Bölüm 12

282 15 6
                                    

Bir Bavul Dolusu Kırgınım

Öldürmek için bir namludan kurşunun çıkması, bıçağın delip geçmesi gerekmiyordu. Ağızdan çıkan bir kelam da öldürmeye yeterdi. Sevdiğini bırakıp gitmek de. Kadının arzusu da öldürmeye yeterdi, adamın şehveti de. Ateşe nam salmış bakışları, sızlanan dudakları. Aralarında çekişmeli bir aura vardı. Rezan güzel karısını süzerken, Mizgin ise cesaretini takdir etmekle uğraşıyor, kendine övgüler yağdırıyordu. Ta ki şah damarına keskin ve soğuk bir metalin dayandığını hissedene kadar... Yutkunursa o bıçak onu kesmeyecekti değil mi?

Dişlerinin arasından jilet kesiğinde bir tehdit döküldü adamın: "Seni yok etmem saniyemi bile almaz."

Kocasına bakan şuh bakışlarında kadın tehlikesi vardı. "Aynı düşüncedeyiz, meremîn."

Tehlikeli bir gülüş genç adamın dudaklarında yer alınca Mizgin'in bakışları dolgun dudaklarına kaymıştı. Şimdi asılsa kendini boğacak kadar öperdi o dudakları. Ah bu nefesini kesen, nefesine nefes katan dudakları.

Rezan karısının bakışlarını görünce kendini yumuşacık bedene yaslamış, tüm arzusunu güzel karısına yüklemişti. Yetmezmiş gibi karısı hiç etkilenmemiş edasıyla bir de ona yükleniyordu.

"Kocana silah dayadın. Sence seni cezasız bırakır mıyım?"

"Tırnağımın ucu kadar tanımışsam bırakmazsın. Fakat..."diyerek kocasına nispet yaparcasına dudaklarını yaladı. "Sen de boğazıma bıçak dayadın. Ödeşmedik mi?" Paslaşmalarında akıl almaz bir tutku vardı. Ve ikisini yakmaya yetiyordu. Karısına biraz daha yaslanan Rezan, bıçağa dikkat etmeyince karısının narin gerdanına küçük bir çizik atmıştı. Hissettiği acıyla inleyince Rezan önce kalbinin üzerinde duran silahı indirdi. Ardından karısının boğazına dayadığı bıçağı çekip bir kenara bıraktı. Bir saniyeliğine bile gözlerini cesur karısından ayırmadı. Kesiğin üstüne başparmağını bastırdı Rezan. "Bir çizgiyle sıyrılıyorsun işte böyle."

Gerdanından kanı akıtmış ve hâlâ sıyrıldığını iddia ediyordu. Kocası ne kadar öldürmeye meyilliyse, Mizgin meyilli gibi göste- rerek yaşatmaya niyetliydi. "Ya sıyrılmak istemiyorsam, ağam?" Dudağının kenarı yukarı doğru tehlikeyle kıvrıldı adamın. "Beni öldür diyorsun?"

Gözlerini kırpıştırdı. "Yapmadığın şey değil." Demek yapmadığı şey değildi. Dolgun dudaklarına kısa bir an baktıktan sonra ilk darbesi için icraata geçti. Ensesinden tutup kendine çektiği kadının dudaklarına kenetlenmiş, sert ve bir o kadar da başdöndürücü öpücüğünü bırakmıştı.

Öpücüğün bir zehir gibi vücudunu etkilediğine yemin edebilirdi Mizgin. Geri çekilen adama ayakta güç bela durabildiği için tutundu. "Sen.. Rezan Ağa sürprizlerle dolusun..." Kafasını sallarken şehvete buğulanmış gözleri yarı açıktı. "Bir daha gerçek benliğimi ortaya çıkartma yoksa..."

Mizgin tehdit edişlerini tekrar duymamak için Rezan'ın ko-nuşmasını kesmiş, şaşkınlıkla kendisine bakmasını sağlamıştı.

"Düşmanına bir silah hediye et. Ne olur ne olmaz, kendimi koruma altına alayım."

Şehvet arası hayret Rezan Ağa için nahoş bir tat yaratıyordu. "Mizgin sen aklını mı kaçırdın?" Kesinlikle bu kadının keçileri kaçıktı.

"Yok, gayet yerinde." Uysal halinden ödün vermeden cevaplamıştı Mizgin.

"Kaçmışlar! Senin gibi bir kadınla kim kalır ki?" Karısını kolundan tutarak yatak odalarına tekrar dönmüşlerdi. Kapıyı kendine doğru çekerken, gözleri kesiğe parmağını bastıran karısına bakıyordu. Aklımı kaçırmış olmalıydı. Silah'ı ne yapacaktı? Mutfağa girerken belinde silahla mı girecekti? Ya da akşam koynuna girerken silahı mı yatağa sokacaktı? Bu kadının mantıklı bir yanı yok muydu?

BERDELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin