(Karadeniz Kurgusu)
"Sen nesin böyle ya?" Bakışları yeniden değiştiğinde bu sefer kırık değilde daha çok hayran bir gülümseme belirmişti dudaklarında. Sanki bir sürü şey söylemek istiyordu fakat söyleyemiyor gibiydi.
"Neyim?"
Sustu. Hiçbir şey söyl...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Yaşamak denilince sen, nefes delince yine sen geliyorsun aklımaDenizin Oğlu.İnsan ölmeden önce ömrünün en güzel yedi dakikasını görürmüş. Bense sadece seni göreceğime eminim.
Gülşah Mina Dinçer'den
Şimdi ki Zaman (İzmir)
İnsanın canı bu kadar değersiz olur muydu? Ölüm bu kadar yakındayken her bir dakikamızı tadını çıkararak yaşamak yerine neden kendimize haram ederdik ki? Ben Gülşah'tım. Mina'sız, sadece Gülşah. Elimden geldiğince kendimi sevmeye çalışırdım çünkü ben henüz sevgiye doyamamıştım.
Bir insan en çok çocukken o sevgiye doyardı. Bense o zamandan bu zamana dek sevgiye aç büyümüştüm. Kendi kendimi büyütmüş, kendi kendime yetmeye çalışmıştım. Hayır bundan asla utanmıyordum. Asla gocunmuyordum da. Sadece canımı yakıyordu. Bende çocuk olmuştum. Bende büyümüştüm ama çevremde gördüğüm herkes benden farklıydı.
Anneleri tarafından saçları örülenler, babaları tarafından parka götürülenler, anneleri ile yemek yapanlar, ablaları ile oyunlara doyamayanlar... Dopdoluydu. Benimse eksiklerim o kadar çoktu ki bu liste daha da kabarıyordu. Oysaki ben çok bir şey istememiştim. Sadece annemin kızı olabilmek istemiştim.
Bugün zaten apayrıydı. Gördüğüm rüya sağ olsundu. Umarım diyordu içimdeki ses umarım rüyalarım yine doğru tutmaz. Nedense son günlerde gördüğüm tüm rüyalar tutuyordu. Elimdeki birkaç poşet ile market alışverişi yine ve yine bana kalmıştı. Evin tüm bu işlerine annem ya da babam koşacağına annem hep beni gönderiyordu.
Aslında pek de şaşırmamak lazımdı çünkü ben bu tarz şeylere çocukluğumdan alıştırılmıştım. Ablam tıpkı bir leydi gibi yetiştirilirken ben annem tarafından bir savaşçı misali yetiştirilmiştim. Bunu çok kez duymuştum kimi kızlar savaşçı kimisi prenses olurdu. Ablam babamın prensesi bense annemin savaşçısı olmuştum.
Savaşçılık deyince belki akla gelen ilk şey annem için savaşmam olurdu ancak hayır. Benim hayatım bu değildi. Tek doğru yönü annemin beni kendi için yetiştirdiğiydi ancak aynı safta değil karşı karşıya olmaktı onun istediği.
Ah diyorum bazen. Ne olurdu babamın kızı olsaydım. Ölmezdim ya o zaman.
Ellerimi ağrıtan cinsten olan poşet poşet meyve sebzeleri annem daha Trabzon'a gitmeden ne yapacaktı merak ediyordum doğrusu çünkü gitmemize çok fazla zaman yoktu. Ablamın düğünü için Trabzon'a gidecektik çünkü damadımızın memleketinde olmasını ablamda çok istemişti.
Telefonumdan gelen ses ile dikkatim dağılmış ve tüm onca yük arasından bir de telefonu çantamdan çıkarmakla uğraşmıştım. Doğrusunu söylemem gerekiyorsa bu çok da kolay olmamış beni bir nebzede olsa zorlamıştı. Tüm poşetleri sağ elime aldıktan sonra dengem şaşmıştı ancak arayan kişinin Fırat olduğunu görünce telefonu yeniden çantama atmak gelmişti içimden.