Gergin bakışlarım salondaki herkesin yüzünde tek tek gezindi. Abim kaşları çatık bir şekilde bir bana bir Barış Alper'e bakıyordu, ikimiz de suçu olan çocuklar gibi sessiz bir şekilde yerimize sinmiş oturuyorduk. Karşımda oturan İsmail ve Mert gülmemek için dudaklarını birbirine bastırmıştı.
"Konuşacak mısınız artık?" Demişti abim, sesinden sinirli olduğu anlaşılıyordu tabii. Abim bu konularda çok sertti, benim biriyle olmama da her zaman karşı çıkıyordu. Lafı açıldığında bile kesin bir dille reddediyordu, oysa kendisinin benim yaşımdayken çocuğu vardı düşünün. Ve eğer bu kişi arkadaşı olursa onun daha da sinirleneceğini tahmin edebiliyordum. Barış'la gözlerimiz buluştuğunda göz kırptı ve ardından lafa girdi, bana bırak der gibiydi.
"Naber İrfancığım?" Ciddi misin dercesine ona baktım, benim dışımdaki diğer üçlü de aynı şeyi düşünüyor olmalıydı ve bakışlarına yansımış olmalıydı.
"Oğlum dalga mı geçiyorsun? Kız kardeşimin evinde bu saatte napıyorsun? Ekin'in de saçları ıslak zaten..." Cümlesinin sonunda doğru gerginliğinin artmasından dolayı hemen araya girme ihtiyacı hissettim telaşla.
"Abi saçmalama ya, ne münasebet Allah Allah?" Bir anda aklıma gelen yalanları art arda hızlı bir şekilde söylemeye başladım. "Şimdi şöyle oldu ben maçtan geldim, duş aldım falan nasıl yorgunum ama görseniz. Tam uyuyakalacağım derken birden kapı çaldı, aa baktım Barış Alper gelmiş. Anahtarını Kerem'de unutmuş kapıda kalmış haliyle, e tabii benden başka da komşu tanımayınca mecbur bana gelmiş." Tek nefeste söylediğim cümlenin ardından derin bir nefes verdim, hepsi aynı anda beni dinlerken yorulmuş gibi derin bir nefes vermişti.
"İyi iyi, tamam." Yeter ki sus der gibi bir ifadeyle söylemişti bunu, ikna olmadığını biliyordum ama diyecek de pek bir şeyi kalmamıştı. "Gel bir öpeyim ya, sen büyüdün de şampiyon mu oldun sen?" Onun yanına gittim minik adımlarla, yanındaki boşluğa oturduğumda saçımın üzerine bir öpücük kondurmuştu abim.
"Alışkanlık oldu artık bizde." Oturduğum yerden kalkmıştım aynı zamanda. "Aç mısınız bir şeyler yiyelim?"
"Olur valla." Tabii İsmail ve Mert onaylamıştı hemen beni.
"Ben gideyim artık ya." Barış'ın dediğini reddedecekken abim benden önce davranmıştı.
"Saçmalama oğlum otur nereye?" Emin olamaz bir şekilde bana baktığında kafamı sallayarak onayladım onu ve ardından mutfağa girdim. Dolaptan haşlanmış sebzeleri çıkarırken bir yandan da eti beş parçaya bölüyordum. Mutfağın kapısının açıldığını duyduğumda kafamı çevirdim sese doğru, Barış kendi kahve bardağını ve benim bira şişemi getirmişti. Onları bıraktıktan sonra sırtını tezgaha yaslayıp bana doğru döndü.
"İyi bir yalancıymışsın." Dediğine karşılık gülerken etleri kesmeye de devam ediyordum.
"Abime bu konularda yalan söylemeye alışkınım."
"Sanırım yediğin ilk baskın değil." Gülmeye çalışsam da dudaklarım bile kıvrılmamıştı aklıma gelen şeylerle. Abim defalarca benim evimde Mert Hakan'ı yakalamıştı biz beraberken, onu odama bile kitlemek zorunda kaldığım olmuştu. Elimde hissettiğim sızıyla bir küfür mırıldanarak bıçağı kenara bıraktım, endişeli bakışları bana dönmüştü. Elimden hatrı sayılır derecede kan akıyordu. Hızla parmağımı tutarak musluğun altına soktu ve elimdeki kanın kaybolmasını sağladı ancak yerine yenileri ekleniyordu, sızlamasına karşılık yüzümü buruşturdum.
"Acıyor mu çok?"
"Biraz." Desem de yüzüm cevabımla zıtlaşır nitelikteydi, elimde et bıçağı olduğundan derin kesmiştim. İlgiyle elimdeki yaraya bakıyordu, kirpiklerinin yüzüne düşen gölgesini inceledim. Ne kadar uzun kirpikleri vardı diye düşünmeden edememiştim. Kafasını kaldırıp bakışlarımızı buluşturduğunda afalladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zıt Kutup, Barış Alper Yılmaz
FanficFenerbahçenin liberosu, fenerbahçenin kızıydı o. Hayatını bu renklere aşık olarak geçirmişti. Onun aksine Barış Alper, galatasarayın jokeriydi. Bir iddialaşmayla girmişti kızın hayatına. Ne de olsa zıt kutuplar birbirini çekerdi, değil mi?