16

56 7 83
                                    

Bu ficin yaklaşık bir sene sonra falan iyi okunabileceğini düşünüyorum. Bu yüzden hâlâ yazıyorum ve yedek bölümlerim bittiği için olduğundan daha yavaş atıyorum. Bekleyen var mı bihaberim ama söylemek istedim.

➷♡➹

İnsanların tamamen özgür olabileceği bir dünya düşünüyorum. Kulağa çok ütopik geldiği için sadece gülüyorum. Tüm işlerimi halletmiştim. Dinlenmek için evimde bira dikliyordum. Bir şişe bitti mi elim diğerine gidiyor, evde olmadığı zaman marketten gidip tekrar alıyordum. Bu sayede daha az düşündüğümü fark ettiğim günden beri alkole sarılmıştım.

Telefonum çalmaya başlayınca onu aramaya koyuldum. Yanımdaki küçük koltukta parlayan bir ışık seçti gözümü. Ayağa kalkıp oraya doğru gidecekken yer ayaklarımın altından mı kaydı yoksa bacaklarım birbirine düğüm mü oldu bilmiyorum ama sert bir şekilde yere düştüm. Ellerimle kendimi tutamamıştım, gözlerim kararmıştı. Öyle ki şuan ayakta olduğumu düşünüyordum. Yavaş yavaş burnumda bir acı hissetmeye başladım. Kendime geldiğimde ayaklandım, burnum hâlâ acıyordu. Elimi refleksen burnuma uzattığımda kanadığının yeni farkına vardım. Gözüm halıdaki kana kaydı, burnumdaki damarları çok fena patlatmıştım.

Banyoya gittim ve su tutmaya başladım. Tam on dakika kesintisiz burnum kanadı bi ara beynimin aktığını düşündüm çünkü su tuttukça daha da şiddetlendi. Kanamayı durdurmak için burnuma peçete tıktım. Ellerimi temizleyip telefonuma gittim tekrardan. Kendimi daha ayılmış hissediyordum.

Telefonu elime aldığımda arayanın annem olduğunu gördüm. Arama saatine baktığımda kırk beş dakika önceydi. Bayıldığımı yeni anladım. Geri aramak için ekrana dokundum. İlk çalışımda telefonu açtı.

"Ne yapıyosun sen! Neden açılmıyor bu telefon!"

Ölene kadar sarhoş olduğumu bilmemesi için yalan söyledim. "Sessizdeydi."

"İçmissin. Kelimeyi yuvarlıyorsun."

"Hm."

Tahammülsüz bir ses çıkardı ve konuşmasına devam etti. "Kapının önüne geldim şimdi, konuşmamız lazım."

Telefonu yüzüne kapadım ve kapıyı açmak için hareketlendim. İçeri girdiğinde elini burnuna attı ve kendisini kokudan korumak istermiş gibi burnunu kapattı. Salona doğru topuklu ayakabılarının parkemde çıkardığı sert sesle yürümeye başladı. Sehpanın üzerindeki boy boy şişeleri gördüğünde yüzünü buruşturdu. "Ben seni ayyaş olman için büyütmedim."

Kafa salladım ve koltuğa oturdum. Annem de tekli koltuğa oturup bacaklarını üst üste atmıştı. Baygın bakışlarla ona bakarken burnumdaki peçeteyi yeni görüyordu. "Burnun neden kanadı?" dedi ve halıya yayılmış kan izini gördü. Yüzünü tekrar buruşturdu. Kusacak sandım.

"Ayağım takıldı."

Peçeteyi değiştirmek için banyoya doğru savsak adımlarla yürüdüğümde onun gözünde bir hayal kırıklığı olduğumu biliyordum. O da benim için öyle olduğundan umrumda olup beni üzdüğü söylenemezdi. Beni bu duruma sokan kişi yine kendisiydi.

Banyoya geldiğimde tuvalet peçetesini rulo yaparak hazırladım. Burnumdaki peçeteyi çıkarıp hazırladığım peçeteyi yerleştirirken diğer burun deliğimde kanamaya başladı. "Sikeyim böyle işi." diyerek söylendim ve kan lavobaya akarken elimle peçeteye uzanıp kanayan deliğe yerleştirdim.

Biraz fazla içtiğimi kabul ediyorum.

Bu halde konuşmasını dinlemek için tekrar salona döndüm. Diyeceklerini anlayacak mıydım hiç bir fikrim yoktu. Şuan her şeye kafa sallamaya meyilliydi bünyem. Koltuğa tekrar oturdum ve çekik gözlerini irileştirerek burnuma bakmaya devam etti. "Diğerini de kanatmışsın."

Twenty One | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin