iyi okumalar <33
Almanya'da üçüncü günümüzdeydik.
Gözde, Sera ve Duru ile otelin açık alanında kahve içiyorduk. Akşam üzeri maçları vardı bizimkilerin, onu bekliyorduk.
"Çok heyecanlı." Dememle üçünün de bakışları bana dönmüştü. "İlk defa bir milli maçta İsmail Yüksek forması giymeyeceğim." İki senedir bizim totemimiz gibi olmuştu bu. İsmail'in formasıyla olmamın şans getirdiğini düşünüyordum ancak bu seferlik bozmak durumunda kalacaktım.
"Ve sevgilinin formasını sadece milli maçlarda giyebileceksin." Sera'nın benimle uğraşmasına oflayarak geriye yaslandım oturduğum yerde.
"İsmail seni sahada görünce kesin dalga geçer, 'Ekin, sen ihanet ettin!' diye bağırır." Diyerek araya girmişti Duru. Bu düşünce bile beni güldürdü. Bunu yapma potansiyeli vardı, gerçi kendini bir çok kızın önünde rezil etme cesareti alacağını pek sanmıyordum. Gözlerimi kısarak, Duru'ya hafifçe güldüm.
"İsmail öyle sahada bağırırsa ben de tribünden su şişesi fırlatırım artık," dedim şaka yollu. Kahkahalarımız açık alanda yayılmıştı.
"Düşünsene, Barış oradayken yine İsmail'in formasıyla gidiyorsun." Yaşayacağımız felaketi hayal dahi edemiyordum, stadı ayağa kaldırırdı oracıkta. Zaten normalde bile çok kıskançtı, İsmail'i her kıskandığında hayrete düşüyordum.
"İşte o an maçı falan bırakıp gelir tribüne benimle kavga ederdi." Söylenir gibi olsam da, her şekilde onun varlığına minnettardım. Kıskanç erkekler benim kaderim olmalıydı, abimin Barışla sevgili olduğumuzu ilk öğrendiğindeki tepkisini düşünmek haklı olduğuma ikna olmamı kolaylaştırır nitelikteydi. Gözde, kolundaki saati kontrol etmesinin ardından bir anda ayaklanmıştı.
"Hadi hadi, kalkın. Hazırlanalım. Geç kalmayalım." Uyarısıyla beraber ayaklanıp kalkmıştık, Sera ile yalnız kaldığımızda iki gündür aklıma takılan şeyi ona danışmaya karar verdim. Barış ile telefon meselesini aşsak da, aklımda bir soru işareti bırakmıştı yine de. Hala sorgulamakta haklı mıydım yoksa fazla mı güvensizlik ediyordum anlamıyordum.
"Sera." Demiştim ona odadan içeri girerken, sesimin tuhaflığına karşılık şaşkın bir şekilde bana baktı.
"İsmimin bu şeklini sevmedim."
"Sana bir şey danışmalıyım." Dedim şakasını hiçe sayarak ve bu onu daha da endişelendirmiş olmalı ki yatağa oturup beni de karşısına oturttu.
"Seni dinliyorum bebeğim."
"İlk geldiğimiz gün, Barış'ın telefonuna birkaç mesaj geldi ve telefonunu sakladı." Şaşkınlıkla kaşları havalandı, bir şey söyleyecek oldu ancak onu durdurarak devam ettim. "Ben de başta sinirlendim, aklıma kötü şeyler de geldi. Sonra Hakan abi aradı, bana çiçek geldiğini söyledi. Meğer mesajlar çiçek ile ilgiliymiş, bana sürpriz yapmak istemiş."
"Ama senin aklında soru işaretleri kaldı." Demişti sanki içimi okur gibi, kafamı salladım sakince.
"Bilmiyorum Sera," Derin bir nefes salındı ciğerlerimden içimdeki yükü hafifletmek ister gibi. "Fazla güvensizlik yapmak istemiyorum, ama eski yaşadıklarım sürekli diken üstünde olmama sebep oluyor biliyorsun ki." Sera, yüzünde anlayışlı bir ifadeyle bana bakıyordu. Onunla bu tür şeyleri konuşmak hep rahatlatıcı olurdu; çünkü hem beni yargılamaz hem de olaylara her zaman sağduyulu bir şekilde yaklaşırdı. Derin bir nefes alarak konuşmaya başladı.
"Bebeğim, seni çok iyi anlıyorum," dedi sakin bir sesle. "Ama Barış'la şu an yaşadıklarını, geçmişinle kıyaslamamak gerekiyor. Evet, eskiden güvenle ilgili zor şeyler yaşadın, ama bu Barış'ın suçu değil. O sana geçmişte yaşadıklarını unutturmak istiyor gibi görünüyor, belki de biraz ona izin vermelisin." Sözleri beni hem düşündürmüş hem de içten içe rahatlatmıştı. Sera devam etti, "Bence Barış gerçekten seni önemsiyor. Yani, söylediğinin yalan olduğunu düşünmüyorum ama için rahat etmiyorsa bunu onunla paylaşmalısın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zıt Kutup, Barış Alper Yılmaz
FanficFenerbahçenin liberosu, fenerbahçenin kızıydı o. Hayatını bu renklere aşık olarak geçirmişti. Onun aksine Barış Alper, galatasarayın jokeriydi. Bir iddialaşmayla girmişti kızın hayatına. Ne de olsa zıt kutuplar birbirini çekerdi, değil mi?