🎶Salçuk Balcı- Beklesin Beni Yarim🎶
🎶Kıraç- Endamın Yeter🎶___________
7. BÖLÜM: Mavi Bir Ölüm
Maviye nasıl ölüm yakışır ki? Sana nasıl kan yakışır? Hayallerimi süsleyen senken hayallerimde kan yokken sana nasıl acı yakışır?
Gülşah Mina Dinçer'den
Hayatta her zaman güzellikler çıkmazdı insanların karşısına. Öyle zamanlar gelirdi ki bazen alınan tek bir nefes bile çok gelebilirdi.
Başımı yastığa koymuş, ışıkları kapatmadan öylece tavana bakıyordum. Derin düşüncelere dalmıştım. Ailem, geleceğim, yarınım, bundan sonrası... Hepsi ama hepsi aklımda bir soru işareti olarak kalmıştı. Uykum vardı ama uyumaya bile gücüm yetmiyordu. Sabaha karşı gitmem gerekiyordu ve eğer uyuyup kalırsam işte o zaman her şey mahvolurdu bunu en net şekilde biliyordum belki de bu yüzden uyuyamıyordum.
İçeriden hâlâ sesler geliyordu. Uyumamış mıydı? Ama uyuması gerekiyordu. Benim yakalanmadan gidebilmem gerekiyordu çünkü biliyordum ki eğer ona yakalanırsam asla gidemezdi. Çünkü o bana izin vermezdi. Gitmeliydim çünkü bu kadar iyi niyetli birisinin acı çekmesini göze alamazdım. Daha onların niyetini bile bilmediği halde bunca şeyi yaşamışken bana yardım ettiklerini öğrendiğinde ona neler yapmazlardı ki?
Kabullenebilir miydim ki? Hayır elbette böyle bir şeye ne izin verirdim ne de kabullenebilirdim. Buna kim izin verebilirdi ki? O beni korumuştu, gitmeme izin vermeyip beni korumuştu. Gözlerim mavi elbiseye takıldı yeniden. Mavi artık, korkunçluktu benim için. Mavi acı, mavi gözyaşıydı.
Mavi o geceyi yansıtıyordu artık, aynaya bakınca gördüğüm o maviliklerinden bile artık üzülüyordum. Elimde olsa gözlerimin rengini bile değiştirirdim sırf o mavilikleri görmemek için.
Hâlâ hava fazlasıyla karanlıktı. Işıklar kapalıyken asla uyuyamazdım. Karanlıktan fazlasıyla koruyordum belki de bu yüzdendi benim bu korkaklığım. Küçükken annemin beni sürekli kilitlediği bodrumda bir odam vardı. Orada elektrik olmadığından hep karanlıktı. Aklıma yine o anlar geliyordu ve geldikçe gözlerimin dolduğunu hissedebiliyordum.
Ayaklandım bir anda. Yata yata canım sıkılmaya başlamıştı. Havlunun başımdan kayıp düşmesi ile nemli saçlarım belirivermişti. Kapıyı açıp odadan çıktığımda dışarıya doğru ilerliyordum. Ne havanın soğuk olması bana engeldi ne de onun izin vermeyişi.
Zaten ben bu zamanlara da söz dinleyerek gelmemiştim ki. Ben hep kendi bildiğimi okurdum böylesi bana hep daha cazip gelirdi. Çünkü çevremde gerçekten beni düşünen insan yoktu ve bu yüzden kendimi düşünme işi yalnızca bana düşüyordu.
Kimisine göre bencillikti bana göreyse yalnızca bir ihtiyaç. İnsanın sevilmeye ihtiyacı vardı. İnsanın düşünülmeye, korunup kollanmaya ihtiyacı vardı. Eksik olunca işte böyle oluyordu. Sevgisizlik bir insana doğrultulabilecek en güçlü silahtı.
Adımlarımı yavaş yavaş atarken salonda koltuğun bir köşesinde öylece oturup bekleyen adam gözüme çarpmıştı. Kendi kendime burada ne yaptığını sorgulamama rağmen aklıma hiçbir şey gelmemişti. Doğru ne yapabilirdi ki? Benim gitmemi engellemek için olabilir miydi? Çok mu hafife almıştım onu yoksa bana mı öyle geliyordu?
"Nereye?" Onun baskın sesi ile bir anda irkilsem bile yinede cevap vermeden dışarı çıkmayı başarmıştım. Çimlere yeniden oturduğumda o hemen yanımda belirivermişti. "Sana bir soru sordum değil mi? İnsan bir cevap verir." Kolumu tutması ile yüzümü ona çevirmiştim ki benim bile ne zaman dökülmeye başladığını anlamadığım gözyaşlarımı görmüştü. O an yüzünde bir endişe belirmişti. Sırılsıklam saçlarımın arasına bir de gözyaşları eklenmişti. "Ne oldu sana? Bir şey mi oldu? Canın mı acıyor?" Hiçbir şey söylemeden, öylece, ruh gibi bakıyordum sadece çimlere. "Bana bak." Deyip çenemden nazikçe tutup kendisine bakmamı sağlamıştı. "Niye ağlıyorsun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AHŞENA
General Fiction(Karadeniz Kurgusu) Derinlerde hissedilen acı üzeri örtülen olurdu, karşılanmak istenmeyen hep geriye atılandı. !!!+18 SAHNE YOKTUR ANCAK KÜFÜR, HAKARET VE KANLI SAHNELER BULUNMAKTADIR!!!