3. İHTİLAF

54 12 36
                                    

Lütfen her türlü düşüncelerinizi yorumlarınızı yorumlarda belirtmeyi unutmayın. Keyifli okumalar.

Başlama tarihi alalım mı? 😉

-

Prangalar sadece bedenleri değil, ruhları da tutuklar. Fani adaletin terazisi her zaman dengede durmaz; eğilir, bükülür. Bazen de en ağır suçları en ince zincirlerinde gizler. Özgürlüğü derin kefelerine gömüp yok eder. Ama gerçek özgürlük, kördüğüm olmuş zincirleri çözebilen ellerde saklıdır. Ve bu eller, baki olanın sonsuz teşekkürüyle onurlandırılır.

O ise, özgürlüğün derin kefelere gömülmesini engellemek için oradaydı. Özgürlüğü kısıtlanan masum ruhların prangalarını kırmak için oradaydı. Ve yüreği kötülükle kavrulanlara hak ettiği cezayı vermek için.

Adliye binasının soğuk mermer zemininde gezinen ayak sesleri, yüksek duvarların arasında yankılanıyordu. Binanın girişinde yükselen Themis heykeli ise bağlı gözleriyle tarafsızlığı simgeliyordu. Elinde tuttuğu terazi adaletin dengesini temsil ederken diğer elindeki kılıç, onun keskin ve kararlı yanını gözler önüne seriyordu.

Merdivenleri ağır adımlarla çıkarken aklı masasının üstünde onu bekleyen dava dosyalarına takılmıştı. Her bir dosya, adaletin sınavından geçmeyi bekleyen bir yargı, masumiyetin kaybolduğu bir ağıt ve boğulmuş hayatların feryadıydı.

"İyi günler sayın savcım." dedi karşısından inen bir adam.

Savcı, gözlerini adamın üzerinde ağır ağır gezdirdi. Yüzünü tanımadığı halde, elinde tuttuğu cüppe onun avukat olduğunu belli ediyordu. Gün boyunca birçok avukatla görüşüyordu ve bu adamın kim olduğunu hatırlaması imkânsızdı. Yavaşça başını eğerek onayladıktan sonra hızlı adımlarla koridora çıktı. Koridorun bir ucundan diğer ucuna yürüyen insanları, üzerine kusursuz bir şekilde oturan siyah takım elbisesinin içinde ardında bıraktı. Ceketinin keskin hatları geniş omuzlarını daha da belli ediyordu. Simsiyah saçları özenle geriye taranmıştı ve gözlerindeki ciddiyet dış görünüşüyle uyum sağlıyordu. Yüzündeki ciddi ifadeyi bozmadan kendinden emin ve ağır adımlarla odasına doğru ilerledi.

Öğle saatlerinin durağanlığında adliye binası alışılmış kalabalığından uzaktı. Sadece birkaç vatandaş, savcıya ifade vermek için koridorda oturmuş bekliyordu. İlk başta vatandaşların ona ifade vereceklerini düşündü. Ancak göz ucuyla takip ettiğinde, onların başka bir savcının odasına doğru yöneldiklerini fark etti. Kendi odasına yaklaşırken adımlarını hafifçe hızlandırdı ve kapıya ulaştığında usulca kolu çevirdi. Kapıyı açar açmaz yüzüne vuran sıcak hava dalgasıyla bir an duraksadı ve rahatsız bir şekilde kaşlarını çattı. Hemen ardından kapıyı kapatıp karşısındaki pencereyi açtı. 

Oda uzun bir süredir havasız kalmış ve masanın üstündeki çiçekler bundan nasibini almıştı. Cam masanın alt bölmesindeki su spreyini alarak iki saksıdaki çiçekleri teker teker, yapraklarını nazikçe hareket ettirerek suladı. Çiçeklerin yaprakları öylesine kurumuştu ki, üzerlerine düşen su damlaları adeta çatlamış bir zemine düşer gibi hızla emildi. Çiçeklerin sulanmasını bir daha unutmamak için spreyi masanın üstüne, saksıların tam yanına koydu. Gözlerini saksılardan ayırmayarak siyah ceketini çıkardı ve ardından masasına doğru ilerledi. Ceketi sandalyesinin üstüne nazikçe astıktan sonra oturdu. Masanın üstündeki dosyalar titizlikle ve dikkat çekici bir düzende sırayla üst üste dizilmişti. Dolma kalemler bile birbirine paralel olacak şekilde masanın üstünde art ardaydı. Düzenli bir masa onu daha fazla motive ediyordu çünkü dağınık bir masa kaos demekti. Ve onun kaosa asla tahammülü yoktu.

En üstteki dosyayı çekip önüne açtı. Sayfalar arasında gezinen bakışları, tüm bilgileri dikkatli bir şekilde inceledi. Daha sonra en önde duran dolma kalemi aldı ve boş bir müsvedde kağıdına birkaç not almaya başladı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 19 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

HALEFİYETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin