"Jungwon gidip sorsam mı gerçekten ya?"
"Sunoo paranoyaklaşıyorsun yine. Git sor. En fazla başkasıyla oturacağını söyler."
Tabii ki öyle olmamıştı.
Geçtiğimiz günlerde -özellikle yazlıkta geçirdiğimiz bu günlerde- olan flörtümsü (?) hallerimiz beni umutlandırsa da, bu umudumun kırılması da pek uzun sürmemişti.
Valizlerimizi yerleştirmesi için muavine verirken Jungwon'dan aldığım cesaretle Riki'ye benim yanıma oturmak isteyip istemeyeceğini sormuştum. Bu sorunun cevabı en fazla ne kadar kırıcı olabilir diye düşünebilirsiniz ama önceki gün birlikte gülüşüp eğlendiniz insan yüzünüze bile bakmadan abinizle oturacağını söylese siz de en az benim kadar kırılırdınız.
Kendimi bazı şeylerin olacağına bazen o kadar çok inandırıyordum ki olmadığında verdiğim tepki normalde vereceğim tepkiden çok daha fazla oluyordu. Can sıkıntısından müzik bile dinleyememem bundandı mesela. Normalde bu olay iki üç hafta önce yaşansa, Riki'nin abimle oturacağını bildiğimden beni reddetmesine o kadar da şaşırmazdım. Ama bir nebze de olsa umutlanmıştım işte.
Arkamda oturduğunu bildiğim Riki ise anormal derecede sessizdi. Abime uykusu olduğunu söylediğini duymuştum ve pek sorgulamamaya karar vermiştim. Önce kendi moralimi yükseltmem gerekiyordu. Daha sonra Riki'yi düşünebilirdim.
Bugün uykusuz olduğu için böyleydi. Yarına ya da birkaç güne normale döneceğimizi biliyordum.
...
Pekala, bilmiyormuşum.
Eve geldiğimizden beri geçen bu üç günde toplasanız üç kelime etmemişizdir.
Evdeki herkesin uyuduğuna emin olduğum bu saatte balkona çıkıp Jungwon'la konuşmamın sebebi de buydu. Temmuzun sıcakları saat gece iki buçukta bile havanın soğumasına izin vermediğinden şortum ve kısa kollu ayıcıklı tişörtüm ile balkonda oturmaya karar vermiştim. Balkona çıkarken gördüğüm kadarıyla abimin odasının lambası kapanmıştı, klavye veya oyun için bağrışma sesleri de gelmediğine göre abim de uyumuş olmalıydı. Bu yüzden Jungwon'u hoparlöre alarak telefonun sesini kısmıştım.
"Hayır bak, sinirlerimi asıl bozan şey normalde bile bu kadar uzak davranmamasıydı. Bir anda ne değişti de uzaklaştı benden?"
"Bir bilsem Sunoo'm... Belki de gerçekten modunda değildir, hm?"
"Jungwon lütfen ya, ben dışında herkesle eskisi gibi çok iyi. Seninle de öyle. Yaptıklarımdan rahatsız olmuş olabilir mi?"
Balkondaki sandalyeden kalkıp mermere oturmaya karar vermiştim şimdi. Verdiği anlık soğukluk hissi biraz olsun rahatlatırken kafamı arkamda kalan duvara yaslayıp derince iç çekmiştim.
"Onu da sanmıyorum. Rahatsız olsa bir hafta boyunca illaki dur demez miydi? Neden son günü beklesin ki?"
"Bir bilsem..."
Gözlerimi yıldızlara çevirirken konuşmuştum. Hava bu gece oldukça bulutsuz olduğundan sönük de olsalar görebiliyordum onları. Nereden geldiğini hiçbir zaman asla çözemediğim ama yazın vazgeçilmezi olan o böceğin garip sesi, esen rüzgarla beraber ağaçların yemyeşil yapraklarının hışırtısı ve oluşan ceyran yüzünden büyük ihtimalle açık bıraktığım odamın kapısından gelen kapı çarpma sesi... Umarım evdekileri uyandırmaz, diye düşünürken Jungwon'un fazla sessizleşmesiyle beraber aramanın kapanıp kapanmadığını kontrol etmiştim.
"Kapatmadım telefonu. Benim odamın camına bak."
Jungwon'un odasının bizim evin ön balkonundan görünebilmesi her zaman işimize yaramıştı. Şimdi de karanlık odasında telefonunun flaşını alttan yüzüne doğru tutarak garip yüz ifadeleri yapan Jungwon'u görmemi sağlıyordu. Balkonun soğuk korkuluklarına yaslanarak ona gülerken evlerinin bahçesine bakmaktan alıkoyamamıştım kendimi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Navillera | Sunki
Fanfiction"Jungwon, bu yaz kesinlikle fark edecek beni. İki gözüm önüme aksın ki hem ona olan davranışlarımı hem de onun bana olan davranışlarını değiştireceğim." "Aynı şeyi geçen sene de söylemiştin Sunoo." "Bu sefer yenisini ekliyorum o zaman. Bu yaz Nishim...