Canlarım biz geldikkk
Yıldızları parlattıysak bölüme geçebiliriz. O zaman PİUVVVV
🎶Göksel- Uzaktan🎶
__________
12. BÖLÜM: Gizemli Anlaşma
Gün gelecek herkes seni ne kadar çok sevdiğimi anlatacak. Kimisi efsane sanacak ama biz gerçek olacağız. Kimsenin inanamayacağı kadar gerçek yaşayacağız.
İlahi Bakış Açısıyla
Geçmişin her bir zerresi insanın üzerine bir bela misali yapışıp kaldığı sürece o insan asla hür olamazdı. Ne kararları ne kendisi ne de hayatı... Hep bir yere bağlı kalırdı ve bu onu hem yorar hem yıpratır hem de yavaş yavaş ölüme sürüklerdi.
Geçmişin bize vurduğu zincirleri kırmak gerekirdi ancak kimi insan bunu çok zormuş gibi görürdü.
Gülşah'ın kaldığı odanın kapısı yavaşça aralanmıştı. Mavi gözleri kapalı bir şekilde yatıyordu. Odanın içindeki tek ses yanı başından gelen cihazın yani kalbinin sesiydi. Ela gözleri hemen genç kızın kapalı gözlerinde uzun saçlarına takılmıştı. Özgür içeri girdiği gibi dışarıdaki duyguları yerini daha güzel duygulara bırakmıştı. Kimi kalpler vardı; acı, kan, gözyaşı... Kimi kalpler vardı; deniz, kum, güneş...
Ellerinin üzerindeki yaraların aynısı yüzünde de vardı. Belki de kendisini ilk kez böyle hissetmişti Özgür. Bu his öyle bir şeydi ki iyi ama kötü; güzel ama çirkin; sıcak ama soğuk... Aynı olan hiç bir şey yoktu, hem iyilik vardı hem kötülük. Çok farklı hissetti kendisini. Yavaş yavaş adımlarını atarak yanaştı genç kızın yanına. Kalbinin her defasında daha da hızlandığını anlayabiliyor muydu?
Bilmiyordu, nereden bilebilirdi ki böyle olacağını? Müneccim miydi yoksa kahin mi? Tahmin etmesi güç değildi ama sonuçta kimse birinin kaçıp başına bunların geleceğini düşünmezdi ancak Özgür yine de kendini haksız hissediyordu.
Yanı başındaki koltuğa oturdu Özgür hemen. Gözlerini bir an bile kırpmadan genç kızın uyanacağı anı bekliyordu. Üşüdüğünü hissetti ardından hemen ellerini Gülşah'ın ellerine dokundurdu. O da üşüyor muydu? Annesinin sözü geldi kulağına, "Uyuyan insanın üzerine karlar yağar oğlum." derdi.
Gülşah şu an uyuyordu yani üşümesi gayet normal olurdu. Kendi kendine, "Karları eritelim o zaman." diye söylendi Özgür. Odanın içinde gözlerini gezdirirken dikkatini çeken şey kapalı bir dolap olmuştu. O tarafa doğru ilerleyip kapağını açtığında ise koyu renkte bir battaniye görmüştü. Hemen ellerine alıp dolabın kapağını kapattığında Gülşah'ın üzerine sermiş ve yeniden koltuğuna oturmuştu. Üşümesi geçmişti sanki, şimdi o kadar da çok üşümüyordu.
"Nasıl yapacağız? Ne yapacağız? Hiçbir şeyden haberin yokken bile başıma bela olabiliyorsun Mavi Gül. Nesin sen benim klonlanmış halim falan mı?" Bir yandan haklıydı çünkü iki yabancı insanın birbirine bu kadar benzemesi ardından birbirinden habersizce geleceklerini yazmaları nasıl bir şeydi? İşte tam olarak buydu. Başka nasıl anlatılabilirdi ki zaten?
Özgür'ün aklındaki sorulardan biri de Gülşah'ın olacak olan denge problemleriydi. Zaten normalde bir yerlere takılıp düşerken şimdi bir de takılmadan mı düşecekti? Düşmemesi için onun yanında olması gerekirdi. Özgür bunu istiyordu.
Gülşah zaten normal insanlara göre fazlasıyla sakarken düşmek onun canını yakmazdı ancak Özgür böyle düşünmüyordu. Acı bir alışkanlık değildi, olamazdı daha doğrusu olmamalıydı. Her seferinde düşmek insanı biraz daha güçlendirirdi, bu doğruydu. Ancak her seferinde düşünce yeniden kanardı ve bu alışılmaması gerekilen bir durumdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AHŞENA
General Fiction(Karadeniz Kurgusu) Derinlerde hissedilen acı üzeri örtülen olurdu, karşılanmak istenmeyen hep geriye atılandı. !!!+18 SAHNE YOKTUR ANCAK KÜFÜR, HAKARET VE KANLI SAHNELER BULUNMAKTADIR!!!