablama mesaj attığımda birazdan arabadan ineceklerini, Mina'nın huysuzluk yaptığını söylüyordu. Hem nedimelik hem de bakıcılık yapmayacaktım, değil mi?
İçimden geçirdiğim şeyle girişte küçük turuncu kafanın benim yeğenim olduğunu farketmem aynı anda gelişti. Ayaklanıp onlardan tarafa yürüdüm. Hemen arkasında ablam, dedem ve Galatasaray yönetiminden olduğunu bildiğim birkaç kişi vardı. Ayağımdaki topukluya döktüğüm paraya güvenerek Minayı kucakladım hemen. Bir insan baş belasını bir günde özleyebilir miydi? "Teyzesinin salça tanesi gelmiş!" Üstündeki beyaz elbisenin güzelliğine bayılmak istedim. Bir Berkan iki bu cimcime Tuğçe'nin rolünü çalmaya çalışıyorlardı. "Dedecim hoşgeldin." Kısaca sarılıp geri çekildim çünkü Yunus bu tarafa gayet panik bir şekilde geliyordu. Sonunda vardığında hızla dedemin elini öpmeye yeltendi ama dedem onu durdurdu. Çocukta bugünden kaynaklı refleks olmuştu. Az önce de Kerem'in elini öpmeye çalışmıştı.
"Başkanım hoşgeldiniz. Mine abla sende hoşgeldin." Diğer adamların da ellerini sıkarak hoşgeldiniz demişti. "İsterseniz hemen geçelim çünkü nikah memuru geleli biraz oluyor. Gitti gidecek gibi, öyle bi vi- hava aldım efendim." Gülmemek için vücudumdaki tüm kasları kasıyordum şuan. Vibe mı? Dedeme mi? Geberecektim. "Tabii oğlum, geçelim. Tekrardan çok tebrik ederim. Herşey çok güzel gözüküyor.." Konuşarak ilerlediklerinde bende kucağımda Mina ve yanımda ablamla masaya doğru ilerliyordum.
"Badeciğim, doğru masaya ilerlediğimizden emin misin? Mina önünü mü kapatıyor? Çünkü masada bir adet Barış Alper görüyorum." Ups. Olanlardan ablama bahsetmeyi unutmuştum. Eve geldiği mi vardı ki? Gelse de Mina ikimizi de dize getiriyor, konuşacak zamanımız olmuyordu. Ki zaten ortada olan birşey de yoktu. O hala onun olduğumu düşünüyordu fakat ben öyle hissetmeyeli uzun bir zaman oluyordu. "Karışık biraz. Sadece ona eskisi kadar öfkeli hissetmiyorum. Bu cimcime izin verirse anlatacağım bir ara." Kucağımda kulağımdaki küpelerle oynayan Mina üstüne alınmamıştı bile. Masaya yaklaşırken bizi farkeden Berkan, Minaya doğru atağa kalktı. Elimle durdurdum onu, en son Minayla münasebete girdiğinde çocuğu boklar içinde bırakmıştı. "Tek bir adım daha atma Berkan. Yeğenimden uzak dur!" Yalandan omuzlarını düşürmüş, dudaklarını büzerek Minaya bakıyordu. "Mina, aramıza kızıl bir şeytan girdi. Üzgünüm, sadece üzgünüm." O ayakta boş boş konuşurken bende yerime kuruldum. Barışlar hala hararetle birşeyler konuşuyorlardı. Koluna yapışan Minayla ancak farketmişti geldiğimizi. Bu tarafa döndüğünde anında kocaman gülümseye başlamıştı. Bebekleri gerçekten çok seviyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
before i die / barış alper yılmaz
Fiksi PenggemarBade'nin hasta kalbi hala Barış için atıyordu.