'Sürpriz'

325 53 35
                                    

"Ya Barış! Daha çok mu var gideceğimiz yere ya? "

Küçük olan sabırsız ve yorgun bir şekilde söylendiğinde, büyüğünden bir gülümseme dışında bir cevap alamadı.
Okuldan çıktıklarından beri aynı senaryo kendini tekrarlayıp duruyordu, ikisinin de pes etmeye niyeti yok gibiydi.
Caddeden karşıya geçtiklerinde Barış duraksadı ve yanındaki sarışına döndü.
Sarışının parlayan gözlerle ona bakıyor olduğunu fark etmesiyle gülümsemesi genişledi ve konuştu.

"Geldik, Semih'im."

Çakma sarışın, küçük olana bu şekilde seslenmeyi alışkanlık haline getirmişti. Bu hitap; onun fazlasıyla hoşuna giderken, küçük olanın da her duyduğunda kalbinin hızlanmasına ve karnının kasılmasına sebep oluyordu.
Semih, büyüğünden duyduğu sözlerle etrafı incelemeye başlamış, fakat sürpriz olabilecek herhangi bir şey bulamamıştı.

"Ee, nerede sürpriz? "

Çakma sarışın, Semih'in başını tutup tam karşıdaki mobilyacıya çevirdi.
Küçüğün gözleri, tam da gösterdiği yeri bulurken, kolunu omzuna attı ve o tarafa doğru yürümeye başladılar.

"Neden buraya geldik, ben hiçbir şey anlamıyorum Barış.

"Yavrum çeyiz bakmaya falan gelmedik heralde, boş olan odaya senin için eşya alacağız. "

Semih, duyduklarıyla duraksadı ve gözlerini büyülterek Barış'a baktı.
Bu, kabul edemeyeceği bir şeydi. Zaten yeterince büyüğüne yük olduğunu düşünüyorken, bunu kabul edemezdi.

"Barış, saçmalıyorsun. "

Büyük olan; parıldayan ve mutlu gözler beklerken, bu tepkiyi aldığına şaşırmıştı.

"Saçmalıyorsun da ne demek? "

"Sana yeterince yük oluyorum zaten, o kadar masraf yapamayız. Olmaz yani, alın terinle kazandığın parayı benim için harcayamayız. "

Hayal kırıklığına uğramıştı çakma sarışın. Karşısında gülen bir yüz beklemişti, fakat tam aksine bir tepki almıştı.

"Semih, ben... Ben mutlu olmanı, karşımda bana bakan mavilerin mutluluktan parıldamasını istemiştim. "

Semih yutkundu duyduğu şeylerle, kalbi sızlamıştı. Büyüğünü üzmek, bu hayatta isteyeceği son şey bile değildi. Fakat çakma sarışının da onu anlamasını istiyordu. Tek eliyle Barış'ın elini tutup sıktı ve konuşmaya başladı.

"Barış, güzel düşüncen için çok teşekkür ederim fakat beni de anlamanı istiyorum. Bir anda evine gelip kalmaya başladım, sana yük oluyor gibi hissediyorum. Benim yüzümden kanepede uyuyorsun, bu bile beni rahatsız ediyor. Hem merak etme, artık odanda kalmayacağım. "

Barış, Semih'in tuttuğu elini çekti ve ceketinin cebine koydu.
Bu hareketiyle, küçük olan birkaç saniye boşta kalan eline takılı kalmıştı. Canı sıkılmıştı şuan bulundukları duruma. Başını kaldırıp çakma sarışına baktığında, onunda fazlasıyla üzgün olduğunu fark etti.

"Semih, sence ben sırf bu yüzden mi getirdim seni buraya? O ev, bana ne zaman gerçek bir ev gibi hissettirdi, biliyor musun? Sen oraya geldiğinde. O ev, sen yokken sadece konakladığım bir yer gibiydi. Sen geldikten sonra orası gerçek bir ev oldu. Orası benim değil, bizim evimiz. En azından ben böyle düşünüyordum, biraz önceye kadar... Senin öyle görmediğini öğrenene kadar. Kusura bakma seni de yordum, buraya getirerek. "

Sözlerini bitirir bitirmez, arkasını döndü ve yürümeye başladı Barış. Hayal kırıklığı, onun en çok hissettiği duygulardan biriydi. Yabancı olmadığı bu his, her seferinde daha fazla canını yakıyordu.
Semih, ne kadar arkasından seslensede durmamıştı çakma sarışın. Ta ki, arkasından birisi sarılana kadar. Arkasını dönüp bakmadı, öylece kaldı olduğu yerde. Beline sarılan ellerde çekilmemiş, aksine daha çok sarılmıştı.

Ama Bana Bakma Öyle, barsemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin