4. BÖLÜM
Halil ikinci defa kapandığı dudakları bir öncekinden daha uzun daha şehvetli öper. Öpüşleri derinlik kazanmış ve başlangıçtaki yumuşaklığını yitirmiştir. Yapıştığı dudakları bırakmaya niyeti yokken onu kendisine getiren hamle Zeynep'in onu itmesi olur. Zeynep, nefessiz kaldığından hızlı hızlı nefes alıp vermeye çalışır. Adam soluğunu kesmiştir. Halil ile göz göze geldikten sonra birkaç saniye boyunca ürkekçe adamla bakışır ve akabinde hiçbir şey demeden bahçe kapısından mutfağı terk eder. Halil her ne kadar arkasından gitmek istese de bunu yapmaz ve ona biraz zaman tanıyıp, yalnız bırakmanın daha doğru olacağına kanaat getirir.
Zeynep gittikten sonra Halil, biraz önce karısını yasladığı duvara yaslanır ve öptüğü dudakların vücuduna yaydığı sarhoşlukla yere çöker. Bir ayağını kendine çekip, kolunu dizinin üstüne yerleştirir ve yüzündeki tebessümle kendinden geçmişçesine gözlerini kapatır. Gözlerini kapar kapamaz az önce yaşanan anlar zihninde tekrar canlanır ve yüzündeki tebessüm büyür, mutluluğunun simgesi bir sırıtışa döner. Şimdi sol eli de kalbinin üzerindedir.
Az önce neler yaşanmıştı öyle? Öptüğü kadın; aşkı, yasağı, karısı mıydı gerçekten? Zeynep' i miydi? Gördüğü her an kapanmak istediği dudaklara sonunda kavuşmuş muydu? Yoksa yine rüyalarından biri miydi? Adam yaşadığı anın gerçekliğini sorgularcasına gözlerini açıp etrafa bakar. Az önce fırlattığı bardaklardan dağılan cam parçaları hala yerdeydi. Koluna denk gelen cam parçasının açtığı kesik ve o kesikten akan kanı da yerli yerindeydi. Kanayan kolunu zerre umursamayarak, gözlerini yeniden kapatır ve yaşadığı anın tadını çıkarır.
Dört nala koşan kalbinin yerinden çıkmasına ramak kalmıştı. Evet, belki Zeynep'ten bir karşılık görememişti ama herhangi bir dirençle de karşılaşmamıştı. Karısı, kendini o an sadece Halil'e bırakmış, teslim olmuştu ve o da istediği gibi tadına vara vara, kadını iliklerine kadar hissederek öpmüştü. Nasıl da güzeldi öyle kollarında titrerken. Bir nefesine muhtaçken... Peki bundan sonra o dudaklardan uzak kalabilecek miydi? işte bu pek de mümkün değil gibiydi.
Adam aşk sarhoşuyken Pınar, bahçe kapısından içeri girer ve dağılan mutfağı, tezgâhın hemen arkasında yere çökmüş Halil'i görünce endişeyle yanına ilerler. Adamın kolu kanıyor ama yüzü gülüyordur.
- Halil Bey iyi misiniz? Neler olmuş burada böyle?
- Çoook... Çok iyiyim. Hiç bu kadar iyi hissetmemiştim.
Adam yaşadığı anın daha uzun sürmesini istese de gelen kadın müsaade etmemiştir.
- Halil Bey, kolunuz... Kolunuz kanıyor ben hemen malzemeleri getireyim, saralım.
- Lüzumu yok. Ben hallederim. Sen buraları toparla.
Adam hızla toparlanarak ayağa kalkar ve yüzündeki tebessümü bozmadan kapıya yönelir ancak kapı açılmaz. Kısa süre önce kilitleyip anahtarı dışarı attığı aklına gelince yüzündeki tebessüm genişler.
- Efendim izin verin yardımcı olayım.
- Yardıma ihtiyacım yok Pınar, sağ ol. Bu kapının anahtarını bahçeye attım. Neden diye sorma çünkü canım öyle istedi. Yedek anahtarı getirip açarsın.
ZÜMRÜT ODA
Zeynep hızlı hızlı babaannesinin odasına gitmiş ve Halil'in peşinden gelme ihtimaline istinaden kapıyı kapatıp kilitlemiştir. Şu an adamın yüzüne bakabilecek halde değildir. Az önce yaşadığı anın etkisi tüm bedenini sarmış tarif edemediği bir duygunun içine hapsetmiştir. Halil yani kocası, sevdiği adam tarafından öpülmüştü. Hissettiği o duygunun tarifi yok gibiydi. Elini hemen dudaklarına götürüp sanki o anı tekrar yaşamak istercesine hayal etti. Âşık olduğu adamın dudaklarında hüküm sürmesi nasıl da güzel bir duyguydu... O ıslak ıslak öpüşü, bedenini kendi bedenine çekişi bir taraftan da ellerini sert bir şekilde saçlarında gezdirmesi. Halil'in o anki tüm hareketleri ikisinin de içindeki ateşi iyice harlamıştı sanki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASİ SEVDA
RomantizmÖfke, intikam ve aşk! Rüzgarlı Tepe dizisinin ikinci sezonu için yazılan hayali bir senaryodur. Yazılanlar tamamen hayal ürünü olup gerçek senaryo işe bağlantısı bulunmaktadır. Hadi yeni sezon başlayıncaya kadar buradan devam edelim. BÖLÜMLER İNS...