"Jimin." Demiştim nefes nefese olduğum yerde gövdemi eğerken. "Bir daha senin aklına uyarsam ağzıma sıçayım."Koşmayı bırakıp bana döndüğünde ellerini beline koyarak gözlerini kısmıştı. "Noluyor ne bu 70 yaş gibi tavırlar? Altı üstü koşuya çıktık abartmasan mı?"
"Koşu değil bu ölüm!" Karnıma giren sancıyla yüzümü buruşturduğumda elindeki su şişesini bana uzatmıştı. Kavrayıp kafama diktiğimde sessizce gözlerimi yummuştum. "Eve vardık zaten." Sitenin girişine girdiğimizde üzerindeki kırmızı eşofman takımına baktım.
Altında kırmızı kısa bir şort üzerinde yine kırmızı bir spor ceket vardı. Sarı saçlarının önünü sırf Arya istiyor diye birlikte dün mora boyamışlardı ama komik olacağını düşünürken aksine yakıştığını fark ettiğimde dalga geçme işi bu sefer kursağımda kalmıştı.
Bu sefer koşmayı bırakıp yavaş adımlarla yürüdüğümüzde bloğun önünde oturan Jungkooku görmüştüm. Önünde tamir çantası açıktı ve elindeki tornavidayla diğer eliyle tuttuğu küçük radyonun kapağını kapatmaya çalışıyordu. Kulağında büyük geniş kulaklıklar, ağzında sessizce çiğnediği sakızı vardı.
Gözlerim Jimine döndüğünde duraksadığını görmüştüm. "Şansıma sıçayım ben sürekli bu çocuğun karşısına en boktan halimle çıkmak zorunda mıyım?"
"Neyin var ya gayet de güzelsin."
"Şu halime bak hoseok ter içindeyim saçım başım dağınık yüzüm kaymış resmen. Ya o kadar özenip süslenip size geliyorum ortalıkta görünmüyor ama şu halimle geçmiş kapının önüne yayılıp oturmuş." Güldüğümde "Abartma." Demiştim kolundan çekiştirerek. "En azından kırmızı ruj yok buna da şükret."
Suratını asarak arkama geçtiğinde kendisini gizlemeye çalıştığını fark etmiştim. Kapının önüne yaklaştığımızda Jungkook beni görmesiyle kulaklığını çıkarmış ve hafifçe gülümsemişti. "Merhaba Hoseok."
"Merhaba, nasılsın Jungkook." Arkamda saklanan Jiminin kolundan kavrayıp ortaya çıkardığımda gözleri kısa bir süre onun üzerinde gezinmiş ardından yeniden bana dönmüştü. "Bizimkinin radyosu bozulmuş onu yapıyorum." Jiminin onu görmezden geldiği için bozulduğunu hissettiğimde gözlerimi çekmiştim. "Yapabildin mi bari?"
Gülmüştü. "Eskisinden de sağlam." Dediğinde hafifçe gülümsedim. "Kolay gelsin o zaman sana tutmayalım seni." Başını salladığında Jimin kollarını önünde birleştirerek önümden yürümüştü. "Bana selam bile vermedi." Öfkeyle asansörün düğmesine bastığında gözlerimle onu süzerek yüzündeki ifadeyi anlamaya çalışıyordum. "Seni fazla tanımıyor bu yüzden konuşmaya çekinmiştir."
"Ya ne demezsin. Ayrıca senden daha çok apartmana girip çıkıyorum hala tanımaması mucize filan olmalı." Ne diyeceğimi bilemediğimde asansöre binmiş ve dakikalar sonra eve girmiştik. "Ben duş alacağım."
Jimin benden önce koşarak banyoya girdiğinde bende odamdaki banyoya girmek için hazırlanmıştım. Arya 1 saat sonra okuldan dönecekti ve duştan sonra onun için yiyecek bir şeyler hazırlamam gerekiyordu. Kapının sesini duymamla yanaklarımı şişirdiğimde ellerimi saçlarıma götürmüş ve açmıştım.
Karşımda onu görmemle duraksadığımda gözleri üzerimde gezindiğinde az önce Jiminin neden jungkook'un karşısına o şekilde geçmek istemediğini çok net anlamıştım çünkü tam da şu an yerin dibine geçmek istiyordum!
"Selam." Dediğinde bir elini hafifçe gülümseyerek saçlarına götürdü. "Yanlış bir zamanda mı geldim?"
"Yok hayır." Geçmesi için kenara geçtiğimde gözlerim çaresizce üzerimdeki yeşil eşofman takımındaydı. Kendimi öldürmek istiyordum!
İçeri geçtiğinde "Jiminle spora gitmiştik." Demiştim durumu açıklamak için. Gösterdiğim yere oturdu. "Benim de buraya gelmemi Jimin istedi."
Kaşlarımı kaldırdım. "Jimin mi istedi?"
"Alex için elektro gitar alacaktım ama nasıl bir şey alacağıma karar veremeyince ondan fikir almak için okulu aradım, çıktığını söylediler. Bana numarasını verdiklerinde buraya gelmemi istedi konuşmak için." Zorlukla gülümsediğimde "Anladım." Demiştim sessizce. İç çekmiştim. Jiminin yine arkamdan çevirdiği işlerden biriydi işte.
"Kahve yapayım." Demiştim aniden kalkarken. "Nasıl içersin?"
"Sade." Başımı salladığımda dolaptan kahve kutusunu almış ve makineyi çalıştırmıştım. Jimin dakikalar sonra temiz kıyafetler ile içeri girdiğinde "Aaa geldiniz mi?" Demişti şaşırarak. "Çok beklettim mi kusura bakmayın." İmayla bana döndüğünde yalandan gülümseyip gözlerimi yummuştum. "Sorun değil az önce geldim."
Kahveyi önüne bıraktığımda hafifçe boğazımı temizledim. "Siz konuşun o zaman ben gidip duş alsam iyi olur." Gözleri bana döndüğünde Jimin gülümsemiş ve masum bir şekilde başını eğmişti. "Tabi canım sen git al duşunu, merak etme buradayım ben."
Arkamı döndüğümde sinirle odama girip kapıyı kapatmıştım. Duşa girip soğuk suyu açmamla gözlerimi yumduğumda sertçe yutkundum. Neyseki fazla uzun kalmamıştım içerde. Hızlıca yıkanıp giyindiğimde ve yeniden içeri girdiğimde önlerinde açık olan bilgisayarı gördüm. Jimin onun için alabileceği gitar markalarını tek tek kağıda yazarken gözleri bana döndü.
"Ben kalksam iyi olur." Yoonginin ayağa kalkmasıyla Jiminin uzattığı kağıdı eline aldığında hafifçe gülümsemiş ve kapıya doğru ilerledi. "Görüşürüz."
"Görüşürüz." Demiştim sessizce. Benim gelmemle neden aniden kalktığını anlayamamıştım. Onunla vedalaştıktan sonra içeri geri girdim. "Senin derdin ne?"
"Ne derdim varmış bir derdim yok."
"Niye çağırıyorsun buraya?"
"Ay buradaydım diye çağırdım Hoseok abartma. Hem adamın evi burası ne olmuş yani?" İç çektiğimde kalkıp buzluğu açmış ve Arya'nın sevdiği böreklerden birkaç tane çıkarıp fırına koymuştum.
"Madem işiniz vardı kendi evine çağırsaydın o zaman."
"Elin adamını niye evime çağırayım ya?
"Benim evime çağırmasını biliyorsun." Gülmüştü.
"Senin için elin adamı değil ki o. İkimiz farklıyız."
Kısa oldu biliyorum bir sonraki bölümde telafi edeceğim 😙😙😙
succession için de yb attım ama bildirim gelmemiş olabilir ✋🏻
YOU ARE READING
Ya'aburnee | Sope
Fanfiction"İnançlı biri değilim ama tanrının seni, benim için yarattığını düşünüyorum."