𝑢𝑛𝑓𝑜𝑟𝑡𝑢𝑛𝑎𝑡𝑒 𝑖𝑛𝑗𝑢𝑟𝑦

2K 125 20
                                    

"Galatasaray maçı izleyeceksin? Sen?" İsmail'in dediğine karşılık göz devirip kumandayı yanıma bıraktım, Galatasarayın maçı vardı Adana'da, maçı açtığımdan beri inanamaz gözlerle bana bakıyordu İsmail.

"Ne var, dostunu yakın düşmanını daha yakın diye bir söz var değil mi?" Elini salladığında kafamın altındaki yastığı ona fırlattım. gözlerim bir yandan da maçı kontrol ediyordu.

"Aynen canım, var öyle bir söz." Mert de İsmail gibi benimle dalga geçtiğinde umursamadan televizyona döndüm.

"Sizinle muhatapı kesiyorum."Ekranda beliren Barış'la her ne kadar canım bakmak istese de bakmıyormuş gibi yapıyordum.

"Bakabilirsin canım, sıkıntı yok."

"İsmail, sussana bi ya!"

"Tamam ya." Koltukta kayarak yanıma doğru kaydığında ona baktım, ne istiyorsun der gibi. "Baksana şu kıza." Önüme uzattığı telefonu oflayarak elinden aldım. Klasik tipleme bir influencer kızdı, telefonu geri ona uzattım.

"Eh fena değil."

"Yazsam mı?"

"Ya kardeşim yarın maçın var sen ne düşünüyorsun ya?" Oflamıştı dediğime karşılık. "Samet abin götürmüyor mu seni artık?"

"Dalga geçme ama kanka ya." Mızmızlanmasına karşılık kahkaha atmıştım. Mert bana gülerek çakmam için elini uzattığında oturduğum yerden doğrulup eline vurdum.

"Bakayım ben de kıza."İsmail onun yanına oturup kızı gösterirken aralarında konuşmaya başlamalarını fırsat bilip maça diktim gözümü. Barış'ı en son iki gün önce, bahçede görmüştüm. Zaten sonra Adana'ya gitmişlerdi kamp için. Konuşmanın ne kadarını duyduğunu hala merak ediyordum, onu kızlara anlattığımı bilirse çok utanırdım. Hem de çok. Ama önceden beri orada olsa Piyaz daha önce fark ederdi diye düşünüyordum.

Maçta olan hareketlilikle daldığım yerden bulunduğum yere geri gelmiştim adeta, ekranda gördüğüm Barış yerde yatarken bacağını tutuyordu. Oturuşum gerilmemle beraber dikleşti, televizyona dikkat kesilmiştim. Onun acıdan buruşturduğu suratına karşılık benim de yüzüm buruştu.

"Noldu lan öyle?" Onlar da fark etmişti demek ki, bakışlarım televizyondayken cevap verdim onlara. Barış'ın yerde acı içinde kıvranmasını izlerken nefesim sıkıştı. Gözlerimi ekrandan ayıramıyordum, o an orada, sahada onun yanında olmak istedim.

"Sakatlandı galiba," dedim, sesi titreyen bir şekilde. İsmail ve Mert de ciddileşti, kahkahaları bir anda kesildi.

"Ciddi mi?" diye sordu Mert, gözlerini kısıp ekrana bakarak.

"İnşallah ciddi bir şey yoktur." Endişeden yerimde bile oturamadım, ayaklanıp odanın içinde dolanırken ne yapabileceğimi düşünüyordum. Barış'ın topallayarak sahanın kenarına çıkarıldığını gördüm, yerine başka bir futbolcu girdi. Spiker 'ciddi bir sorun olmamasını diliyoruz' diyordu, aynı şeyi ne kadar içten dilediğimi tahmin bile edemezdi.

"Tamam sakin ol, otur bir şuraya." İsmail beni kolumdan çekip yanına oturtmuştu. "İyidir o merak etme."

"Gitsem mi acaba?" Dediğimde ikisi de dünyanın en mantıksız şeyini söylemişim gibi baktı, öyleydi de. Ben buradan Adanaya gidene kadar o geri dönerdi bile.

"Delirdin herhalde."

"Mesaj at, o müsait olunca döner sana zaten." Mert'in dediğini onaylayıp telefonumu açtım ona mesaj göndermek için.

siz:
seni merak ettim
bana haber ver müsait olduğunda

Mesajlarım iletilmemişti, tek tik kalmıştı. Oflayarak olduğum yerde gergince sallanmaya devam ettim. Aklım ondaydı, nasıl olduğunu düşünmeden duramıyordum. Bulunduğum yerden kopmuş sadece düşüncelerimin arasındaydım, meraklıydım.

Zıt Kutup, Barış Alper YılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin