İçerden gelen gülüşme sesleriyle gözlerimi araladığımda başımda hissettiğim iğrenç bir ağrıyla gözlerimi hemen geri kapattım. O esnada odamın kapısı açılmış ve bedenim dürtülmüştü. "Hoseok kalk artık." Jiminin sesiydi bu. "Saat kaça kadar bekledim seni ama gelmedin. Rahatsız etmemek için aramadım ama.." Gözlerimi araladığımda durdu ve kulağıma fısıldadı."Yine mi verdin adama?"
Başta anlamamıştım. Ancak gözlerindeki ifadeyi gördüğümde omzundan itmiştim onu üzerimden. "Saçma sapan konuşma."
Güldü ve eğilip neredeyse üzerime uzandı. "Tüm detayları dinlemek istiyorum duydun mu beni? Ne yaptınız, nereye gittiniz, sana nazik davrandı mı, hepsini bilmek istiyorum." Gülümsediğimde dün geceyi hatırlamıştım aniden. Jimin yüzüme baktı ve gözlerini büyüttü. "Öpüştünüz mü yoksa?"
Her şeyi bu kadar çabuk anlaması sinirimi bozuyordu. "Git başımdan." Diyerek terslediğimde kulağımın dibinde kıkırdayıp yanağıma dudaklarını sıkıca bastırdı. "Mutlu olduğuna göre gecen güzel geçmiş. Ama ben sana demiştim değil mi bu adam seni mutlu eder diye. İnsan sarrafıyım işte bir de sözümü dinlesen."
Aryanın adımları odaya girdiğinde bize bakmış ve kollarını uzatmıştı. "Bende kucak istiyorum!" Jimin güldü ve eğilip yatağa çekti onu, "Aman bir şeyden de eksik kalma sakın cimcime!" Arya başını göğsüme yasladığında gülümseyip sarılmıştım ona. "Bebeğim." Demiştim sessizce. "Ne yaptınız bakalım dün gece Jiminle?"
"Pizza yedik." Jimin gülümsedi ve eğilip öptü onu. "Kız o kadar şey yaptık bunu mu hatırlıyorsun sadece." Arya güldüğünde minik ellerini saçlarıma daldırmıştı. "Baba kahvaltı istiyorum."
"Tamam güzelim." Doğrulduğumda "Git duş al." Demişti Jimin. "Ben o zamana kadar hazırlamaya başlarım."
"Teşekkürler." Banyoya ilerleyip kendimi soğuk suyun altına bıraktığımda biraz daha kendime gelmiştim. Üzerime rahat bir şeyler geçirip mutfağa geçmiştim, güzel kokuyordu. Jimin neredeyse kahvaltının tamamını hazırlamış, Arya da önündeki yumurtasını yemeye başlamıştı bile. Oturup tabağımı önüme aldığımda meraklı bakışları üzerimde dolanıp duruyordu.
"Eee ne yaptınız anlatsana?"
Gözlerimle Arya'yı işaret ettiğimde gülmüştü. "Çocuğun yanında anlatamayacak kadar ne yapmış olabilirsiniz çok merak ettim."
"İyi merak etmeye devam et o zaman." Gözlerimi kıstığımda Jimin kalktı ve Arya'nın kulağına geniş kulaklarını başından geçirdi. "Güzelim bu notaları dinle tamam mı, yarın derste bunları anlatacağım."
"Jimin rahat bırak çocuğu ya sonra anlatırım ne bu acelen?"
"Çocuğun öğretmeniyim ben benden daha mı iyi bileceksin?" Karşıma geçtiğinde bir gözüm gülerek önündeki ekrana bakan Aryadaydı. "Hadi anlat."
Ona dün geceyi özetlediğimde tatmin olmamış bir şekilde bana bakmıştı. "Hepsi bu kadar olamaz bir patlama noktası olmalı."
"Ve öpüştük."
Gözleri büyüdüğünde avucunu dudaklarına bastırdı. "Gerçi niye şaşırıyorum bilmiyorum sen bu adamla zaten öpüşmekten fazlasını yaptın. Ama yine de çok heyecanlı elimde değil!"
Sessiz kaldığımda yaklaşıp omzuna vurdu. "Şimdi çıkıyor musunuz o zaman?"
"Çocuk muyuz Jimin ne çıkması?"
"Nesiniz o zaman?"
"Bilmiyorum." Dediğimde gözlerimi çekmiştim. "Ama benim için sorun yok. Bir isim koymak zorunda değiliz."
"Nasıl değilsiniz ya lisede filan değilsiniz Hoseok farkındasın değil mi?" Sessiz kaldığımda haklı olduğunu biliyordum. Ancak umursamadım. Zaman zaten her şeyi gösterecekti.
O gece birlikte çıktığımız yemekten sonra Yoongi üst üste olan duruşmaları yüzünden fazla görünmese de sık sık telefonla konuşmayı ihmal etmiyorduk. Bu konuda artık ikimizde daha rahattık ve birbirimize yakınlık gösterirken daha az geriliyorduk. Yani en azından ben öyleydim.
Üçüncü günün sonunda onu müzik okulunun bahçesinde gördüğümde gülümsemiştim. Yaklaştı ve yanımda durdu. "Bir an seni bir daha göremeyeceğim sandım."
"Abartma." Demiştim gülerek. "Üç gün oldu sadece."
Elindeki saate bakıp gözlerini kıstı. "3 gün 13 saat 31 dakika. Seni görmediğim zaman sayısı."
Aptal gibi gülümsememi durduramadığımda ellerimi pantolonumun arka cebine koymuştum. İçimden çığlıklar attığımı bilmesine gerek yoktu.
"Eğer istersen-"
"Sen de istersen-"
Aynı anda konuştuğumuz da ikimiz de gülmüştük.
"Sen söyle."
"Önce sen."
Tatlı bir şekilde gülümsediğinde bahçede gelen seslerle ikimizinde bakışları çocuklara dönmüştü. Tartışıyorlardı.
"Beni itti!" Arya ağlayarak yüzünü kucağıma gömdüğünde bir elimle sırtını ovaladım sakinleşmesi için. "Güzelim bilerek yapmamıştır."
"Bilerek yaptı!" Alex kızgın gözlerle ona bakarken "Yalan söylüyor!" Demişti öfkeyle. Yoongi yaklaşıp yanında durdu. "Alex arkadaşını ittin mi?"
"Kendi düştü ben yapmadım!"
"Yoongi tamam." Demiştim sessizce. "Oynarken olur böyle şeyler çocuk bunlar." Arya yüzünü kaldırıp kucağıma tırmanmıştı. "Eve gidelim bir daha Alexle oyun oynamayacağım."
"Oynama ben de seninle oyun oynamayacağım! Benim bir sürü arkadaşım var zaten."
"Alex Arya çok ağladı gördün mü özür diler misin ondan?"
"Ben bir şey yapmadım!" Ağlayarak ayağını yere vurduğunda Arya'yı kucağıma almıştım. "Gitsek iyi olur." Diyerek mırıldandığımda başını salladı Yoongi. Gülümsedim. "Sıkma canını çocuk bunlar bugün kavga ederler yarın unutur barışırlar." Gerildiğini gördüğümden onu rahatlatmaya çalışmıştım. Sıkıntıyla bir elini yüzüne götürdüğünde "Üzgünüm." Demişti yavaşça. "Arya'nın bir şeyi var mı?"
Başımı salladım. "Hayır yok merak etme. Dedim ya çocuk bunlar, yarın unuturlar."
Başını salladığında "Sonra görüşürüz." Demiştim yavaşça. Ardından duraksadım ve çocuklar kavga etmeden önce yarım kalan cümlemi tamamladım.
"Eğer istersen yarın bana kahvaltıya gelsenize. Sen ve Alex. Bu ufaklıkları da barıştırmış oluruz."
Ve sanırım böylelikle ben de ona karşı ilk adımımı atmıştım.
-Aptal aşık halleri çok tatlı yicem ikisini de😭
-Sonraki bölümde görüşmek üzere 😙
YOU ARE READING
Ya'aburnee | Sope
Fanfiction"İnançlı biri değilim ama tanrının seni, benim için yarattığını düşünüyorum."