11-) MAVİ GÜL

100 16 0
                                    

🎶Marsis- Sensiz Olmaz🎶

__________

11. BÖLÜM: Mavi Gül

Mavi gül imkansız hayallerin temsilcisidir. Benim imkansız hayalimde sensin Mavi Gül.

İlahi Bakış Açısıyla

Ne diyordu yazar kitabın da 'Dün tarih oldu. Yarın bir gizemdir. Bugün ise bir armağan. Bence bu çok özel bir şey... Her anı doyasıya yaşayın ve tadını çıkarmaya bakın.' Çok haklıydı. Yazar bu paragraflarında çok haklıydı ama yaşanılmasını istenmeyen anlar bozuyordu bunu.

Sanki bir daha gelme diye ardından bağıracağımız dünlerimiz, umut ile güzelliği beklediğimiz yarınlarımız ve asla dünü unutamadığımız için yaşayamadığımız bugünlerimiz... Hepsinde haklıydı ama bozanlar da vardı.

İnsanın doğasında vardı zaten; acı çekmek, duygularını yaşamak, sınava tabi tutulmak... Sahiden, buraya bir sınav adına gelmişken başımıza gelen her musibet neden bize ağır gelirdi ki? Elbette bunu o an düşleyemezdik ancak sonralarımızda akıllara gelmesi gereken bir soruydu.

Mavi gül diyordu Özgür. Ona göre tam Gülşah'ı anlatıyordu. Maviydi ve güldü işte. Güllerin hükümdarıydı. Ama bilmediği anlamı belki de hiç araştırmayacağı türdendi. Kim bir çiçeğin anlamını araştırırdı ki? Üstelik bir erkek, yani Özgür. Fazla uçuktu.

Ulaşılamaz, elde edilemez hayaller anlamının yanında eşsizliği, asilliği de temsil ediyordu mavi gül. Anlamını bilse bile tam olarak Gülşah'ı tanıttığına tam teşhisi koyardı Özgür. Bilmeden ona onu anlatan bir isim ile ödüllendirmişti.

Ağaçlar dile gelse Özgür'ün sesinden rahatsız olurdu artık, belki de o böyle düşünüyordu ama yoktu. O kadar bağırmasına rağmen elde ettiği şey koca bir hiçlik olmuştu. Gülşah belki dününde yoktu çünkü yazara göre artık o tarih olmuştu. Yarın bir gizemdi. Evet haklıydı gizemdi ve umuyordu ki bu gizem mutlulukla sonuçlanacaktı. Ve bugün armağan diyordu yazar. Böyle aramağan olmaz olsundu. İnsan sevdiklerinden uzaksa bu nasıl bir armağan olabilirdi ki?

"Mavi gül!" Bir kez daha seslendi Gülşah'a Özgür. Sanki bundan artık sıkılmış gibiydi ormandaki tüm canlılar ama hayır, Özgür Gülşah'ı bulana kadar durmayacaktı. Çünkü şu an onu yanında istiyordu ve onun için bunca şeyi göze almışken iki ağacın arasında olduğunu bilip de buradan gitmek olmazdı. Sahiden hala ormanda mıydı ki?

Titreyen telefonunu fark etti Özgür. Cebinde sürekli titrediği için artık rahatsız olmaya başlamıştı. Açmamakta kararlı gibiydi ama arayan her kimse aramakta kararlıydı. Telefonunu çıkarıp arayan kişinin kim olduğuna bakmıştım ki bunun Sinan olduğunu anlamıştım. "Sanki nerede olduğumu bilmiyor!" Ağzından savurduğu küfürün ardından sert sesiyle kendi içinden geçenleri dışa vurmuştu. Açıp kulağına götürmüştü ki kardeşinin sesini duymuştu.

"Abi sen neredesin? Gülşah nerede? Buldun mu onu? İyi mi? Ne zaman oldu hiçbir haber vermedin. Hani arayacaktın beni! Ayrıca o kadar aradım seni niye açmıyorsun? Çok korktum sana, size bir şey olacak diye. Şimdi bana olanları anlat. Bulabildin mi Gülşah'ı?" Bu kadar konuşmak fazla değil miydi bir insana? O esnada aklında Gülşah ile olan bir anısı canlandı kafasında. Daha yeni tanışmışlardı ama aklına hep o geliyordu. Gülşah Özgür'e ne yapmıştı böyle?

"Biliyor musun?" Dedi Gülşah olabildiğince utangaç bir sesle. "Aslında buraya ilk defa gelmiyorum ama hiç bu kadar karışık gelmemişti buralar bana." Ne yani Gülşah buraya ilk defa gelmemiş miydi? Özgür'ün aklına ise bir sürü soru gelmişti.

AHŞENAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin