Bölüm 8 - Küçük tartışmalar ve kavgalar

135 14 1
                                    


                       ~Eylül~




Kendimi bildim bileli İstanbul'un kalabalığı ve karmaşası beni hem içine çekmiş hem de kendi küçük dünyama kapatmıştı.
Bir yandan çok heyecan vericiydi, her sokakta farklı bir hikaye, farklı bir hayat vardı.
Bi yandan da korkutucuydu. Fazla hareketli, fazla kalabalıktı.
Ve ben kalabalıklar içinde yalnız hissediyordum. Arkadaş çevrem dardı, fazla insanı hayatıma almak beni korkutuyordu. Aşk hayatımda çalkantılıydı. İlişkilerim istikrar bulamıyor, sürekli bir arayış içinde buluyordum kendimi. Hep bağlanmak istedim ama incinmekten korktum.

Aslı vardı hayatımda. Lisede tanıştığım sosyal kelebek. Ben ne kadar içime kapanıksam o hep o kadar enerjik ve dışa dönüktü.
Onu hep hayran hayran izlerdim. Bazen ona aşık olduğumu bile düşünürdüm.

Erkeklerle de çok rahattır. O erkekleri, erkekler de onu sever.

"Bi adamla ömür mü geçer Eylül ?"
Bu felsefeyle yaşar ve tanıştığı her adamla bir öncekini çöpe atar.

Onun bu özelliğine de çok imrenirdim. Hala da imrenirim. Çünkü dürüst olmam gerekirse, Barış'ı bırakıp gidebilseydim, bir saniye beklemezdim.

Bizimki ilişkiden daha çok çatışmaydı. Kendine fazla güvenen, patavatsız gururlu adam ve keskin zekalı, inatçı, ince mizahlı kadın.









"Ya Barış vallaha sevmiyorum."

"Yahu düzgününü yememişsin diyorum. Bak ben yapacam şimdi, parmaklarını yiyeceğsun"

Ocakta tereyağ eritirken arkasından gidip sarıldım sevgilime.

"Ya Barışım, bi insan neden yağ, peynir ve un yesin ?"

"Anladık Eylül, İzmirlisin. En egeli de sensin"

"Tabi benim. İzmir'li kız bulduğuna yatıp kalkıp şükredeceğine sen mıhlama yedirmeye çalışıyorsu- ah"

Barış popomu çimdiklerken bi yandan da sırıtıyordu.

"Hayvan herif, eline hakim ol"

Elimin ucuyla aldığım unu sevgilimin burnuna attım. Fazla düşünmeden yaptığım bu hareket, pişmanlık sebebi olucaktı. Bir kaç dakika sonra yemek savaşı gazisi olmuştum çünkü. Saçımda yumurta yanaklarımdaysa un vardı. İkimizin gülüşleri mutfakta yankılanıyordu.

"Yapmaa"
Ona karşı koyamıyordum, o da bunun farkındaydı. Gözlerindeki sevgi dolu bakışlar mıhlamanın peyniri gibi erimeme sebep oluyordu.








Tatlı tartışmalar zamanla yerini büyük kavgalara bıraktı.










Barış'la aramızdaki gerilim odadaki havayı bıçak gibi kesiyordu. Sessizliği ilk ben bozdum. "Bu kadar mı Barış? Yine mi susacaksın?" diye sordum, sesimdeki öfkeyi kontrol etmeye çalışarak.

Barış gözlerini benden kaçırarak ellerini cebine soktu. "Eylül, ne söylememi istiyorsun? Her şey ortada."

Daha fazla suskunluğa dayanamayarak bir adım öne çıktım. "Her şey ortada mı? Ne demek istiyorsun? Sadece çekip gitmen, hiçbir şey söylemeden kaybolman normal mi?" Sözlerim hızla ve keskin bir şekilde dökülüyordu.

Hoşçakal Kadar  -  Barış Alper YılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin