XV. Love You!

126 32 82
                                    

Harry ne kadar utandığını anlatamazdı. Asla anlatamazdı!

Dün geceki tavrını düşündükçe delirecek gibi oluyordu. Nasıl olur da piyade ile ilgili o tür ahlaksız hayaller kurabilirdi? Bu da yetmemiş gibi-

"Ne yaptım ben..." Örtüyü yüzüne kapatıp inildedi. Sabah uyanır uyanmaz bir baş ağrısı ile karşılaşmanın yanı sıra eteğindeki ıslaklığı fark edince hemen yaptıklarını hatırlamıştı. Bu, dünya üzerindeki en utanç verici şey değil de neydi?

Daha önce hiç böyle bir işe kalkışmamıştı. Daha önce bu berbat şeyi yapacak ne bir durum yaşamış ne de hissetmişti. Sorunu neydi? Sarhoş olmaması mı gerekiyordu? Bu, kesindi. Lâkin yine de hiçbir bahanenin, dün gece yaptıklarını haklı duruma çıkaracağını sanmıyordu. Çok ayıptı! Piyade Louis'nin kendisini öptüğünü hayal etmesi ve kendisine dokunması hiç doğru değildi!

Üzerini değiştirip havuz salonuna indi. Kirli eteğini su birikintisinde yıkarken suratı âdeta ateş gibi yanıyordu. "Ne yaptım ben Tanrım, ne yaptım ben..."

Ağlamak istiyordu. Şimdi piyadenin yüzüne nasıl bakacaktı? Hayır, hayır... Bu olamazdı. Ondan uzaklaşmak asla istemiyordu. Lâkin bir daha hareketlerine dikkat etmesi gerekirdi ve-... "Ya beni gördüyse?"

Islak elleriyle yüzünü örtüp sızlandı. Balkon kapısı açıktı, ya beni gördüyse?.. Aklına bin bir türlü ihtimaller geliyor, ilk kez böyle bir işe kalkışmanın getirdiği vicdani ağırlıkla hem azap duyuyor hem de utanıyordu. Bu utanç yükünden kurtulmak için ne yapabilirdi, bilemiyordu!

Eteğini aldı, odasındaki balkonun köşesine kuruması için astı. Dünkü ahlaksızca yaptığı hareketi düşünmemek amacı ile mutfağa gitmeye karar verdi. Hizmetliler işi gücü bitirmiş, kendi köşelerinde sohbet ediyor ya da yalnız vakit geçiriyorlardı.

Günün ilk öğünü çoktan yapılmış olmalıydı. Amcası Kheti ve kuzeni Horus evde olmadığında hep birlikte yenebilecek kahvaltı çok sık hazırlanmazdı, bu yüzden isteyen uyandığı vakit yiyor ve güne başlıyordu.

"Im... Bugün... Yemek için ne var acaba?"

Yakınındaki iki hizmetli onu şöyle bir süzdükten sonra lakayt bir tavırla yemeklerin yerini gösterdiler. Farklı bir zamanda evin diğer bireylerine mutlaka kendileri yemek tabakları hazırlardılar. Ancak konu Harry olunca, her zaman lakayt ve kibirli tavırlar sergilemekle yetiniyorlardı. Sanki efendilerinin karşısında onlara yapamadıkları üstünlüğü, bu saf ve masum gence gösteriyorlardı.

Kendisine tabak hazırlarken, hizmetlilerin kendisine olan lakayt tavırlarının sebebinin iki şeyden kaynaklı olduğunu çok iyi biliyordu: hem kendini bu evde değersiz hissederek ağırlığını ortaya koyamıyor hem de Akila'nın ona karşı alaycı yaklaşımları, hizmetlilere güç veriyordu. Mesele kendisine tabak hazırlamamaları değildi elbette; Akila ve annesi bir yana, hizmetliler tarafından da hor görülüyor olmak canını sıkıyordu. Lâkin buna ne çare edebilirdi? O, bu evde sığınan bir gençti yalnızca.

Köşeye geçmiş yemeğini yiyordu ki, Akila birden mutfağa girdi ve hizmetliler âdeta bir put misâli hazır vaziyete geçtiler. Genç kızın keskin gözleri onlar üzerinde gezindikten hemen sonra Harry'yi buldu ve bakışları yarı alay yarı küçümseme ile bezendi.

"Harry... Demek buradaydın."

Harry, aceleyle yuttuğu lokmasının ardından tabağını taş duvar çıkıntısına bırakıp ayaklandı. "Akila?"

Akila, bir baş hareketiyle arkasındaki hizmetliye komut verdi. Hizmetli, elindeki ahşap bir kutu ile Harry'nin yanına varıp kutuyu verdi. Yeşil gözleri şaşkın, aklı kurcalanmış bir hâlde kutuya ve Akila'ya bakıyordu. "Bu da nedir?"

The Rose of My Desert 𓂀 LarryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin