XVI. I Miss You

97 27 81
                                    

Piyade Louis'nin Memfis'ten ayrılması ile Harry'nin büyük bir hüzün yatağına düşmesi, vücudunda aynı zaman içerisinde nüksetmiş iki urdan farksız idi. Amcası Kheti ve kardeşinden pek farklı görmediği Min'in varlığı ona yetiyor olsa bile piyadenin yokluğu, kimsenin varlığı ile kapanamaz diye düşünüyordu.

Tâ ki, babası Memfis'e gelene kadar.

Piyadenin gitmesinden on beş gün kadar geçmişti. Tam bu öğleden sonra vakitlerinde sıkıntı içinde okuma ödevlerini yapıyordu ki, bahçedeki sesler ve hareketlilik dikkatini çekmişti. Babasını karşısında görür görmez yüreğini nasıl da büyük bir heyecan ve mutluluğun sardığını sizler gayet tabii tahmin edebilirsiniz.

Babası Baniti, gelir gelmez oğlunun mutluluk gözyaşları ile karşılanmış, doya doya oğlunu öpüp koklamış, sıkıca sarılmıştı. Duş almış, kıyafetlerini değiştirmiş, biraz dinlenip kendisi ve yeğeni Pal için hazırlanan ziyafet masasına kurulmuştu. Harry'nin elleri babasının boştaki elini kavramış, ağzından çıkacak tek bir kelimeyi bekler vaziyette hayranlık içinde yüzüne bakıyordu.

"Canım ağabeyim," dedi Kheti, neşe içinde. "Dilerim ki bu akşamki yemek faslı senin ve yeğenim Pal için tatmin edici olur. Hiç beklenmedik bir anda gelerek bizleri mutlu ettiniz, ancak ve ancak bunları hazırlatabildim. Beni mazur görünüz!"

"Kheti... Daha ne hazırlayacaktınız? Kuzu, çeşitli meyveler, kuru incirler, sıcak ekmekler ve şarap elbette bizleri mahcup ve memnun etmiştir."

"Sen benim kanımsın! Bunları yapmak benim için zahmet değil, senin için de mahcup olunacak bir vaziyet olmasın lütfen! Buyurun, afiyet olsun..."

Hep birlikte yemek yemeye koyuldular. Masada kimse eksik değildi, belki en büyük fazlalık Harry'nin neşesi ve heyecanı olurdu. Babası onun gözlerindeki mutluluk ışıltılarını görerek buraya gelmekle ne kadar doğru bir karar verdiğini düşünüyordu. Aylardır oğlu hem büyümüş, hem güzelleşmiş hem de tavırlarında değişmişti. Daha olgun ve geldiğinden beri peşinde fır dönmesinin getirdiği beceriklilik konusunda gelişmiş görünüyordu.

"Umuyorum ki oğlum sizlerle uyum içindedir, Kheti..."

"Ne uyumundan bahsediyorsun yahu? Harry evimizin neşesi oldu!" Her birinin kahkahası ile yanaklarına pembelikler kondu, çekimser bir tebessüm bırakarak odadaki en değerli mücevhermişçesine parıldadı.

"Âlâ... O, her zaman benim de evimin neşesi olmuş idi. Harry'm gittikten sonra ne evimde ne de kalbimde neşe kaldı. Gittiği her yere kendinden güzel parçalar bırakması beni epey mutlu eder."

Akila ve annesinin burun kıvırmaları belirirken kimse onlara bakmadığından bu ifadeleri göremediler. Bir yandan Min ve Horus'un hayranlık dolu bakışları da üzerinde idi, ancak Harry, özlem ve büyük bir aşk ile baktığı babasından gözlerini alamıyordu.

"Harry... Şu melun suratlının tehlikesi olmasa idi, seni hemen yanıma aldırırdım lâkin-"

Harry, birden babasının elini tutarak, "Siz- siz bunu düşünmeyin babacığım!" diyerek, babasının önüne farklı yiyeceklerden iterek yemesini bildirmişti. Ne yazık ki, Akila ve annesi tarafından henüz Harry'nin buraya geliş sebebi doğru olarak bilinmediğinden, bunu bilmemeleri gerektiğini unutarak babasını en başta uyaramamıştı.

Amcasıyla göz göze geldi. Gergince kıpırdanmış, göz ucuyla eşine ve kızına bakıyordu. Onların gözlerindeki sorgulayıcı bakışlar hiç hoşuna gitmemişti. Boğazını temizledi, ağabeyiyle sohbete döndü.

Yemekten sonra bir müddet daha sohbet ettiler, ardından odalarına çekildiler. Harry, babasıyla uyumakta direttiği için Pal, kendisine hazırlanan odada yalnız uyuyacaktı. Harry üzerini giyindi, balkonda etrafı izleyen babasının yanına varıp sevinçle ellerini kavradı.

The Rose of My Desert 𓂀 LarryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin