-15-

30 9 8
                                    



İki hafta.

Neredeyse iki hafta geçmiş ve o süre esnasında Yoongiyi hiç görmemiştim. Okula gitmesi için Arya'nın yarasının tamamen iyileşmesini beklerken 2 haftanın sonunda onu okula götürdüğüm ilk gün bahçede görmüştüm tanıdık bedeni, görmemle duraksamıştım.

Dudaklarım titrediğinde içime dolaşan özlemleydim sadece. Etrafa baktığımda yanına yaklaşmak istemiştim. Beni gördü ve gözlerimiz birleşti. Yüzü ifadesizdi, her zamanki tatlı gülüşü yoktu. Gözlerini ayırdığında kendimi tam anlamıyla bir aptal gibi hissetmiştim.

Yanına yaklaştığımda üzerimde mahcupluk vardı. "Selam." Sesim kuru ve sessizdi. "Selam." Demişti tıpkı benim gibi. Gözlerime artık bakmıyordu. "Arya nasıl?" Dediğinde başımı sallamıştım.

"Daha iyi."

"Sevindim."

Zorlukla gülümsediğinde "Biraz konuşalım mı?" Demiştim önünde durarak. O esnada uzaktan Alex'in sesini duydum, koşarak yanımıza gelmişti. Küçük çocuğun elini tuttuğunda "Üzgünüm acelem var." Demesiyle donup kalmıştım. Onu ilk defa böyle görüyordum. Umursamaz ve kırıcıydı. Başımı salladığımda çaresizce gitmesine izin verdim. İçimde adını koyamadığım iğrenç bir his vardı. Nefes alamamıştım.

Arka bahçeye geçmemle Jimini çardakta gördüğümde "Ben bir aptalım." Demiştim fısıldayarak. Başını çevirip bana bakmıştı. "Evet biliyorum ama neden?"

"Jimin hayır ben gerçekten aptalım."

Yüzümü eğdiğimde öfkeyle saçlarımı çekiştirmiştim. "Yoongi resmen yüzüme bile bakmadı. Kapının önünde karşılaştık konuşmak istedim ama acelem var deyip gitti bok gibi hissettim kendimi. Bakışı öylesine kırdı ki kalbimi, o gün kendi sözlerimin onu nasıl kırmış olabileceğini tahmin bile edemedim."

İç çekmişti. "Empati yapabilmen güzel. En azından yanından kovmamış."

Yaptığı imayla gözlerimi yumduğumda sızlanmıştım resmen. "Özür dileyecektim! Gerçekten üzgün olduğumu ve çok pişman olduğumu söyleyecektim."

Jimin sessiz kaldığında ona döndüm yavaşça. "Neden bir şey söylemiyorsun?"

"Hoseok ne diyebilirim ki ben zamanında söylemem gerekeni söyledim zaten. Arya yarın yine bir yerden düşse karşıma geçip hepsi senin yüzünden demeni filan istemiyorum açıkçası. Aldım ben boyum ölçüsünü."

"Sen de mi?" Demiştim hayretle. "Hangi birinizden özür dilemem gerekiyor daha fazla? Neden biriniz de benim o an ki ruh halimi düşünmüyor?"

"Sen demedin mi ben hayatımın merkezine iki kişiyi aynı anda koyamam diye. Niye hala adamın peşindesin ki?"

"Çünkü onu özlüyorum." Diyerek fısıldadığımda gözlerimi yummuştum. "Haklıydınız bana iyi geliyordu, yıllar sonra ilk defa biri bana ilgi gösterdi ve o ilgi hoşuma gitti ve ben azıcık mutlu olduğumu hissettiğim an gidip her şeyi mahvettim. Çünkü korkağın tekiyim."

Sessiz kaldığımızda yaptığım hatanın büyüklüğünü yeni yeni anlıyor gibiydim. "Ama sanırım onu da kendi ellerimle bozdum." Mırıldandığımda başımı pişmanlıkla eğmiştim. "Bana bir yabancıymışım gibi baktı Jimin. Bu kadarını hak ettim mi gerçekten?"

"Anlaşılan onu gerçekten kırmışsın."

Bu söylediği içimdeki huzursuzluğu daha da arttırdığında sessiz kalmıştım. O günden sonra onu daha az görmeye başlamıştım. Okulda denk gelmiyorduk ya da ben denk gelmememizi sağlıyordum. Birkaç dakika erken ya da geç çıkıyordum böylece bahçeye indiğimde o çoktan Alex'i alıp gitmiş oluyordu.

Ya'aburnee | SopeWhere stories live. Discover now