I. The Letter

171 38 14
                                    

Kızgın güneş tepede parlayıp Negev'in sokaklarını bakır rengiyle süslerken, Harry, halasının oğlu Pal ile etrafı dolanıyordu.

Pal, yan komşusunun kızı olan Taman'a bayılıyordu. Ona olan büyük hayranlığını on sekiz yaşındaki körpe bir delikanlı olarak anlayabiliyordu Harry ama onun yaşadığı gibi bir duygu yaşamak, şu an için karşılaşmadığı ender duygulardan biriydi; hiç âşık olamamıştı.

"Kardeşim, Taman'a açıldığımda ona, onunla evlenmek istediğimi söyleyeceğim."

Şaşkınlıkla yüzüne baktı, ikindi güneşi yavaş yavaş taş evlerin arasından süzülüp kaybolurken akşamın serinliği kıvırcık saçlarına karışmıştı. "Gerçekten mi?"

Herhalde en yakın ve tek dostunun evlenip kendisinden uzaklaşması gözüne korkunç gelmişti. Annesi elim bir hastalık sebebiyle henüz Harry dokuz yaşında iken öldüğü için babasından başka kimse olmamıştı yanında. Şimdi ise en yakın arkadaşının kendisinden uzaklaşma ihtimalini düşünmek midesine tekme yemiş gibi bir his veriyordu. Daha önce evlilikten hiç bahsetmezlerdi, bu bir ilkti.

"Öyle kardeşim. Ona sümbüllerden daha güzel olduğunu ve mozaik işlemeli duvarlarla süslü evimizde gezinirken sonsuza kadar onu seveceğimi söyleyeceğim."

"Mozaik işlemeler hep zenginler için!"

"Ben de zengin olacağım."

Pal hayalperest bir gülümsemeyle uzaklara bakıp yürürken, Harry omuzları çökmüş hâlde başını eğip ellerini cebine soktu.

Taman'a olan ilgisi yüzünden kasabadaki insanların diline düşmemek ve ailesini zor durumda bırakmamak için o güzel genç kıza yanaşamıyordu ama Taman'ın da kalbinin kuzeni Pal'a karşı boş olmadığını anlayabiliyordu. Pal onu çekiştirip Taman'ın evinin önünden geçmelerine neden olurken utansa da göz ucuyla Taman'a bakıyor ve onun Pal'a olan sevimli gülüşünü görebiliyordu. Herhalde bu sevgi denen şey, aralarında karşılıklı bağdan oluşuyordu.

"Suratını neden asıyorsun şimdi?"

Kolunu Harry'nin omzuna atıp diğer eliyle dürterken başını sallamakla yetindi. Yalnız kalmaktan hep korkardı ama bunu Pal gibi yirmi iki yaşında, güçlü bir akrabasına söylemek doğru gelmiyordu.

"Neden sen de âşık olmayı denemiyorsun? Çevrendeki insanlardan en az birine bile âşık olmadın mı kardeşim?"

Ona, sanki âşık olmak ayıp bir şeymiş gibi -veya belki de öyleydi- gözlerini irice açıp baktı. Pal kendi aşk hayatından çok bahsederdi ama Harry'nin aşk hayatından hiç konuşmazlardı. Genelde Taman'ı anlatır durur, sonra da tükürük yarışı yaparak günü sonlandırırlardı. Fakat son zamanlarda artık büyüdüğüyle ilgili çok fazla dert yanıp Harry'le pek çocuksu oyunlar oynamayı reddediyordu. Sanıyordu ki, kendisini gerçekten bir ev reisi olma yönünde hazırlıyordu.

"Bunu söyleme Pal," dedi Harry, gereksiz bir sinirle omuzlarını silkerek.

"Âşık oldun, değil mi? Kime âşık oldun Harry, ha? Kime?"

"Kimseye âşık olmadım tabii ki!"

Gerçekten âşık olmamıştı. Pal'ın anlattığına göre âşık olunca midende bir ağrı hisseder, sevdiğin kişiyi her gördüğünde kalbin sinek kuşunun kanadı gibi hızlıca çırpınırmış. Fakat bunların hiçbiri Harry için geçerli olamıyordu, kime baksa aynı donuk bir kalp karşılıyordu yüreğini.

"Sence de artık âşık olma zamanın gelmedi mi?"

"Bunu da nereden çıkardın?"

"Sadece eşlerimiz bize çay yaparken dostumla muhabbet etmenin ne kadar güzel olabileceğini düşünüyordum. Sen de istemez misin?"

The Rose of My Desert 𓂀 LarryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin