Bölüm 15

1K 37 20
                                        

Format

Bazen... Bazenler insan hayatına en afili ders olur. Anlamıyla ondan farklı olan ama pişmanlığında dilinden dökülen, keşke gibi. 'Bazen hiç olmasaydım' yahut 'keşke onun olmasaydım' cümleleri gibi. Binlerce pişmanlığı ve umutsuzluğu barındıran iki kelimeydi. Tıpkı Mizgin gibi.

Uyuyan kocasını seyre dalarken parmaklarını saçlarına dolaştırmış okşamaya başlamıştı. Beş gün önce regl olan genç kadın maalesef ki kocasına müjdeli haberi vermernişti. Asla umutsuz değildi ve olmayacaktı. Ha diye hamile olunmuyordu ki bunun için kendisini üzmüyordu. Ancak Rezan üzülüyordu. Baba olmak istiyordu. Kocasının isteği kadının gönlüne değmişti. Küçük bir Rezan daha olsa, düşüncesi bile kalbinin sıkışmasına neden olmuştu.

"Ah Rezan..." diye seslice iç çekti. "Diyorum ya kalbimi ya da beynimi bir cerraha vereyim. Temizlesin sonra yine taksın. Bakarsın sen takıntım yok olur!" Sessiz bir şekilde kocasına doğru konuşurken kıkırdamıştı. Her şeye rağmen seviyordu.

Saçlarını okşamayı bir kenara bırakıp sıcak göğsüne yaslandı. Enfes kokusunu içine çekerken yeni doğan güne gözlerini çevirmişti. Mükemmel bir manzara, mükemmel bir koku ve onu mutlu edecek mükemmel bir göğüs ile sabahın seherinde huzurlu nefesini veriyordu.

"Kokunu bir kelebek misali kavanoza koyup, sen olmadığın zaman açıp içime çekmek istiyorum. Bir koku bu kadar mı güzel, bu kadar mı insanı kendine çeker? Ne yapıyorsun be adam, niyetin genç yaşta bana kalp krizi geçirtmek mi?"

Dili hiçbir zaman Rezan'ın aşkına susmuyordu. İçinden geçtikçe dışa vuruyordu. En güzeli de buydu. Aşkın açık sözlü haliydi Mizgin!

Gözlerini kapatıp kendini uykunun kollarına teslim ederken geç uyanmamak için dua etmeyi unutmamıştı. Dün geceden beri hiç bıkmadan, gözünü kırpmadan kocasını izlemişti. Belki de bir gün bu görevi Rezan'a devrederdi. Kim bilebilirdi ki. İnsanoğlu geleceği görmüyordu.

Düşüncelerle boğuşmak insanın en büyük sorunuydu. İçinden çıkamadıkça deliye dönüyordun. Çözüm bulamadıkça sorunu gözünde büyütüyordun. Tam bir karmaşaydı. Bu karmaşanın içinde debelenen Rezan Şahmaran idi. Hazırlanırken, yatağı toplayan karısından bakışlarını bir saniye ayırmamıştı. Bu sıralar Mizgin'den oldukça şüphe duyuyordu. Ailesinin adını ağzına almıyor veya onları özlediğini dile getirmiyordu. Evde değilken ailesinin gelmiş olduğu düşüncesinden bir türlü kurtulanıyordu. Özellikle ailesi çiftlikteyken Mizgin tek başınaydı. Hamit'i de yanında götürmüştü. "Mizgin?" Karısına seslenen tonu merakına göre gayet sakin çıkmıştı.

Adını ağzından duymaya minnet genç kadın sevimli edasıyla kocasına döndü. "Efendim, Rezan Ağa?" "Sen aileni ne çabuk unuttun?" Girişi iyi olmayabilirdi. Lakin Rezan lafı uzatmayı sevmeyen bir adamdı. Kocası olarak ailesini yasaklamış olabilirdi. Ne var ki karısının hiç bahsetrnemesi, adlarını bile ağzına almaması apaçık şüpheye sürüklüyordu.

"Unutmadım ki," dedi gülümseyerek Mizgin. Yatağı toparladıktan sonra yerdeki kıyafetleri kaldırdı. "Ailemi, beni evden neredeyse kovduğun gün reddettin. Neden canını sıkıp konuyu açayım ki? Sonuçta konuyu açsam da beni göndermeyeceksin." "Doğru," diye hak verdi.

"Özellikle kız kardeşini evinden kovduktan sonra bir daha asla ailemin adını yanında anmam. Onlar hep içimde anar, özlerim. Düşman ev diyerek canımı acıtıyorsun, sana da bu fırsatı tanımam."

BERDELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin