Amcam annemi bıraktığı an annem kanlar içinde yere yığıldı, öylece donup kalmıştım.
Ben daha ne olduğunu anlamadan Meriç beni tekrar tutup geri cekti ve o an kendime geldim, Masal ve Aras gelmişti, Onur, amcam ve yengeme silah dogrultmuşlardı ama Onur, amcam ve yengem ise bana silah dogrultmuştu.
Yutkundum, hala gözlerim annemin cansız bedenindeydi, hiç umursamadan ileri anneme adım attım ama Meriç beni geri tutmaya çalıştı, ben ise çırpınıp anneme gitmeye çalıştım.
"Anne!" Dağları ve uçurumu sarsacak kadar haykırdım.
"Anne! hayır! Anne! Yapmayın bunu bana!" Çığlıklar atıp Feryat ediyordum.
"Ona daha yeni kavuşmuştum, almayın benden annemi!" Sesim titrekti.
En sonunda çabalarım yüzünden yere düşerken bir silah sesi duyuldu, ve ardından bir tane daha, bir tane daha ve bir tane daha 4 silah sesi ard arda ve hepsi yerimden sıçramama yetti.
Ben acı hissetmiyordum, vurulmamıştım, ama arkama bakmaya çok korkuyordum.
İlk önce kafamı kaldırdım ve amcam, yengemin yerde yattığını gördüm, sonra arkama baktım ve Onur ile Meriç'in yerde yattığını gördüm.
Iste şimdi vurulmuş gibiydim.
Aslında yere düşmedim, Meriç beni vuracaklarını anlayınca beni yere atıp kendi vurulmuştu, yine benim vurulmamdan ise kendini tercih etmişti.
Neden zaman sürekli tetrarlanıyor? Neden bu döngü kırılmıyor? Neden buraya sıkışıp kaldım?
Öylece donup kalmıştım Masal bana bir şeyler dedi ama sesi boğuk geliyordu, duyamıyorum, sadece kulağımda silahların sesi sürekli tekrarlanıyordu.
Yutkunmaya çalıştım ve tekrar Meriç'e sonra da anneme baktım, koşarak annemin yanına gittim ve onun cansız bedenine baktım.
Yutkundum elimi uzattım Ama yine yumruk haline geldi,ona dokunamadim.
Yere eğilip ona sarıldım ve ağladım, vucudu zaten nerdeyse buz gibiydi, ölmüş muydu? Yoksa sadece hava mı soğuktu.
Üşüdügümü hissettim, yanağımdan yaşlar ardı ardına akıyordu.
Annemin sıcacık bedeni şimdi buz gibiydi.
Beni çekiştirdiklerini hissettim ama annemden ayrilamadım.
En sonunda annemden ayırdılar, etrafıma bakınca polisin ve ambulansın geldiğini fark ettim, bunu fark etmeyecek kadar dalgındım.
5 yaralıya da bakıyorlardı; Meriç, annem, amcam, yengem ve Onur.
Bana bir şeyler sordular ama ben hala kendimde değildim.
Kafamı kaldırıp babama baktım, donuk gözlerle beni izliyordu.
"Hepsi senin hatan!" Diye çıkıştım, yüzüne öfke bulaştı.
"Ben hep sizi korumaya çalıştım!" Diye cıkıştı babam.
"Ama yapamadın, çünkü uyuşturucu bağımlısıydın!" Diye bağırdım gücümün yettiği kadar.
Bu sefer yutkunmaya çalıştı, susup kalmıştı, zaten ne diyebilirdi ki?
Birileri beni kaldırdı ve Meriç'in olduğu ambulansa götürdüler, kapılar kapanmadan önce son gördüğüm şey annemin siyah poşetinin fermuarını çekmeleriydi.
Beynim artık daha fazla olay algılayamıyordu, sadece öylece boş bakıyordum.
Annemi asıl şimdi kaybetmiştim.
Zaman su gibi akıp gidiyordu, ya da ben dalgınım diyeydi.
Hastaneye götürdüler, Meriç'in kapısında bekledik, biraz sonra uyanacağını ve durumunun iyi olduğunu söylediler, polisler amcamı, yengemi ve Onuru ilk tedavi ettirip sonra ise tutuklayıp sorgulamalar, hiç birisi kabul etmemiş ama bizim çok kanıtımız vardı, özellikle Masal.
Bu arada bizim de tekrar ifademiz alındı,Meriç uyanınca onunki de alındı ya bunlar çok hızlı gerçekleşti ya da zaman algım gitmişti.
Mahkeme tarihi belli oldu.
__________________________________________
1 ay sonra;Bu günkü mahkemeyi kazandık, Aras da suçlu bulundu ama Aras'ın tanıdık avukatı sayesinde sadece para cezası aldı.
Onur; kasten tecavüz, taciz, insan öldürmeye teşebbüs gibi suçlardan ve kanıtlardan 40 yıl hapis aldı, bu bizim için azdı ama adalet ya bu.
Yengem; suça ortaklık, insan öldürmeye teşebbüs yüzünden 24 yıl hapis aldı.
Amcam; suça ortalık, insan öldürmeye teşebbüs ve uyuşturucu kaçakçılığı yüzünden 44 yıl hapis aldı.
Meriç hala hastanede gözetim altındaydı ama benim artık istanbul'da işim kalmamıştı.
Meriç'in odasına yürüdüm, kapıyı açtım ve girdim.
"Hoş geldi-" derken sözünü kestim.
"Boşuna hoş geldin deme gideceğim" donup kalmıştı.
"Ne?" Diye sordu.
"Burada işim kalmadı, yani artık İzmir'e gidebilirim" dedim.
"O zaman, hoşçakal, Sanırım" dedi, kabullenmek istemedi ama kabullenmeliydi.
"Bilet aldım zaten" dedim.
Sadece yutkunabildi.
"Görüşürüz"dedim ama gidemedim.
"Görüşürüz" dedi, keşke görüşsek dercesine.
Yutkundum ve ağır adımlarla odadan çıktım.
Keşke ona son kez sarılsaydım, başka hiç bir şey düşünemiyordum.
Eve gittim, bavulları hazırlamam gerekiyordu.
Dolabı açtım, kıyafetleri çıkarttım, kıyafetlerin hepsi anılarla doluydu.
Hem seçtim hem sürekli anıları hatırlayıp ağladım.
Onunla kampa gittiğimiz gün bana tüm hayallerinin benimle olduğunu ve benimle aile olmak istediğini anlatmıştı ama o aileyi kendi paramparça etmişti, bilmeden olsa bile.
Bavul tamamen hazırlananlar kalkıp eşyaları toplamaya başladım, koliledim.
Bir kaç gün sonra;
Gözümün önünde kayıp giden manzaraya baktım, arkamda kalan İstanbul'a.
Kac gündür ne kadar ağladığımı sadece ben bilirim.
4 sene sonra;
Atandığım okuldaki ilk günümdü ve çok heyecanlıyım,çocukların gelmesini bekliyordum arakdan bir ses geldi; "yavrum fotokopiler neredeydi" dedi Arda, yani eski sevgilim.
Aynı üniversitede ve aynı sınıfta olunca konuşmaya başlamıştık, arakdas olmuştuk ama bana yavrum gibi şeyler derdi.
"Şunları söylemeyi kes" dedim öfkeyle.
Yaptığım kağıt işinden kafamı kaldırınca çekingen bir çocuk gördüm, Meriç'e ne kadar benzediğini düşünürken dogruldum ve donup kaldım.
Meriç'i görünce yutkunamadım.
Yoksa Meriç'in çocuğu mu vardı?
Anaokuluna başlaması için 6 yaşında olmalıydı ve bu da tanıştığımız zamana denk geliyordu, biz tanıştığımızda onun çocuğu mu vardı.
Duyduğum "Benimle evlenir misin?" sesi ile donup kaldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İddiaşk 2
Teen Fictionİddia üzerine bir aşk sonucunda öğrenilen gerçekler ve geçmiş.