Sunoo'dan
"Limonata koyar mısınıız?"
"Kalk kendin koy Sunoo."
"Kırıcısın Heeseung hyung, haberin olsun."
"Bardağını uzat bakayım."
"Daniel'im de olmasa cidden ya."
Oturduğum yerde hafif yükselip bardağımı Daniel'e uzatmıştım. Limonata sürahisi onun önünde duruyordu. Bardağımı doldurup geri uzattığında da gülümseyerek teşekkür etmiştim.
Daniel'i son görüşümden beri geçirdiği glow up'ın haddi hesabı yoktu. Tarzını resmen tamamen değiştirmişti ve felaket bir şeye dönüşmüştü adeta. Amerika'nın havası cidden farklıydı bence. Özellikle Jay hyung ile aralarında İngilizce konuştukları zamanlarda çok etkileyici geliyordu gözüme. Daniel de oldukça büyümüştü.
"Dansa devam ediyor musun hâlâ?"
"Tabii ki. Okuldan sonra kursum oluyor oraya gidiyorum hafta içi. Geçen katıldığım yarışmada ikinci olmuştum."
Riki'nin sorduğu soruya verdiği cevaba şaşırmıştım. Ben kendimi bildim bileli Daniel müziğe karşı ilgiliydi ve bu alanda devam etmesi güzeldi.
Aklıma yedinci sınıftayken Daniel, Jungwon ve Riki ile beraber yaptığımız Just Dance'ler gelmişti. İster istemez gülümsemem abimin gözünden kaçmamış olacaktı ki bacağımı çimdiklemişti.
"Napıyorsun ya?"
"Niye boş boş gülüyorsun sen?"
Sorduğu sorunun altında yatan anlamı çok iyi biliyordum ama hayır abicim, bu sefer aşık olduğumdan gülmüyorum. Normalde sen yanımdayken yanaklarımı dişlemekten bi hal oluyorum ama bu sefer ondan değil.
"Aklıma yedinci sınıfta Just Dance yaparken Riki'nin kolunun Jungwon'un yüzüne çarpması geldi."
"Çarpma demek az kalır yalnız, yarım saat burnum kanamıştı ya. Daniel de Sunoo'nun gözlerimi kapatmaya çalışıyordu, çok komikti."
"Harbi ya, niye Sunoo'nun gözlerini kapatmıştın orada?"
"Sunoo'yu kan tutuyor ya, salak."
Riki'nin sorduğu soru bir tık kırıcı olsa da gülüp geçiştirmiştim. Yazdan yaza gördüğüm kişinin bildiği bir şeyi çocukluk arkadaşımın (!) bilmemesi acıtmıştı.
"Sen geçen o yüzden mi ağladın lan?"
Ortamda oluşan sessizlikle beraber Riki'ye ettiğim küfürleri ne siz sorun ne ben söyleyeyim. Kendisi kimseye söylememem için beni yüz kere uyarıp kendini ifşa etmişti. Gözler bana döndüğünde bardağımın dibinde kalan limonata damlalarını içmiş ve gülümseyerek Riki'ye bakmıştım. Salak Riki de hatasını anlamış bir şekilde dudaklarını birbirine bastırmıştı.
"Hayırdır abicim, ne ağlaması?"
Riki'yle son bir kez göz göze gelip yanımda oturan abime dönmüştüm. Yalan söylersem anlardı. O an yalan da uyduramamıştım zaten.
"Riki geçenki fizik sınavında kopya istemiş kızın birinden. Kızı biraz fazla darlayınca bu ge- akıllı, kız sevgilisine yetiştirmiş hemen. O günün akşamı dayak yemiş işte. Ben de markete giderken gördüm işte bunu. Kan görünce dayanamadım ağladım orda."
Son cümleyi söyledikten sonra abimin gözündeki o anlamamış bakışın Riki'nin mallığına olduğunu umarak diğerlerine bakmıştım. Çoğunluk Riki'yle dalga geçmeye başlasa da göz göze geldiğim Jungwon bana kısaca gülmüş ve başını iki yana sallamıştı. Gözlerimi ondan kaçırıp Heeseung hyungun zorbalıklarından kurtulmaya çalışırken gülen Riki'ye bakmaya başlamıştım.
O gün öyle endişelendirmişti ki beni, yüreğime indiriyordu resmen. Bir koşu markete gidip işe yarar bir şeyler aramıştım. Salak kafam işte, markette ne aradığımı da bilmediğimden aceleyle yara bandı, peçete ve su alıp çıkmıştım. Koşa koşa bizim apartmanın önünden geçip kendi apartmanının arka bahçesine geçmiş olan Riki'nin yanına gitmiştim.
Binanın duvarına yaslanarak çimlere oturmuş, telefonunda bir şeyler yapıyordu. Bu umursamaz hali sinirimi daha da bozduğundan sinirli bir şekilde oturmuştum önüne. Aldığım peçeteleri teker teker hafifçe ıslatarak yüzündeki kanları temizlemiştim temizlemesine ama peçeteyi istemeden yaralarına bastırdığımda acıdan kendini geri çekmesini aptal kalbim pek kaldıramamıştı. Hep aynısını yapıyordu. Kendine hiç dikkat etmiyordu ve bir gün endişeden öleceğimi düşünüyordum bazen.
Benim gözyaşlarim bir anda akmaya başlayınca duraksamıştı o da. Boş bir şekilde yüzüme baktığında daha çok ağlamıştım. Kan her ne kadar midemi bulandırsa da ben onun yaralarını basit bir peçeteyle kendi ellerimle siliyordum, sanki kendi canım acıyormuşçasına ağlamam yetmiyormuş gibi onun hiçbir şeyden haberi olmadığı için yüzüme böyle bakması bir tık kalbimi kırmıştı.
O, hyunglar onunla dalga geçmesin diye onlara anlatmamamı istemişti ama ben Jungwon'a bile anlatamamıştım.
"Ha bu arada konuyu dağıtıyorum ama bilin bakalım ben neyi başardım."
Herkesin kendi arasında konuşmasıyla ortaya çıkan gürültü, Daniel'in konuşmasıyla kesilmişti.
"Kuzen öyle gururla konuştun ki her şeyi başarmış olabilirsin."
"Annemlerden yazlığa gitme izni aldım! Sadece biz."
Daniel'in söyledikleriyle birlikte herkesin modu tavan yapmıştı resmen. Ben abimle olacağım için annemler kesinlikle izin verirdi. Daniel gittiğine göre Jungwon da otomatik olarak geliyordu zaten. Hikari teyze de oğlunun aksine bana bayıldığı için Riki'yi de izinli saymıştım. Geri kalanlar zaten artık reşit sayıldıkları için bir bahaneleri vardı.
"Ne zaman gidiyoruz o zaman?"
"Biz daha yeni geldiğimiz için annem biraz burada vakit geçirmemi söyler büyük ihtimalle. Haftaya gidebiliriz bence?"
"Tamamdır o zaman!"
...
tum hevesimizi kacirdiktan sonra wattpad

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Navillera | Sunki
Fanfiction"Jungwon, bu yaz kesinlikle fark edecek beni. İki gözüm önüme aksın ki hem ona olan davranışlarımı hem de onun bana olan davranışlarını değiştireceğim." "Aynı şeyi geçen sene de söylemiştin Sunoo." "Bu sefer yenisini ekliyorum o zaman. Bu yaz Nishim...