(bölüm çok uzun olduğu için iki part şeklinde yayınlanacak. ikinci partı oy ve yorum desteğine göre hemen bu bölüm sonrası atabilirim)"Bu devirde duygusu olan bir insanın rahat etmesi mümkün mü?"
-tolstoy/savaş ve barış.
12 - (part I)
İnsan bencil bir mahluktu. Bunu inkar edenlerse bencil olmayı henüz keşfedememişti. Ders boyunca Kara'nın bana arabada söylediklerini düşündüm. Bencil olduğunu söylemişti; haklıydı da. Zira tüm dünya onun çevresinde dönüyor sandığından beni cezalandırırken bir başka canı hallaç gibi fırlatıp atmayı kendine reva görmüştü.
Yaptığım anlaşma herhangi bir şekilde adil değildi. Kara, bile isteye beni bu mahalleye tutsak etmişti. Beni buna mecbur bıraktıktan sonra önüme bir seçenek sunarak kendi rızamla kalmak istiyormuşum gibi hissettirmişti. Kapana kıstırmıştı. Yine de Kadir'in yüzünü ağarttığım için memnundum.
İlgimi çekmemişti burası. Mahalleden soyutlanmak bana da sanki artık garip geliyordu. Bir an önce Konak'ın tepe yokuşlarını koşarak çıkmak ve mahalleye gitmek, balkonumda oturup denizi izlemek istiyordum.
Berisi gün ders geç vakitteydi. Üniversite okumanın bir kız için lütuf ve sınıfsal sayıldığı bir dönemde bile bunun ayrıcalığını düşünemiyordum. Hissedememiştim işte. Kara ve mavileri yine beni hapsetmişti. Bu sefer cümleleri de kazınmıştı düşüncelerime. Odaklanamıyordum.
Hoca tanışma faslını kısa tutup sınıftan çıkarken hızla peşinden çıkarak kampüste yürümeye başladım. Bir ankesörlü telefon bulup jetonladım.
"Alo?" sesiyle telaşla telefonu diğer elimle de kavradım.
"Anne, nasılsın?" dedim ve sertçe yutkundum. Telefon kulübesinin sağını solunu saran camlardan akranlarım talebeleri izliyordum.
"Sağ ol kızım," dediğinde telaşım arttı. Dünkü konuşmanın üzerine bana olan öfkesinin geçip geçmediğini bir türlü anlayamamıştım, "Sen nasılsın Melek? Akıllandın mı?"
"Kampüsteyim," dedim heyecanla insanları izlerken. Gözlerim şık giyinimli gülen gençlerdeyken aklım annemdeydi, "Akıllandım anne, okulu çok beğendim. Buradan gitme fikrimi değiştirdim gibi."
"Çok şükür," dedi ve derin bir nefes verdi. Rahatlamış gibiydi, "Ablanla konuştuk dün. En kötü kulağını çeksin diye onu yollayacaktım yanına. Gerek kalmamış sanırım."
"Yanağımı öpmeye gelsin," dedim kıkırdarken, "İlla kızacağı zaman mı gelmesi gerekiyor? Çok özledim onu, nasıllarmış?"
"Enişteni biliyorsun," dedi bıkkın bir şekilde, "Evlenince de değişen bir bok olmadı. Bir insan yedisinde de birdir, yetmişinde de."
"Babam nasıl?" dedim heyecanla, "Onu da çok özledim."
"Bildiğin gibi," dedi ve duraksadı, "Senin para durumun nasıl?"
"Özel ders veriyorum!" dedim gülerek, "Daha muallim olmadan bir öğrencim oldu bile."
Annem karşıdan gülmeyle karışık nefes verdi, "Okuldan birine sakın gönül kaptırayım deme."
"Anne ne alakası var?" diye sordum gözlerim kocaman açılırken, "Ben sana meslek diyorum sen bana aşk diyorsun."
"Uyarayım da," dedi. Yutkunduğunu duydum, "Var mı gönlünü hoş eden bir bey?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARA ÇİY | +18
Teen FictionMelek, üniversite okumak için İzmir'deki köhne bir mahalleye taşınır. Mahalleyi yöneten Karahan Çakır'ın dikkatini çeker, ancak onlar melek ve şeytan kadar farklıdırlar. Kara, onunla anlaşmak için ortak bir yol seçer. Kitaplar... "Kara bana hoş geld...