Sabah huzursuz bir uykudan uyanmamın sebebi yerimi yadırgamış olmamdı. Evimde değil yabancı bir evde uyanmış olmanın verdiği bir huzursuzluktu bu.
Saat sabah 10'a geliyordu. Yavaşça yatakta doğrulup oturur pozisyona gelip bir süre kendime gelmeye çalıştım. Bu sırada odayı inceledim kısaca. Sade, küçük bir odaydı. 1 kapı daha vardı odada dün Oğuz sanırım banyo demişti orası için. Biraz kendime geldikten sonra banyoya girip elimi yüzümü yıkayıp dişimi fırçaladıktan sonra duş almaya karar vermiştim.
Duşumu alıp banyodaki saç bakım ürünleriyle bakım yapmıştım saçlarıma. Banyoda epey bir oyalanmıştım aşağı inmek istemediğim için çünkü emindim ki kahvaltı için çağıracaklardı. Şu an kimseyi görmeye hazır hissetmiyordum.
Banyodan sonra odama büyük ihtimalle ben uyurken getirilen valizimden; hava sıcak olduğu için mavi şort eteğimi ve üstüne de beyaz body çıkartmıştım giyinmek için.
Saate baktığımda 11.30'a geldiğini fark ettim ve biraz daha aşağı inmezsem Cihan Kaya'nın baskın karakterinin ortaya çıkacağını şu son 1 haftada öğrenmiştim. Istemeye istemeye odadan çıkarak kattaki merdivenlere yöneldiğimde tam da tahmin ettiğim gibi Cihan Kaya olduğum kata geliyordu merdivenlerden.
"Ah Azra günaydın kızım. Ben de tam yanına geliyordum" Yüzündeki parlak gülümsemeyle bakıyordu bana.
"Günaydın." Aynı gülümsemeyle cevap vermiyor oluşum gülümsemesine etki etmemişti.
"Rahat uyudun mu? Odada şu anlık bir problem yok değil mi? Eğer rahatsız eden bir şey varsa Gökalp abinin odasında kalabilirsin senin odan hazır olana kadar. Gökalp bazen kendi evine geçiyor onun için bir problem olmaz."
"Gerekli değil Cihan Bey. Kendime ait bir oda arayışında da değilim mümkünse hazırlanmasa da olur." Bu sefer yüzünü soldurmuştu bu umursamaz tavrım. Bu evde kalıcı olmak gibi bir amacım yoktu ve bunu sözlerimden anlamıştı. Ne oda ne de yeni bir aile istemiyordum. Cihan Kaya'yı suçluyordum beni ailemden ayırdığı için. Umursamaz sözlerimden sonra aşağı inecekken konuştu Cihan Kaya.
"Bana neden bu kadar soğuksun?" Kırgın sesi içimde anlamsız bir üzüntü oluşturmuştu. Bakışlarım tekrar ona döndüğünde cevap veremedim. Bana olan bakışları niye beni üzüyordu ki? Neden onu suçluyordum bilmiyordum.
"Ben..." cümlemi tamamlayamıyordum çünkü ne söyleyeceğimi bilemiyordum.
"Seni ailenden koparttığımı düşünüyorsun bunu görebiliyorum ama gerçekler çok başka ve sen bunu biliyorsun. O adamla veya oğullarıyla görüşmene izin veremem. Kızımı güvenipte onların olduğu bir yerde bırakamam."
"Anlamıyorsunuz, abilerimin bir suçu yok ki. Onlar da çocuktu daha o zamanlar." Bir süre sessiz kaldıktan sonra konuyu değiştirmişti.
"Bunları konuşup kırmayalım birbirimizi. Hadi gel kahvaltı yapmadın acıkmışsındır, dün de bir şey yemedin. Annen senin için hazırladı kahvaltıyı. Sen gelene kadar da kimsenin yemesine izin vermedi." Son cümlesini hafif gülerek söylemişti fakat şu an takıldığım nokta bu değildi. Gerçekten benim için mi hazırlamıştı?
Bakışlarımı fark etmişti sanırım o yüzden yavaşça yaklaşıp elleriyle yüzümü kavramış öyle konusmuştu benimle.
"Arzu'yla olan ilişkinizi az çok tahmin edebiliyorum. Selma'ya karşı çekinmenin bu yönde olduğunu da görebiliyorum ama annen çok çabuk kırılan bir yapıya sahip. Hemen alışamayacağını, zamana ihtiyacın olduğunu elbette ki biliyorum ama senden tek ricam Selma'ya karşı çok sert olmamaya çalış. Yıllarca seni bekledi annen. Çok hassas bu konuda." Dün temas ettiğinde olan öfkeli hallerim bugün ortaya çıkmamıştı. Sanırım ona olan bu soğuk tavırlarımın onda bıraktığı etki beni üzmüştü. Biyolojik anneme karşı daha hassas olmamı istiyordu fakat bu davranışlarım bilerek yaptığım hareketler değildi. Kendime engel olamıyordum. Kafamdaki düşünceler ele geçiriyordu beni.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahfuz/Ya'saklanan |Gerçek Ailem|
Ficção GeralBu bir karıştırılma hikayesi değildi. Daha 2 haftalıkken koparmışlardı Azra'yı ailesinden. Ailesinden koparılmış, saklanmış, yasaklanmıştı... Yıllarca baba bildiği, en güvendiği ayırmıştı öz ailesinden Azra'yı. Bu Azra'nın öz ailesinin onu buluşunun...