𝑣𝑒𝑟𝑦 𝑑𝑟𝑢𝑛𝑘𝑦

1K 130 58
                                    

iyi okumalarr <3

Almanya'dan dönüşümüzün üzerinden iki gün geçmişti. O yoğun maç temposunun, stresin yerini nihayet tatlı bir yorgunluğa bırakmıştık. Sonunda fenerbahçe futbol takımının şampiyonluğunu kutlamak için bu akşam toplanacaktık, milli maçın geçmesini beklemişlerdi.

Evimin mutfağında, hazırladığım kurabiyelerin yarısını bir saklama kabına koymuştum. Barış'a götürecektim, her ne kadar tatlı pek sevmediğini söylese de bunları silip süpüreceğine emindim. Şov yapmayı seviyordu sadece. Üzerimde siyah günlük bir elbise vardı, değiştirme ihtiyacı duymadan spor ayakkabılarımı giyip anahtarımı ve telefonumu cebime atarak çıkmıştım evden. Tahmin edeceğiniz gibi, birkaç dakika sürmeden onun evinin önündeydim. Sevgilinle komşu olmanın konforu da bir başkaydı. Kapıyı birkaç tıklamayla çaldığımda, çok geçmeden kapının önünde belirmişti. Beni gördüğüne şaşırdığı yüzünden belliydi.

"Ekin?"

"Sana kurabiye getirdim." Dedim ona saklama kabını uzatırken, yüzüne bir gülümseme yerleşti. Elimden kutuyu alıp yanındaki portmantoya koydu, sonrasında beni kendine çekip dudaklarımın üzerine büyülü olduğuna inandığım bir öpücük bıraktı.

"Gelsene." Dediğinde içeri adım atmıştım lakin eklediği cümle durmama sebep oldu. "Çocuklar da burada."

"Hangi çocuklar?" Demiştim adımım kapı eşiğinde dururken.

"Bizimkiler işte. Berkan, Kerem ve Yunus." İstemsizce bir adım gerilemiştim.

"Ben gelmeyeyim en iyisi." Dediğimde bıkkınlıkla gözlerini devirip beni içeri çekmişti ve seri bir hareketle ardımdan kapıyı kapattı.

"Seni yiyecek halleri yok." Ama ben buna emin değildim, geçen yılki derbide yaşananlardan sonra Yunus ve kerem'e pek sıcak bakabildiğim söylenemezdi. Onları galatasaray oyuncusu değil de Barış'ın arkadaşı olarak görmeyi öğrenmem gerekiyordu.

"Çok duramam ama, akşam için hazırlanmam lazım." Kaşları çatılmıştı, ona bu akşam olduğunu söylememiştim. "Şampiyonluk kutlaması bu akşam." Yüzüne rahatsız bir ifade yerleşti, bu durumun hoşuna gitmediğini biliyordum.

"Nerede olacaksınız?"

"Bir mekan kapattırmışlar, rakı içeceğiz." Barış'ın bakışları bir an karardı. Rahatsız olduğu her halinden belliydi. Dudağını dişleyerek düşündü, ama söylemek istediklerini diline dökemiyormuş gibi bir hali vardı. O an, onunla bu konuyu tartışmak istemediğimi biliyordum. Daha önce de bu konularda aramızda küçük gerginlikler olmuştu.

"Rahatsız olacağın bir durum yok, sadece takımca kutlama yapacağız," diye açıklamaya çalıştım. Fakat bu sefer, Barış'ın ifadesi yumuşamıyordu. İçini rahatlatmak için elimi yavaşça koluna koydum. "Hem, Mert Hakan da sevgilisiyle gelir muhtemelen. Yani o da kendi hayatına devam ediyor," dedim hafifçe gülümseyerek, ama bu konuda rahatça konuşabiliyor gibi görünsem de içten içe bir huzursuzluk hissediyordum. Barış'ın omuzları biraz olsun gevşese de yüzündeki sert ifade yerini tamamen yumuşak bir ifadeye bırakmamıştı.

"Mert Hakan ve sevgilisi, ha?" dedi, kaşlarını kaldırarak. Sesi biraz alaycıydı ama aynı zamanda sorgulayıcıydı. O an fark ettim ki bu konuda çok fazla detay vererek işi zorlaştırmıştım.

"Yani... öyle işte. Sonuçta herkes kendi yoluna bakıyor." dedim omzumu silkerek. Onu biraz daha rahatlatmak için çaba gösteriyordum ama içimde bir sıkışma hissettim. Barış, derin bir nefes alarak sessiz kaldı. Bu durumdan hoşlanmadığını belli etmekten kaçınmıyordu ama bunu bir tartışmaya dönüştürmek de istemiyor gibiydi.

Zıt Kutup, Barış Alper YılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin