Bölüm 12 - Hayaller ve Hayatlar

137 22 0
                                    







Kadın kucağındaki beş yaşındaki kızı hapur hıpur, sulu sulu öpüyordu. Kız gıdıklanıp kikirdiyor, kadının da içi gidiyordu.

"Ay Barış, ne güzel yapmış böyle biz bu kızı. Baksana şuna, var mı dünyada böyle tatlı kız ?"

Barış karısına ve kucağındaki kızına baktı. O anı bi an hafızasının en güzel yerine kaydetmek istedi. Çok güzellerdi kızları.

"Annesine benziyo, ondan böyle şirin"

Minik kız zaten doğduğu andan itibaren herkesi kendine aşık ediyodu. Maşallahları eksik olmayan insanların durup da bakacağı türde bir şeydi.

Eylül zaten Barış'ın gözünde dünyanın sekizinci harikasıydı. Sadece uzun kirpikleri ve çok sevdiği çillerinden değil. Eylül, içinin güzelliği dışına çıkmış bir kadındı.
Kücükken masallarda anllatılan prenseslere benziyordu.
Kimsenin düşünmiceği şeyleri düşünür, bazen Barış'ın acaba insan kılığına girmiş bi melek mi diye sorgulatırdı.

Lüks sevmezdi. Hatta sahip olduğu mal varlıktan utanırdı. Bir başkası çocuğunun karnını doyuramazken, o araba parası değerindeki bi çantayı alamazdı. Parasının yetip yetmemesi değildi konu. Eylül'ün dünyadaki en duyarlı, en samimi, en tatlı kadını oluşuydu.

Çok da zekiydi. Parlaktı. Barış kendini salak da hissetse, günün sonunda böyle parlak bir kadın onu seçmişti.

Kızı da annesinden farksızdı. Oyuncaklarını, abur cuburlarını, kıyafetlerini paylaşmaktan hiç mi hiç gocunmazdı.
Ettafında mutsuz biri olunca hemen onu mutlu etmek için türlü türlü şeyler yapardı.
Sokakta bulduğu her kediyi minik kreş çantasına sığdırıp eve getirirdi. Annesi de kıyamazdı, karnını doyurup oynatırdı. Çok şirindi kız. Yüzü annesine benziyordu. Hatta Eylül'ün bebeklik fotoğraflarıyla neredeyse bire birdi. Ama saçları babasınınki gibi kıvırcık, bukle bukleydi.
Kızına baktığında Barış kendini kaybediyordu. Böyle güzel bi şeyde kendi payı nasıl olmuş olabilir diye soruyordu kendine...
~~~~~~








Barış gözlerini açtığında beklediği gibi sıcacık evinde; sevgilisinin ve kızının yanında değil, soğuk bir hastane odasındaydı.
Rüyaydı. Çok tatlı, çok güzel bir rüyaydı. Ama gerçekler; uyuduğu misafir çekyatının karşısında seruma bağlı yatan Eylül ve küvezde can çekişen kızıydı. İçinde bir huzursuzluk vardı adamın. Sanki kötü bir şeyler olduğunu hissetmişti.
Karşısında yatan Eylül'e baktı.
Uyanmış camdan dışarıyı izliyordu. Gözleri kızarık ve şişmişti. Baygın bakıyordu. İlk tanıştığında gözlerinin içi parlayarak ona bakan kadın yoktu. Yaşama sevincinden yoksun bir kadın vardı. Ayaklanıp yanına gitti.

"Günaydın"

"Günaydın."
Barış, Eylül'ün gözlerine bakmasını bekledi ama kadın yeltenmedi bile.

"İyi misin Eylül'üm ?"

"İkinci kez bebeğimi kaybedeceğim Barış. Nasıl olabilirim ?"

"Hayır Eylül, olmayacak öyle bir şey. Kızımız sağlığına kavuşacak merak etme."

Eylül'den çıt çıkmayınca devam ettim.

"Bebişimizi evimize götüreceğiz, sen onu sabahlara kadar emzireceksin. Sonra o da benim kızım olduğu için doymayacak..."
Eylül'ün ağzında hafif bir tebessüm oluştu.
"Uyumayıp gecemizi gündüzümüze katacak, sonra büyüyüp yürümeye başlayınca düşücek diye aklımızı alacak...
Hatta sonra koca bi kız olucak, ben onun erkek arkadaşlarını korkutucam..."

"Onu mu düşünüyorsun sen Barış ?"

"Tabi onu düşünüyorum. Ergen kız babası olmak denen o mazoşist deneyimi ben de istiyorum"

Adam sonunda kadının ağzından bir gülücük yakalamayı başardı.

"Deli adam"








--------------------------------








Doktor odaya girdiğinde Barış Eylül'e yemek yedirmeye çalışıyor, Eylül inatla yemiyordu"

"Şahin-Yılmaz bebeğin ailesi ?"

Barış ya iyi haberin ya da bok gibi bir haberin geleceğinin farkındaydı. Korkarak "Biziz" dedi.

"Bebek yeteri kadar gelişmeden doğmuş. Ciğerleri henüz yeterince çalışmadığı için tüp kullandık ama sonrasında midesiyle ilgili sıkıntılar da çıktı. Biz müdahale ettik ancak altı buçuk aylık bir bebek bu kadar çok müdahaleyi kaldıramaz. Kalbi iflas etti.
Başınız sağolsun."

Eylül dolu gözleriyle Barış'a baktı. Barış onu teselli etmek istedi ama gelen haberle o de sarsıldığını hissetti.

"Barış... Kızımız."

Barış ağlayan kadını göğsüne çekti. Burdan sonra artık toparlanacak bir şey kalmadığının ikisi de farkındaydı.







Kısa bir geçiş bölümü.
Oy sınırı : 20 oy

Hoşçakal Kadar  -  Barış Alper YılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin