" PİŞMANLIK VE ACI"( YENİ SEZON İLK BÖLÜM)

296 17 0
                                    

BU HİKÂYE DİZİNİN İKİNCİ SEZONUNDAN İTİBAREN YAZILMIŞ OLUP, TAMAMEN YAZAR KURGUSUDUR, VE YALI ÇAPKINI DİZİSİ TEKRARDAN YAYINLANMADAN ÖNCE BENİM KENDİ KAFAMDAN YAZMIŞ OLDUĞUM BİR KİTAPTIR, KEYİFLİ OKUMALAR DİLERİM....
YAZAR/NİSANUR KIZILTAŞ
**************************
( HİKÂYEDE HİÇBİR ZAMAN ATLAMASI OLMAYACAK, HERŞEY EN SON KALINDIĞI YERDEN DEVAM EDECEK)
ÖNCELİKLE SEZON FİNALİ BÖLÜMÜNÜN SON SAHNESİNDEN KISA BİR HATIRLATMA YAPIP ARDINDAN BÖLÜME GEÇECEĞİM; HATIRLARSANIZ SEZON FİNALİ BÖLÜMÜNÜN SON SAHNESİNDE TARIK SEYRAN'I KAÇIRMIŞ, SEYRAN, TARIK'A KARŞI DİK DURDUĞU VE DİRENÇ GÖSTERDİĞİ İÇİN TARIK O SİNİRLE SEYRAN'A FİZİKİ ŞİDDET GÖSTERMİŞ, ARDINDAN ORMANA ATMIŞTI, SEYRAN, O ZİFİRİ KARANLIK ORMANDA YAĞMURUN VE ŞİMŞEKLERİN ALTINDA ÖYLECE BIRAKILMIŞTI, ARDINDAN KAVGA ESNASINDA SEYRAN'A TOKAT ATTIKTAN SONRA ONUN DEFNE'NİN EVİNDEN KAÇIRILDIĞI HABERİNİ SUNA'DAN ÖĞRENEN FERİT, YAŞADIĞI PİŞMANLIK VE VİCDAN AZABI İLE SEYRAN'I BULUP CANINI KURTARMAYA ÇALIŞIRKEN SEYRAN FERİT'İN KOLLARINDA BAYILMIŞ, VE SON NEFESİNİ VERMİŞTİ, SEZON FİNALİ İSE ÖYLECE BİTMİŞTİ, NEYSE, ŞİMDİ BÖLÜME GEÇİYORUM
**************************
YENİ SEZON İLK BÖLÜM;
FERİT'İN AĞZINDAN;
Seyran benim kollarımda acının tatlı tebessümü ile son kez gözlerime bakmış, ardından bayıldığında ise nefes alamadığını ben fark etmiştim, abi'de yanımdaydı, Seyran'ı bulabilmek için ikimiz özellikle çok çaba harcamıştık, ve sonunda Seyran'ı bulmuştuk ama bulduğumuz Seyran'ın hali hal değildi, ona bu kötülüğü yapan tarık şerefsizine dünyayı dar edecektim, kendime söz vermiştim, o karaktersize dünyayı dar etmek benim boynumun borcuydu, yağmurlu ve şimşekli havada üçümüzde çok ıslanmıştık, ayrıca burası çok soğuktu, Seyran bu bunca zaman nasıl dayanmıştı? Bunları düşündükçe adeta kafayı yiyordum... Derken abi'ye seslendim;
-" abi, çabuk arabayı hazırla, Seyran'ı hemen hastaneye yetiştirmemiz lazım, yoksa..." Dedim yutkunarak, cümlenin devamını söylemekte zorluk çekiyordum, " yoksa Seyran için çok geç olabilir abi, çabuk!"
Tamam dedi abi, ve hemen Seyran'ı arabaya bindirdik, ben o kadar çok ağlamıştım ki ağlamaktan sesim çıkmıyordu... Abi ise bir yandan beni sakinleştirmeye çalışıyordu, bir yandan Seyran'ı hastaneye yetiştirmeye çalışıyordu.
YALI ( SUNA'NIN AĞZINDAN)
( DEFNE, SUNA, KAZIM, ESME VE HATTUÇ GÜVENLİK AMACIYLA YALIYA YERLEŞMİŞTİ HATIRLARSANIZ, AYRICA KAYA İÇİN DE HALİS AĞA TARAFINDAN BİR SÜRE LONDRA'YA GERİ GÖNDERİLMESİ KARARI ALINMIŞ, NÜKHET İSE KAYA'NIN YAPTIKLARINI ÖĞRENDİĞİNDE BUNA İZİN VERMİŞTİ, BU YÜZDEN KAYA ARTIK HİKÂYEDE YOK, LONDRA'YA GERİ DÖNDÜ, İFAKAT İSE SEYRAN'A ATTIĞI İFTİRADAN SONRA GÜLGÜN TARAFINDAN HALİS AĞA' NIN DA İSTEĞİYLE YALIDAN ATILMIŞTI, YANİ ŞUAN HEM KAYA, HEM DE İFAKAT YOK)
Herkes Seyran için oldukça endişeliydi, tabii en çok da ben... Keşke izin vermeseydim defne'nin evinde kalmasına, keşke benim yanımda kalmasını isteseydim... Annem ayrı, ben ayrı, halam ayrı, babam ayrı, hepimiz ayrı ayrı kahr oluyorduk, ağlamaktan sesimiz çıkmıyordu, ben yine ağlarken Abidin aradı beni, Seyran'dan bir haber mi var umuduyla hemen endişeyle ayağa kalktım, ve annem de ayağa kalktı;
-" suna, ne oldu kızım, kardeşinden bir haber mi var?"
-" bilmiyorum anne, Abidin arıyor beni, en son Ferit'le beraber Seyran'ı aramaya çıkmışlardı"
-" aç telefonu, aç, bak bakayım bulmuşlar mı kardeşini?"
-" tamam, açıyorum"( suna telefonu açar)
-" Alo, Abidin, ne oldu, he, bulabildiniz mi kardeşimi, nerede Seyran, buldunuz mu onu, ne olur Bulduk de, ne olur..."
" Bulduk suna, bulduk Seyran'ı, merak etme. Hatta biz hastanedeyiz şuan, Ferit'le beraber, doktorlar Seyran'a müdahale ediyor içerde"
Seyran'ı bulduklarını öğrendiğimde derin bir nefes aldım, ardından başladım konuşmaya;
-" tamam, tamam, hangi hastanedesiniz şuan, söyle gelelim hemen"
-" ***** hastanesi"
-" tamam, geliyoruz biz" ( suna telefonu kapatır)
-" Seyran'ı bulmuşlar anne!"
-" ne?" Diyerek ayağa kalktı halam, ve söze girdi;
-" nasıl, nasıl bulmuşlar Seyran'ı, nerede bulmuşlar, iyi mi Seyran?"
-" bilmiyorum hala, hastaneye gidince öğreniriz işin aslını"
Ve Halis Ağa da kalktı ayağa;
-" latif ! Arabayı hazırlayın, gelinimi görmeye gidiyoruz, ayrıca, Seyran kızımın bulunmasının hatrına kurbanlar kesilsin, lokma dağıtılsın, ihtiyaç sahiplerinin ihtiyaçları giderilsin"
-" tamam ağam"
Sonrasında hemen hastaneye gittik, hastaneye gittiğimizde Ferit, hastanenin duvarının dibinde yere çökmüş, gözlerinden yaşlar akıyordu, öylece duruyordu âdeta hata yapmış küçük bir çocuk gibi... Ama sanırım ferit'in bilinci yerinde değildi, hiçbir söylediğimize cevap vermiyordu, sanki hiçbir söylediğimizi algılamıyormuş gibi bir hali vardı, bense ondan birşeylerin cevabını almak için uğraşıyordum;
-" feriit, Ferit, bir bak bana, Seyran'a ne oldu, söyle hadi"
-" Seyran..." Dedi Ferit zorlukla, zar zor konuşuyordu
-" oğlum konuşsana, kızıma ne oldu?" Dedi babam bağırarak, ve tam o esnada Seyran'ın hem ferit'ten yediği tokat, hem de babamdan yediği dayaklar geldi aklıma, öfkeyle ayağa fırladım;
-" senin bir kızın olduğu daha yeni mi aklına geldi, he, senin kızın kocasının ona el kaldırdığı gerekçesiyle senin yanına geldiğinde sen onu kemerle dövdün de, o da aynı dayağı bir daha yememek için ferit'ten tokat yedi de senin ruhun bile duymadı, neden biliyor musun? Sırf senden korktuğu için... Sana Mahkeme tarafından sana uzaklaştırma kararı çıkmış olduğu halde Seyran sırf sana karşı duyduğu korku yüzünden daha iki gün önce tanıştığı kadına sığındı, senin bir kızın var ve sen bunu daha yeni mi idrak ediyorsun, senin kızın kocası olacak bu karaktersizden tokat yerken sen neredeydin? Senin varya, değil Seyran'ı düşünmek, ona kızım demeye bile hakkın yok, senin gibi baba olmaz olsun!"
-" şimdi hâlâ utanmadan karşımıza geçmiş, Seyran'a ' kızım' diyorsun, kızın, öyle mi? Kızın... Peki, madem Seyran senin kızındı, niye sahip çıkmadın kızına, niye sevmedin kızını, ya sen ne biçim bir babasın! İnsan hiç kızına el kaldırır mı? Sen kaldırdın, insan hiç kızına sırtını döner mi, sen döndün, insan hiç kızını para uğruna satar mı, sen sattın, sen... Ne bana ve Seyran'a babalık yapabildin, ne de anneme kocalık! Bilek gücünün, paranın arkasına saklandın, oradan adamlık tasladın durdun, sen daha insan olamamışsın, bir de adamlık tasladın yıllarca, yerin yedi kat dibine batsın senin adamlığın da, insanlığın da, babalığın da! hatırlıyor musun, Seyran ilk bebeğini kaybettiğinde hastaneye gitmiştik ya, biz o hastanede Seyran, ben ve annem başbaşa kaldığımızda biz ne öğrenmiştik biliyor musun? Meğerse benden büyük bir çocuğunuz da varmış, ama sen sırf annem bir hata yapmış diye annemi hamileyken dövmüşsün, Kendi öz evladının katili olmuşsun, sahi merakımdan soruyorum da, elinde günahsız bir bebeğin kanı varken hâlâ ' baba' olduğunu mu sanıyorsun sen?"
" Suna, tamam kızım, yeter" diyecek oldu halam, ama ben onu da susturdum;
-" sen sus, sen hiç konuşma hala, annem hamile haliyle dayak yerken hiç bir şekilde müdahale bile etmemişsin, bu babam olacak herif annemin karnındaki çocuğun sebebi olmuş, sende bir köşede öylece izlemişsin, zaten sen hep böyleydin, biz dayak yerken bir köşede durup ' etme Kazım' demekten başka hiçbir şey yapmazdın sen, kadın olduğun halde sanki annem senin hizmetçinmiş gibi, babam yetmezmiş gibi bir de sen her işini gördürdün ona, babam sana bir gün trip atsa zoruna giderdi, peki hiç düşündün mü acaba ben bunların yaşadıklarını yaşasam ne yapardım diye bir gün olsun düşündün mü?"
-" ya hala, bu pislik Seyran'ı kemerle tekme tokat döverken, ben, annem, Seyran... Biz bunca acıyı çekerken sen ne yapıyordun o sırada, sen ne yapıyordun ya, eğer bu sorunun cevabını sen bilmiyorsan ben söyleyeyim senin yerine" dedim, ardından tüm gücümle bağırarak; " HİÇ-BİR ŞEY!" Diye ekledim, hayatımda hiç olmadığım kadar öfkeliydim, ilk defa bu kadar çok bağırmıştım, öyle ki sesim hastanenin her köşesinde yankılanmıştı, o esnada Gülgün hanım geldi yanıma;
-" suna, tamam yapma artık..."
-" bence yapsın, bırakın içinden ne geliyorsa söylesin" dedi annem, haklıydı tabii...
-" sana helal olsun kızım, susma, istediğini söyle" dedi annem, yüzüme gurur dolu bir ifadeyle bakıyordu...
Gülgün hanım ferit'e bakarak başladı konuşmaya o esnada;
-" nasıl yaparsın sen böyle bir şeyi, nasıl kıyarsın Seyran'a?"
-" Anne ben..." Diyebildi Ferit zorlukla, dediğim gibi, zaten bilinci yerinde değildi, ancak konuşuyordu, Gülgün hanım cevap verdi büyük bir öfkeyle;
-" sen ne, ne? Neyi açıklamaya çalışıyorsun sen be, he, neyi, hangi yaptığını açıklayacaksın?"
-" ya oğlum bak sen ilk el kaldırdığında nasıl olsa vurmamış dedik, sustuk, ama bu sefer nasıl bir mazeret sunmayı düşünüyorsun acaba?"
Defne hanım bu sefer başladı konuşmaya;
-" sana yazıklar olsun ya, daha iki gün öncesine kadar beni koruyordun, şimdi aynı şeyi yapmışsın Seyran'a, ne suçu vardı ya o kızın, ne günahı vardı, niye yaptın bunu?"
Ferit, hüngür hüngür ağlayarak kendine vurmaya başladı, başına vuruyordu, sanırım kriz geçiriyordu, ve bağırarak söyleniyordu;
-" Allah benim belamı versin, ben kendime hakim olamadım, Allah beni kahr etsin!"
Orhan bey geldi ferit'in yanına, onun yanına oturup onu kendine getirmeye çalışıyordu;
-" Ferit, tamam oğlum vurma kendine, sana bir şey olacak"
-" keşke..." Dedi Ferit ağlayarak, sesi titriyordu; " keşke Seyran'a olan bana olsaydı, keşke onun yerine ben kaçırılsaydım, Allah cezamı versin benim, çürümüş içim!"
-" Ferit" dedim soğukkanlılıkla, bu esnada Ferit ağlamaktan kıpkırmızı olmuş gözlerle ' efendim?' der gibi baktı yüzüme
-" Seyran'a ne oldu tam olarak, doktorlar niye hâlâ birşey söylemiyor, sen Seyran'ı bulduğunda Seyran nasıl bir haldeydi?"
-" soğuktan ve acıdan bayılmıştı, ve..."
-" ve?"
-" ve bir süre sonra ben onun nefes almadığını fark ettim..."
-" durumu nasıldı peki?" Dedim acıyla, benimde sesim titriyordu
-" o tarık iti dövmüş çok kötü, ağzı yüzü kan içindeydi"
O sırada ellerimi saçlarıma geçirdim, yere çökerek ağlamaya başladım, annem de çok kötü bir durumdaydı. Biz ağlarken doktor geldi yanımıza;
-" Seyran Korhan'ın ailesi siz misiniz?"
-" evet" dedi Ferit ayağa kalkarak.
-" doktor bey, kardeşim iyi mi, neyi var?" Dedim endişeyle.
-" Seyran hanım, çok ciddi bir saldırıya uğramış, saldırı dediysem, Sadece fiziksel şiddetten bahs ediyorum, siz soylu bir aile olduğunuz için bu sorunun cevabını merak edersiniz doğal olarak, o yüzden söylüyorum, ama çok ağır bir şekilde şiddet görmüş, vücudunda ciddi derin yaralar oluşmuş, ayrıca büyük bir tramva geçiriyor, bu süreçte psikolojik anlamda çok hassas olacaktır, muhtemelen kabuslar da görecektir, bu süre zarfında sizlerin desteğine ihtiyacı var Seyran hanımın"
-" ne yapabiliriz tam olarak?" Diye sordu annem, acı içindeydi
-" dediğim gibi; psikolojik olarak desteğe ihtiyacı var, her anlamda yanında olun, her şekilde hassas davranın, size karşı sert davransa bile siz ona karşı yumuşak olun, hassas bir dönemden geçiyor, ayrıca yaralarından dolayı düzenli olarak pansuman yapılması gerekiyor, şimdi sizlerden ricam pansuman yapmayı öğrenip pansumanı uygulayın Seyran hanıma"
-" nasıl öğrenebiliriz?"
-" bir kişi benimle içeri gelsin, pansumanı öğrensin, düzenli şekilde yapın"
-"Ben gelirim" diyecek oldu Ferit, ama ben engel oldum;
-" sen, son yaptığın bu yanlıştan sonra Seyran'ın seninle aynı çatı altında kalacağını mı sanıyorsun?" Diye sordum Ferit'e, utançla başını öne eğdi
-" sana gerek yok, ben yardım ederim kardeşime"
-" sizin isminiz neydi hanımefendi?" Dedi doktor bana, hemen cevap verdim;
-" suna ben, suna Korhan"
-" suna hanım, öyleyse siz gelin yanıma, bu arada Seyran hanımın nesi oluyorsunuz?"
-"olur, tabii, gelirim, Seyran'ın ablasyım ben"
-" buyrun" dedi doktor, o esnada annem doktoru durdurdu;
-" bir dakika"
-" bir şey mi diyecektiniz?"
-" ben Seyran'ın annesiyim de, bir şey sormak istiyorum; Seyran uyandı mı, yaşıyor mu?"
-" yaşıyor, geri döndürmeyi başardık, fakat şuan ilaç verdik, uyuyor, o uyurken biz de pansuman yapacağız"
-" peki" dedi annem, ben doktorla birlikte içeri girdim, Seyran'ı o halde görünce bir kez daha ağlayacak gibi oldum, fakat kendimi tuttum, ve doktor bana nasıl pansuman yapmam gerektiğini öğrettikten sonra odadan çıktım, ve Abidin'in yanına gittim;
-" Abidin"
-" efendim birtanem?"
-" biraz hastanenin dışına çıkalım mı, biraz hava alalım, kendimi iyi hissetmiyorum"
-" tamam, gel, sen dışarı çık, bekle beni, ben ikimize bir çay alıp geleyim, sıcak, sıcak içeriz, iyi olur"
-" tamam, ben bekliyorum seni"
Dedim ve hastanenin dışındaki bankta oturdum, bir süre sonra Abidin geldi, yanıma oturdu, ben başladım konuşmaya;
-" sana teşekkür ederim, bugün Seyran yaşıyorsa bunda seninde payın var, sana minnettarım, kardeşimin hayatını kurtardığın için"
O sırada Abidin başını çevirdi, bende birbirimizin gözlerinin içine bakıyorduk, Abidin başladı söze;
-" bunun için teşekküre gerek yok, benim yerimde kim olsa aynısını yapardı, ayrıca Seyran benim kardeşim gibi zaten, kendi kardeşim olsa bu kadar severdim herhalde"
-" sağol" dedim, Abidin ise içtenlikle gülümsedi bana, ve ben üşüyordüm, üşüdüğümü fark eden Abidin başladı konuşmaya;
-" sen üşüyor musun?"
-" biraz..."
-" gel" dedi Abidin bana kollarını açarak, ardından ona sarıldım, öylece kaldık...
HASTANE ( İÇ) ( SEYRAN UYANIR, VE HERKESTEN ÖNCE FERİT GİDER SEYRAN'I GÖRMEYE);
( FERİT'İN AĞZINDAN)
-" Sen niye geldin benim yanıma, ne farkın var senin tarık'tan?"
-" bir farkım yok belki ama ben..."
-" ama sen..." Dedi Seyran güçlükle, sesi çok yavaş ve yorgun geliyordu;
-" ama sen pişmansın, değil mi Ferit?"
-" evet..." Dedim başımı öne eğerek, öyle utanıyordum ki, kendimden nefret ediyordum adeta
-" yerin dibine batsın senin pişmanlığın, pişmanmış! Bende inandım"
-" Seyran, ne desen haklısın, gerçekten, ama çok pişmanım, yemin ederim ki çok pişmanım"
-" Ferit, hatırlıyor musun bilmiyorum ama, sen defne'yi kurtardığında biz odamızda bu konuyu konuşurken bana;
" Ne bekliyorsun Seyran, haksızlıklar karşısında dilsiz şeytan gibi susup hiçbir şey yapmadan öylece oturmamı mı bekliyorsun?" Tarzında bir cümle kurmuştun ya hani, ama işte ben o gün sana inanmıştım da, şimdi anladım ki sen o dilsiz şeytanın ta kendisiymişsin de ben görememişim, yazık sana, gerçekten çok yazık..."
**************************
Birazdan dizinin Yeni bölümü başlayacak, o yüzden ben " şimdilik" yazmayı bırakıyorum, reklam aralarında yine devam ederim, bölüm daha bitmedi, haberiniz olsun ❤️
********************************
BUGÜN 14 EYLÜL CUMARTESİ, KALDIĞIM YERDEN DEVAM EDİYORUM;
" Haklısın, belki öyle, ama gerçekten bilerek ve isteyerek yaptığım bir şey değildi, istemeden oldu, yani bir anlık öfkeme hakim olamadım, özür dilerim"
-" dileme, benden özür dileme, yaptığın şeyin telafisi Yok, senin benim gözümde affın yok!"
-" hiç mi yok peki, geçirdiğimiz onca güzel zamanı düşün, hiç mi affedemezsin?"
-" edemem, benim başıma ne geldiyse bu yüzden geldi zaten, başıma ne geldiyse hep seni affetmekten geldi"
( Ferit, Seyran'ın elini tutmaya çalışır, Seyran elini çeker)
-" sakın bana dokunma, yoksa ellerini kırarım senin!"
-" tamam, sakin ol"
-" ben sakinim zaten, çık dışarı, çıkarken de ablamı gönder yanıma"
-" Seyran..."
-" ÇIK DIŞARI, DEFOL!" dedi Seyran bağırarak, bense daha fazla itiraz etmeden çıktım dışarı, ve suna'yı çağırmaya gittim, ben gittiğimde Abidin ve suna birbirine sarılmış, hastanenin bankında oturuyorlardı, yanlarına gittim;
-" suna"
-" efendim?"
-" Seyran uyandı, seni görmek istiyor yanında"
Suna hemen doğruldu öne doğru, ve ayağa kalktı;
-" uyandı mı, durumu nasıl peki?"
-" idare eder, yorgun ama"
-" tamam, ben şimdi gidiyorum yanına"
-" tamam, hadi sen git" dedim suna'ya, suna hemen gitti, bense abi'nin yanına oturdum, abi başladı konuşmaya;
-" Seyran nasıl?"
-" nasıl olsun, yorgundu"
-" Ferit"
-" efendim?"
-" oğlum sen böyle bir şeyi nasıl yapabildin, sen zamanında bana
' ben elimi kırarım, ama Seyran'a vurmam' demiyor muydun, nasıl yaptın bunu?"
-" bilmiyorum, bilmiyorum, nasıl oldu, nasıl yaptım bilmiyorum, ben böyle biri değildim, öfkeme hakim olamadım, kaybettim kendimi, gözüm döndü bir anda"
-" sen Seyran'a kıyamazdın ki, nasıl öfkene hakim olamadın?"
-" bir bilsem ben bunu hangi kafayla yaptım, bir bilsem... Allah cezamı versin benim, herşey benim yüzümden oldu, ben böyle yapmasaydım Seyran şuan daha sağlıklı olacaktı, ben bu kızın başına gelen bütün acıların sebebiyim..."
-" neyse, olan oldu artık, sen bundan sonra Seyran'ın gönlünü nasıl alabilirsin, onu düşün"
-" alamam, beni affetmemekte kararlı, etmesin de zaten, o, beni affetse de ben kendimi affetmeyeceğim"
-" Ferit, yapma böyle, kıza kendini affetirmeye çalış bir şekilde"
-" elimden geleni yapacağım"
SUNA-SEYRAN SAHNESİ ( YAZARIN AĞZINDAN)
" Abla..."
-" ablacığım, birtanem..."
-" abla, senden bir şey isteyebilir miyim?"
-" söyle güzelim"
-" elimi tutar mısın?"
Tabii ki tutarım, ablasının gülü"
( Suna, Seyran'ın elini tutar)
( İçeri esme, kazım, hattuç girer)
-" Seyran, iyi misin kızım?"
-" iyiyim anne, sen nasılsın, siz iyi misiniz?"
-" biz iyiyiz kızım, sen bizi düşünme, kendini düşün"
( Kazım, Seyran'ın elini tutmaya çalışır, Seyran elini çeker)
-" sakın, sakın diyorum sakın, bana dokunma, senin gibi bir babam yok benim"
-" sen baba olsaydın, ben o ferit'ten tokat yediğimde sana sığınırdım, daha iki gün önce tanıdığım kadına değil"
-" Seyran.."
-" ve senin gibi de bir halam yok, sende hala olmayı bilseydin, biz onca şey yaşarken bize sahip çıkardın!"
-" siz ikiniz de benim için yok hükmündesiniz, keşke ne senin gibi bir babam, ne de senin gibi bir halam olsaydı, keşke ikiniz de hiç olmasaydınız, biriniz bize hayatı zehir etti, öbürünüz de Bunu uzaktan izledi, ben ne ikinizi, ne de Ferit'i affetmem, sizlerin bende affı yok!"
-" evett, duydunuz kardeşimin söylediklerini, şimdi annem hariç ikiniz de çıkın buradan, ne Seyran, ne ben, ne de annem, ikinizi burada görmek istemiyoruz, hadi çıkın dışarı"
-" suna, kızım..."
-" kızım falan deme bana, hadi çıkın dışarı, yallah!"
( Kazım ve hattuç dışarı çıkar)
2 GÜN SONRA
( SEYRAN HASTANEDEN TABURCU OLMUŞ, HASTANEDEN ÇIKMIŞTIR, HASTANE ÇIKIŞI SEYRAN TEKRAR DEFNE'NİN EVİNE GİTMEK İSTER, SUNA ENGEL OLUR)
-" Bu sefer olmaz Seyran, bu sefer biz seni yanlız bırakamayız, ne olur bizim yanımıza gel"
-" ben babamın yanında gitmem abla"
-" tamam ablacığım, bak seni anlıyorum ama gözümüzün önünde olman lazım, lütfen beni dinle"
-" tamam ama tek bir şartla"
-" şartın nedir birtanem?"
-" babam hiçbir şekilde benimle muhatap olamayacak, halam da aynı şekilde, ikisiyle konuşmak istemiyorum"
-" tamam bebeğim, sen nasıl istersen öyle olsun, ben konuşurum onlarla, herşey senin istediğin gibi olur"
-" tamam o zaman"
( SEYRAN ABLASININ ISRARI ÜZERİNE KAZIM'LARIN EVİNDE YAŞAMAYA TAMAM DER, AYNI GÜNÜN AKŞAMINDA SUNA VE SEYRAN ODALARINDA OTURURKEN SEYRAN'A MESAJ GELİR)
-" Abla"
-" efendim?"
-' Ferit mesaj atmış"
-" Ferit mi, ne diyor?"
-" aşağı otoparka gel diyor, eğer sen gelmezsen ben gelirim oraya yazmış, ne yapayım?"
-" git, son kez konuş, niyetinin ciddi olduğunu anlat ona"
-" tamam"
( Seyran otoparka gider)
-" Ne var Ferit ya, ne var, ne oldu?"
-" seni çok seviyorum Seyran Korhan, son kez bunu söylemek için geldim"
-" ben Seyran Korhan değilim, ayrıca ben senden nefret ediyorum Ferit Korhan "
-" Seyran, son bir şans ver bana"
-" ben sana çok şans tanıdım Ferit, ama artık yeter, bu işin dönüşü yok, yaptığın hatanın dönüşü yok bu sefer kazanan, kurtulan benim, kaybeden sensin bunu o kafana iyice yaz"
-" ayrıca kabul et artık, hatalı olan sensin"
-" her hatanın bir dönüşü vardır Seyran, ikinci bir şansım yok mu?"
-" yok, bu yaptığının dönüşü yok, olmayacak da"
-" bende seni bu yaptığına bin pişman etmezsem bana da Seyran şanlı demesinler!"
( Seyran, yere tükürüp tiksinerek ferit'e bakar)
-" sana yazıklar olsun..."
( Seyran otoparktan ayrılır ve Ferit de arkasından baka kalır, gözlerinden yaşlar akıyordur)
( Seyran ise kararlıdır, bir daha ferit'e dönmemek üzere gitmiştir o otoparktan)
**************************
BÖLÜM SONU
BÖLÜM BURADA SONA ERİYOR, SABIRLA OKUDUĞUNUZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM.💚
YAZAR/ NİSANUR KIZILTAŞ
















Yalı Çapkını Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin