(Karadeniz Kurgusu)
"Sen nesin böyle ya?" Bakışları yeniden değiştiğinde bu sefer kırık değilde daha çok hayran bir gülümseme belirmişti dudaklarında. Sanki bir sürü şey söylemek istiyordu fakat söyleyemiyor gibiydi.
"Neyim?"
Sustu. Hiçbir şey söyl...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Kalbim sensin Mavi. Bir başkası değil. Aldığım nefesin bile sebebi senken senden başkası nasıl bana gelebilir ki? Kalbimin her bir atışı sana... Aldığım her bir nefes sana...
Gülşah Mina Dinçer'den
İnsan hep yorulurdu ancak onu dinlendiren, ferahlatan insanlar olmayınca o yorgunluk üzerine mıhlanıp kalırdı. Yardım etmem gereken bir ailem vardı. Orada belki de şu an ölen onlarca insan vardı ama lanet olsun ki elimden hiçbir şey gelmiyordu.
Bazen hani denir ya bitti diye. İşte tam da kendimi bu durumda hissediyordum. Ne eksik ne de fazla. Gözlerimi yarım yamalak açabiliyordum. Korku tüm bedenimi sarmışken bile olabildiğince sakin kalmaya çalışıyordum.
Koşa koşa fazlasıyla yorulmuştum. En sonunda düştüğüm yerden geri kalkamadığımı fark ettiğimde yanımdaki ağaca yaslanmıştım. Gözlerimi kapattığımda bile dudaklarımdan dökülen nidalar çocukluğumdan kalan parçalardı.
"Benim annem, güzel annem Beni al kollarına Kucağında okşa beni Ninniler söyle bana"
Belki kulağa saçma gelebilirdi ama beni ancak anne hasreti çeken biri anlayabilirdi. Yanında olmasına bunca zaman kalbine dokunamamış birisi bana hak verebilirdi. Yanıma gelse bile yaralarımı sarmaktansa onları daha çok deşerdi. Bunu biliyordum ama yine de içimdeki çocuğa laf dinletemiyordum.
"Bugün hâlâ kulağımda Çınlıyor tatlı sesin Benim annem, kalbimin sen En büyük neşesisin"
Kanlı ellerime göz gezdirdim o sırada. Yüzümde alaylı bir tebessüm belirmişti kendi kendime konuşmaya başlamıştım. "Kalbimin neşesi." Dedim ve yeniden güldüm. "Kalbim neşeyi hak ediyor mu ki?" Kendi kendime cevabını vermiştim.
Benim kalbim neşe hak ediyor muydu? Yoksa ben gerçekten hak ettiğimi mi yaşıyordum? Her türlü acı çeken ben oluyordum. Her türlü canı yanan bendim ve her türlü gözyaşı döken ben oluyordum. Ben güçlü birisi olmak istiyordum ama elimdeki gücü öyle bir hızla alıyorlardı ki bir anda dizlerimin üzerine düşüyordum.
Kendimi fazlasıyla yorgun, bitkin ve güçsüz hissediyordum. Gözlerim kapalıydı. Kendimi uykunun kollarına bırakmak istiyordum ama kaderime başımı eğemezdi bu bunca zaman yaptığım tüm her şeyi silmek anlamına gelirdi. Ve ben buna bunca zaman izin vermezken Karadeniz'e sığınmışken izin veremezdim.
Ninniye devam etmedim daha doğrusu edemedim. Her sözümde canım daha da yanmaya başlamıştı. Bunu kendime çok görmüştüm. Kalbimi fazla kirli hissediyordum ama bildiğim ancak kabul etmediğim bir şey vardı. Ben daha kirli kalp görmemiştim. Kaderim bunu bana gösterecekti. Bunu en içten hislerimle doğruluyordum.