~~~"Bana olan kininden bi başkasıyla mı evleniceksin Eylül ?"
~~~
10 ay önce
Eylül iki aydır Barış'tan haber almıyordu. Kadın hem aklını kaçırıcak gibi hissediyordu hem de zaten kaçırmış gibi. Aklına eski mutlu günler geldikçe içinden saçları yolup tırnaklarını kazımak geliyordu. Burnunda tütüyordu Barış'ı.
~
"Sen var ya sen""Ben var ya ben"
"Benim bu dünyadaki cennetimsin Eylül"
~Kadının bunalımı artık rahatsız edici bir seviyeye gelmişti. En iyi arkadaşı Aslı'yı korkutmaya başlayacak kadar. Gözü önünde her gün biraz daha eriyip soluyordu kadın. Böylece ordan burdan araştırıp iyi bir psikiyatriste randevu aldı arkadaşı için.
Eylül başta gitmek istemedi. Terapinin bir para tuzağı olduğuna inancı tamdı.
"Bi kaç kere gidiver Eylül, bi faydası dokunmazsa bırakırsın"
Böylece Eylül, Doğu Bey'le olan terapi seanslarına başladı.
Başta çok zorlandı. Konuşmak öyle zor geldi ki...
Ne teyzesinden ne kaybettiği bebeğinden ne de yarım kalan aşk hikayesinden bahsedebildi.Bir kaç seans tuhaf sessizliklerle geçti. En sonunda beşinci seansta Eylül bi anda sesinin titrediğini, gözlerinin dolduğunu fark etti. Ağlaya ağlaya konuştu o gün ilk defa. Hayatında belki ilk defa o kadar ağladı.
Ama o küçük terapi odasından bir tüy kadar hafif hissederek çıktı.
Orada fark etti Doğu Bey, bu kadının içinde ağır şeyler bulundurduğunu.
Özellikle Eylül yazmayı sevdiğinden hafifçe bahsettiğinde Doğu Bey ondan yaşadıklarını ve hissettiklerini yazmasını istedi.Eylül küçük bir günceye lise zamanlarından bu güne kadar olan her şeyi yazdı.
Doğu Bey de ilgiyle okudu kadının yazdıklarını.
Terapi seansları giderek iyileşmeye başladı.Eylül bi kere de her şeyin merkezinde kendisinin olmasından hoşlandı. O kadar uzun zamandır kendi hakkında konuşmamıştı ki...
Hep her şey Barış hakkında olmuştu. Onun maçları, onun antremanları, onun psikolojisi, onun sağlığı, onun yaşadıkları, onun hayatı, onun hayalleri...
Hep 'o'ydu. Çok az zaman Eylül olmuştu.Şimdi ise hep Eylül'dü. Onun travmaları, onun sağlığı, onun bir yazar olmak isteyişi, onun ailesiyle olan sorunları, onun olulda yoruluşu, onun psikolojisi.
Eylül'ün dünyası yıllardır duyguların gölgesinde, boğucu bir karanlık içinde sıkışıp kalmıştı. Kafasını kaldıracak, herhangi bir şeye anlam verecek gücü bulamıyordu çoğu zaman.
Doğu Bey ise sakin ve anlayışlıydı, onu sabırla dinliyor, Eylül'ün anlatmak istemediği şeyleri bile kelimelere dökmesine gerek kalmadan hissediyordu sanki. Eylül, her seansta kendini biraz daha açarken, Doğu Bey'in varlığının ona iyi geldiğini fark etti. Onun yanındayken duygularının karmaşık, acı dolu ağırlığı hafifler gibi oluyordu. Bu yavaş yavaş başlayan güven, onun içindeki kırılmış parçalara bir süreliğine de olsa huzur sunuyordu.
Ancak Eylül, kendisinde bu huzurun yalnızca birine güvenmekten değil, Doğu Bey'in varlığından, bakışlarından, sesinin yumuşak tınısından kaynaklandığını anlamaya başladığında irkildi. Bu duygular ona yabancıydı. Çünkü aşk Eylül'ün bildiği gibi mutlulukla değil, eksik ve boş yanlarını hatırlatan bir özlemle, bir tutunma ihtiyacıyla karışıyordu.
Bir gün seans sona erdiğinde, Doğu Bey Eylül'e bir süre karşısında sessizce bakakaldı. "Eylül Hanım," dedi, "yaşamaya değer bir şeyler bulabileceğinize inanıyorum." O an, Doğu Bey'in gözlerindeki samimi ışıltıyı fark ettiğinde, Eylül bir an için hayatın dayanılmaz acısından sıyrıldı. Bu his, hayatta kalmak için küçük bir kıvılcım, belki de eksik olan parçaların birleşmeye başladığı an gibiydi.
Ama Eylül yine de içindeki bu karşı konulmaz çekimi Doğu Bey'e açamıyordu. Sessizce ona olan hislerini kabulleniyor, her seansın ardından bu yeni duyguyla baş başa kalıyordu. Belki de bu, onun kendi kendini iyileştirme sürecinde aşması gereken yeni bir sınavdı.
Adam kendisinden yaşça büyüktü. Ancak uzun boyluydu ve gür kuzgun saçları vardı. Eylül'ün gözleri adama büyük bir sevgi ve hayranlıkla bakıyordu.
Doğu ise... Doğu açıkçası kendini kaybetmişti.
Eylül'ün kendisine karşı olan ilgisinin tabii farkındaydı. Hastaların psikiyatrilerine karşı bir şeyler hissetmesi pek de az görülen bir olay değildi ve Eylül de muhtemelen Doğu'nun kendisine değil, onun sayesinde hissettiği rahatlamadan hoşlanmıştı.Ama işin sıkıntılı kısmı Doğu da bu kadına karşı güçlü duygular besliyordu.
Eylül'ün bakışlarında zaman zaman yakaladığı kırılganlık, ona karşı hissettiği profesyonel sorumluluğun ötesinde bir duyguyu harekete geçiriyordu. Bu durum, onu mesleki anlamda zorlayıcı bir ikileme sokuyordu; Eylül onun hastasıydı ve aralarındaki güven bağı, bu sınırların korunmasına bağlıydı.
Ancak Doğu Bey, Eylül'ün sessizliğinde, arada ona duyduğu içsel çekimi durduramıyordu. Her seans sonrası onun arkasından kapıyı kapattığında, Eylül'ün varlığının zihninde iz bırakmaya başladığını fark etti. Sıradan bir danışan gibi çıkıp gitmiyordu Eylül, geride karmaşık duygular bırakıyordu. Onun kırık yanlarını iyileştirme arzusuyla karışan bir çekim hissi, Doğu'nun en profesyonel maskesini bile zorlamaya başlamıştı.
Bir gün, Eylül'ün gözlerinde daha önce hiç görmediği bir ışıltı fark etti. Yavaş yavaş kendine olan güveni geri geliyor, dünyayla yeniden bağ kurmaya başlıyor gibiydi. Bu değişimi görmek, Doğu Bey'i mutlu etse de aynı zamanda ona karşı hissettiklerini daha da yoğunlaştırıyordu. Artık Eylül'ü sadece bir hasta gibi görmüyor; onun iyileşmesinin, kendi içinde de bir parça eksik olan şeyi tamamlayacağını düşünüyordu.
Ama Doğu Bey, bu duygunun bir yanılgı mı yoksa Eylül'ün karanlığında bulduğu bir ışık mı olduğunu anlamakta zorlanıyordu. Eylül'ün her seansın sonunda arkasından sessizce çıkıp gitmesi, onun kendi kalbinde açtığı bu derin yarayla baş başa kalmasına neden oluyordu.
~~~~~~~~~
oy sınırı: 20
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hoşçakal Kadar - Barış Alper Yılmaz
RomanceBenim orda bu kızın bipolar psikopatın teki olduğunu fark edip başımdan salmam lazımdı ama işte yapamadık aldık başımıza bi dert. Hala çekiyorum acısı. Sevmedin mi beni Hoşça kal kadar