-10-

51 11 15
                                    

"Dava başını belaya sokmuş diye duydum Hoseok götünü baban bile kurtaramaz diyorlar." Barmenin sesiyle duraksadığında bayık bakışlarını kaldırmış ve uzanıp aniden yakasından kavrayarak yüzüne yumruğu geçirmişti. Kalabalığın gürültüsü adamın bağırışını bastırıyordu. "Tek kelime daha edersen o arkandaki şişeleri sokarım sana duydun mu?"

"Ulan piç çocuğu öldürüp atmışsınız bir kenara hala konuşuyor musunuz?"

"Kalk ve diğer gözüne de yumruğu atayım. Kalk lan!" Ona doğru eğildiğinde ensesinde hissettiği sert dokunuşla doğruldu yerinden ve çekiştirildiğini hissetti.

Saat gece ikiydi. Pek de yerinde olmayan bilinciyle oturduğu yerden kalktığında "Bana bak." Demişti Namjoon kolundan çekerken. Az önce olanları uzaktan izlemiş ve koşarak yanına yaklaşmıştı. "Zaten senin yüzünden başımız yeterince dertte. Belaya filan bulaşma uğraşamam seninle Hoseok."

"Siktir git namjoon." Demişti kolunu ondan kurtarırken. "Olan her şeyin benim yüzümden olduğunu düşünüyorsan yanıma da uğrama o zaman."

"İsabet olur aslında."

Homurdanıp ayrılmıştı yanından. Hoseok kendisini boğmaya başlayan kalabalığın ortasında ellerini yüzüne götürdüğünde yarım saattir kendisini evine davet eden çocuğu görmezden gelip arabasına bindi, sinirle eve sürdü.

Yaklaşık yarım saat sonra askerlerin bariyeri kaldırmasıyla içeri geçtiğinde hemen arkasında duran arabaya baktı. Savcının arabasıydı. O ve Mia'nın arabadan indiğini görmüştü. Onlar eve girene kadar arabadan inmemeye karar verdi.
Konuşmak istemiyordu ve hafif sarhoştu. Ancak Yoonginin yanındaki kadına bir şeyler söylediğini ve arabanın yanına ilerlediğini gördü. Mia eve girmişti çoktan. Cama tıkladığını duyunca içinden küfür etmişti Hoseok. Camı açtı. "Sonsuza kadar orada mı bekleyeceksin?" Kızarmış gözleri yeniden Yoongiye döndü. "Neden? Bu da mı suç?" Yoongi onun bu küskün tavrına güldüğünde omuzları titremişti. "Kıyamam alındın mı sen bana?"

"Git başımdan." Demişti sessizce. "Yoksa üzerine kusarım." Ona baktı Yoongi. "İn hadi arabadan." Dedi gülerek. "Hava soğuk."

"Yani? Sevgilini niye yalnız bıraktın sen gitsene yanına. Biraz sevişin belki gerginliğin azalır."

"Hoseok saçmalıyorsun yine."

Sessizce bekledi ve arabadan indi. Ona bakmıştı Yoongi. İlk defa şortla değil de düzgün kıyafetlerle duruyordu karşısında. Üzerindeki siyah gömleğinin önündeki dekolte neredeyse karnına kadar iniyordu. Üzerinde siyah bir ceket ve altında uzun bir çizme vardı. Saçları dağılmıştı. Gözlerine yaptığı makyaj akmış olsada dikkat çekici görünüyordu. Karşısında dikildiğinde hafifçe boğazını temizlemişti. "Sarhoş musun sen?"

"Bilmem. Öyle mi görünüyorum?"

"Bu halde mi araba kullandın?"

"Ah doğru unutmuşum. Çağır hemen polisi gelip ceza yazsınlar. İstersen bir gece içerde de yatarım nasıl olsa keyif alıyorsun artık bu durumdan."

"Saçmalama. Neden keyif alayım?"

"Çünkü beni içeri attırmak istiyorsun Yoongi."

"Evet. Şüpheli olmanın anlamı bu demek oluyor."

"Her neyse." Dedi yaslandığı yerden doğrulurken. "Benimle uğraşmaya devam et. Nasıl olsa kaybeden sen olacaksın."

"Orasını bilemeyiz tabi."

"Ben bilirim."

"Bu yaşlarda herkes her şeyi bildiğini sanır."

"Gay olduğum için mi nefret ediyorsun benden?" Diye sordu aniden. Ona bakmıştı Yoongi. "Bana karşı olan bu nefretini anlamak başka türlü mümkün değil. Eğer öyleyse de keyfin bilir. Asla umursamam çünkü. Hayatımdaki ilk homofobik sen değilsin."

Succession | SopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin