" AŞK VE İNTİKAMIN GÖLGESİNDE"

133 14 1
                                    

BU HİKAYE DİZİNİN İKİNCİ SEZONUNDAN İTİBAREN YAZILMIŞ OLUP TAMAMEN YAZAR KURGUSUDUR, VE YALI ÇAPKINI DİZİSİ TEKRARDAN YAYINLANMADAN ÖNCE BENİM KENDİ KAFAMDAN YAZMIŞ OLDUĞUM BİR KİTAPTIR, KEYİFLİ OKUMALAR DİLERİM...
**************************
ÖNCEKİ BÖLÜMÜN DEVAMI OLARAK;
Şimdi karar verme sırası bendeydi, ve ben kararımı vermiştim, babamla gidecektim, halis Ağa zaten bu durumu önceden biliyor olduğundan bana tepki göstermemişti;
FLASHBACK ( 2 GÜN ÖNCE, SEYRAN'IN AĞZINDAN)
Halis Ağa yalıya geri dönmem için beni aradıktan sonra oturup kara kara düşünürken halam girdi odaya, evet.. bu meseleyi çözse çözse halam çözerdi...
-" hayırdır Seyran, düşünceli gibisin?"
-" yani.. aslında seninle konuşmayı çok istemiyorum ama bu konuyu çözsen çözsen sen çözersin hala"
-" de bakayım sen Bana, neymiş benim çözeceğim şey?"
-" halis Ağa.. yalıya geri dönmemi istiyor, ne diyeceğimi bilemiyorum"
-" herşeyden önce senin ne istediğin önemli kızım, sen ne istiyorsun, gitmeyi mi, kalmayı mı?" Dedi halam bana, ardından karışma oturdu ve ben cevap verdim ona;
-" bana kalırsa ben gitmeyi, o yalıya geri dönmeyi istemiyorum aslında, ama halis Ağa bana ' sen bu yalının ışığısın kızım, sensiz bu yalı çok karanlık' diyince ne diyeceğimi bilemedim"
-" sahi öyle mi söyledi sana?"
-" evet"
-" vicdan azabından öyle konuşuyordur o, zamanında kendi aşkına sahip çıkmamadı, şimdi de eski aşkı olan kadının yeğenine iyi davranarak vicdanını rahatlatıyor aklı sıra"
-" nasıl yani, ne demek o?" Diye sordum halama, halam tam o esnada bir duraksadı, sanırım benim bilmemi istemediği bazı şeyler vardı, ' aşkına sahip çıkmamadı, şimdi de eski aşkı olan kadının yeğenine iyi davranarak vicdanını rahatlatıyor aklı sıra' dediğine göre... Sır perdesi yavaş yavaş aralanıyordu, o sırada taşlar yerine oturdu, sanırım halis Ağa halamın hem eski aşkı, hem de evlenmeme sebebiydi...
" Bir şey demek değil, lafın gelişi"
-" sen lafın gelişi olsun diye böyle bir cümle kurmazsın ki hala, bilmemi istemediğin bir şey mi var, benimle açık konuş lütfen"
-" Seyran, sen Ferit'i seviyor musun?"
-" ne alaka şimdi?"
-" soruma cevap ver kızım, sen bu çocuğu seviyor musun?"
-" her ne kadar ona kızgın olsam da, sanırım evet, yani... ' sevmiyorum' dersem yalan olur"
-" seviyorsun yani?"
-" evet..."
-" Eğer gerçekten Ferit'i seviyorsan aşkın için birşeyleri değiştirmeyi gerçekten istiyorsan önce kendinden başlaman gerekiyor kızım"
-" nasıl yani?"
-" bak Seyran, güzel yeğenim benim, ferit'in yaptığı şeyi asla savunmuyorum ama şöyle de bir gerçek var ki; bu çocuk doğrusu ile, yanlışı ile, herşeyiyle senin için mücadele ediyor, senin için ölümü bile göze aldı, hem de kaç kere, hatırlıyor musun o gün biz seninle Antep'teyken siz Ferit'le kaçacağınız zaman bana ' senin yaşadığın kaderi benim de yaşamama izin verme halam, ne olursun...' demiştin ya, merak etme, yaşamazsın, çünkü Ferit dedesi gibi değil"
-" nasıl yani, Halis Ağa ile ne alakası var bunun?"
-" Ferit hatalı olsa da olmasa da aşkı için mücadele ediyor Seyran, ama işte halis Ağa bunu yapmadı zamanında, sana bir şey söyleyeceğim ama aramızda kalacak, tamam mı?"
-" tamam, söz"
-" halis benim eski sevdiğimdi, ama o torununun yaptığını yapmadı, bunu yapmak işine gelmedi çünkü, vazgeçti... Ferit öyle mi peki, değil, Ferit savaşıyor, sen ondan vazgeçsen bile, o senden vazgeçmiyor, aşkına sahip çıkıyor, ama sen bunu yapmıyorsun, tek bir yanlışında silip atıyorsun onu, birşeylerin değişmesini istiyorsan şu inadından vazgeçmen gerekiyor"
-" ben Ferit'i nasıl affedeyim hala, o tokat attı bana"
-" ben sana onu tamamen affet demiyorum, inadından vazgeç diyorum, kabul et Seyran, çok gereksiz ve uzun bir inadın var senin"
-" yani yalıya geri dön mü diyorsun?"
-" sen bilirsin, sana anlattığım şeylerden sonra düşün, taşın kararı kendin ver"
-" şöyle yapalım; ben birkaç günlüğüne yalıya geri döneyim, sonra sen halis Ağa ile önceden konuş, babam beni aniden almaya gelsin, bende babamla gideyim, Ferit birkaç gün daha cezasını çeksin, ondan sonrasına bakarız"
-" tamam o zaman, madem böyle olmasını istiyorsun, böyle olsun"
FLASHBACK BİTİŞ
-" ben..." Dedim yutkunarak; " daha önce de söylediğim gibi, babamın kararına saygılıyım, onun kararı benim kararım, tercihim babamdan yana"
Böyle söyledikten sonra ferit'in yanından ayrılıp babamın yanına geçtim, babamla beraber yalıdan ayrılacaktık ki, Ferit durdurdu beni;
-" Seyran... Gitme, b-biz, seninle bazı şeyleri toparlıyorduk, ne olursun gitme, kal benimle..."
Ferit tekrar elimi tuttu, elimi geri çektim;
-" kalamam, bu kadarını yapamam Ferit, her hatanın bir karşılığı olmalı..."
-" daha ne kadar bedel ödeteceksin sen bana Seyran, ya tamam, yaptım bir aptallık, özür dilerim, ama ben bunun bedelini seni kaybetme korkusu yaşayarak ödedim zaten, sensizlik bana en büyük ceza, ne olur daha fazla acı çektirme bana"
-" sensiz yapamam ben, çok özlerim seni... Tenini, kokunu, nefesini, gözlerini, saçlarını, dudaklarını... Ben sensiz olamam ki..."
-" bende sensiz olamıyorum aslında, yaptığın onca yanlışa rağmen... Bende çok özleyeceğim seni Ferit Korhan, ama benden vazgeçmeyeceğini bildiğim için giderken içim rahat aslında, ben seni bıraksam da, sen beni bırakmazsın, ben bunu biliyorum, merak etme, bende seni çok özleyeceğim, herşeyini, ' Ferit Korhan, Ferit Korhan ' diye odaya girip dans etmelerini, şakalarını, tatlılığını, hayat dolu oluşunu, bir eşten öte arkadaşlığını, dostluğunu, beni asla yanlız bırakmamanı... Bende seni özleyeceğim, ama bazı şeylerin bedelini ödemeni istiyorum açıkçası, çünkü hiç kimse vazgeçilmez değildir Ferit Korhan, sen bile..." Dedim içimden ardından bir süre onun gözlerine baktıktan sonra gittim oradan babamla birlikte, eve geldiğimizde kimseye bir şey demeden odamda yatağıma uzandım, telefonumdan sezen Aksu'nun " sarı odalar" şarkısını açtım, Ferit'i hatırlıyordum, geceden sabaha kadar beni izlediği günü, biz çizim yaparken gözlerini benden alamayışını, saçlarımı koklayışını, beraber çizdiğimiz o yüzüğü parmağıma taktığı günü, o " S" harfli kolyeyi boynuma taktığı o günü, yaşadığımız o huzur dolu anları... Bunları düşünerek sessizce göz yaşı döküyordum, elimi kalbime götürdüm, bu kalbim Ferit'i hissediyordu, sahi o da benim gibi mi hissediyordu?
( BEN KENDİM ŞARKIYI ARKAYA EKLEDİM, AMA AÇMIYORSANIZ BU SATIRLARI OKURKEN ŞARKIYI KENDİNİZ AÇARAK OKUYABİLİRSİNİZ)
FERİT ODA SAHNESİ ( FERİT'İN AĞZINDAN)
Odama geçecektim, ama geçmeden önce dedemle konuşacaktım tabii, çünkü onun bu sakinliği şaşırtmıştı beni;
-" Dede, hayırdır, sen niye bu kadar sakinsin, benim karım gitti az önce, farkında mısın, niye birşey yapmadın?"
-" sen karına, aşkına sahip çıkmak için birşey yaptın mı ki benden bir şey yapmamı bekliyorsun, ayrıca ben ne yapabilirim, kız haklı, madem bu kadar çok seviyordun vurmasaydın o zaman"
-" dede sen ciddi misin!?"
-" ciddiyim tabii, kız sana ne yaparsa yapsın hakkıdır, kendin ettin kendin buldun Ferit efendi, ayrıca ben zaten Seyran'ın gideceğini biliyordum"
-" ne?!" Diye bağırdım, kan beynime sıçrıyordu;
-" nasıl yani, biliyordun ve sustun, öyle mi dede?!"
-" aynen öyle, yaptığının cezasını çek istedim, herşeyi önceden konuşmuştuk biz"
-" bravo sana dede, bravo, harikasın, tam senlik bir hareket!"
-" ne demeye getiriyorsun sen?"
-" sen seversin benden, bizden birşeyleri saklamayı, daha önce de Polat'ın yaşadığını da hem Abi'den hem de bizden saklamıştın ya"
-" konumuz bu değil Ferit"
-" haklı aslında" dedi abi araya girerek, bu sefer o başladı konuşmaya;
-" Seyran olayından bağımsız olarak söylüyorum; bildiğiniz Gerçekleri saklamak sizin işiniz zaten, siz iyi bilirsiniz gerçekleri saklamayı, rol yapmayı..."
-" Abidin!"
-" efendim? Ha bu arada hazır konusu açılmışken Polat'a ne oldu, nerede o herif, he, siz biliyorsunuzdur şimdi, ne yaptınız, pek sevgili annem ve ex aşkı Polat beyefendi için ayrı bir ev falan mı açtınız?"
-" bunları konuşmanın zamanı değil şimdi"
-" ne konuşuyorsanız konuşun ya,artık seninle mücadele edemem dede, gerçekten, odama gidiyorum ben"
Diyerek odama gittim, sezen Aksu'nun " sarı odalar" şarkısını açtım, aklımda sadece Seyran vardı, bir yandan şarkıyı dinlerken bir yandan da Seyran'ı hatırlıyordum, geceden sabaha kadar onu izlediğim anı, yüzünü, dudaklarını, gözlerini derin derin izlemiştim, kusursuzdu o, onun sadece dış görünümüne değil, iç güzelliğine de hayrandım, benim karım tepeden tırnağa güzellik... Tepeden tırnağa ihtişam doluydu, o kadar hayrandım ki ona.., o yokken boş kalmıştı bu oda, eksik, yarım kalmıştı... Daha sonra ona berber çizdiğimiz o yüzüğü verdiğimde, onun parmağına taktığımda gözlerinde gördüğüm o çocuksu, tatlı mutluluğu geldi gözlerimin önüne, odamızda onunla dans ettiğimiz, berber mavi boncuk filmini izlediğimiz günleri hatırladım, hatırladıkça ağladım, Kendi göz yaşlarımda boğuluyordum neredeyse, ama umurumda değildi, Tam o esnada elimi kalbime götürdüm, Seyran'ı hissediyordum kalbimde, sahi, o ne hissediyordu, o nasıldı, elim telefonuma gitti, mesaj atayım dedim, ama yapamadım, yaptığım bu aptallıktan sonra hangi yüzle mesaj atacaktım ona? Düşündükçe deliriyordum, ben nasıl yapmıştım bunu!? Bir süre daha ağladıktan sonra şarkıyı kapattım, göz yaşlarımı sildim, yüzümü yıkadım, toparladım, ucunda ölüm bile olsa Seyran'ı getirecektim, onsuz kaldığım her an sanki canımdan Can gidiyordu, boğuluyordum, bu oda üzerime üzerime geliyordu,buna daha fazla katlanamazdım, Seyran'ı almak üzere kimseye bir şey demeden yola çıktım...
SEYRAN VE AİLESİ İÇİN AİLE İÇİ YÜZLEŞME SAHNESİ ( SEYRAN'IN AĞZINDAN)
Bir süre daha ağladıktan sonra şarkıyı kapattım, göz yaşlarımı sildim, yüzümü yıkadım, üzerimi değiştirmek için kıyafet seçerken ferit'in bana verip ' bunu giysene, o gün çok tatlıydın' dediği o elbiseyi gördüm, o elbiseyi giyip salona gittim, salonda babam, annem ve halam vardı, yanlarına oturdum;
-" aferin kızım, başımı öne eğmedin"
-" sen benim başımı eğdin ama"
-" ne?"
-" diyorum ki; Ferit benimle ettiği en ufak bir kavgada senin dayaklarını, para sevdanı yüzüme vuruyordu biliyor musun, benim, senin yüzünden çok başım eğildi, kim bilir, belki de Ferit senden yüz bulup tokat attı bana"
-" şimdi bunları konuşmanın zamanı mı Seyran?" Dedi halam, öfkeyle cevap verdim;
-" zamanı hala, tam zamanı, söylesene bana, bugün değilse ne zaman? Bizler bu ülkede her Allah'ın günü bir kadının ölüm haberi ile uyanırken ben şimdi babam gibi şiddet meraklısı birinin önünü kesmezsem ne zaman tepki göstereceğim? Ölünce mi, ya benim, ablamın ya da annemin sonu o hayatının baharında ölen gencecik kadınlarımızın, çocuklarımızın sonu gibi olursa, ya babam bir gün sinirle bizi de öldürürse, o zaman ne diyeceksin?"
-" ya hala, bir psikopat manyağın biri çıkıyor ortaya, gencecik bir kadının başını kesip annesinin ayaklarının önüne atıyor, ve sadece bir kadını değil, iki kadını birden kendisiyle beraber ölüme götürüyor, sözde bir 'ailenin üyesi' veya üyeleri çıkıyor ortaya, okula gitmesi gereken bir çocuğun ölüm sebebi oluyor, O Kızcağız okuluna gidecekti ya, mezara değil, uygulamalara erişim engeli getirilirken, bu tür pislik insanlara hiçbir sınır koyulmuyor, ' DURUN ARTIK' Diye haykırmıyor hiç kimse, bu ülkenin kadınları kendini koruyabilmek için biber gazı taşıyor üstünde, bu mu sessiz kalınması gereken şey, ya da en önemlisi; bu mu 'ADALET?' o esnada bunları söyleyince ne kadar çok duygulandığımı anlatamam, kalbime öyle bir ağırlık çökmüştü ki... Gözlerim doldu, ve sadece benim değil, o an salondaki herkesin gözleri dolu doluydu, babam dahil... Ardından babam kısık bir sesle konuşmaya başladı:
-" özür dilerim kızım, sana ve ablana baba, annene de koca olamadığım için... Senin, ablanın ve annenin, sizin sonunuz hayatının baharında solan çiçeklerimiz gibi, o masum kadınlarımız gibi, çocuklarımız gibi olmayacak, bundan sonra bambaşka bir kazım olacak sizin karşınızda, size söz veriyorum..."
Biz bunları konuşurken kapı çalındı, gelen kişi kimdi bilmiyorum, ama bayağı ısrarcı olduğu kesindi... Kapıyı açtığımda Ferit'i görmüştüm, anlaşılan yine peşimi bırakmamak için kararlıydı;
-" yine niye geldin Ferit ya, niye!?"
-" ne demek niye, seni almaya geldim tabii"
-" git artık Ferit ne olur git ya, bırak peşimi"
-" ölürüm de seni bırakmam, sen benim diğer yarımsın Seyran, sensiz ben kocaman bir hiçten ibaretim, sende biliyorsun bunu, ben sadece seninle var oluyorum, yalvarırım vazgeçme bizden"
-" bizden vazgeçen sensin Ferit, ben değilim ki"
-" yapma böyle can suyum, yaşam kaynağım, mutluluğum, neşem, geleceğim... Yapma bunu"
-" Ferit..."
-" yapma Seyran..."
-" git lütfen"
-" gitmem, seni almadan gitmem"
-" git..."
Ferit elini uzattı bana, tutmamı bekledi çaresizce.... Başta bir süre tutmadım, ama sonra gözlerinin içine baktım, yalvarır gibi bakıyordu bana, dayanamadım, kararımı verdim ve elini tuttum, elini tuttuğumda teşekkür eder gibi hafif bir tebessümle bakıyordu bana, ve bende ona...
********************************
BÖLÜM SONU
BÖLÜM BURADA SONA ERİYOR, SABIRLA OKUDUĞUNUZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM, BİR DAHAKİ BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZERE, SİZLERİ SEVİYORUM🤍🙏
YAZAR/NİSANUR KIZILTAŞ




















Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: 2 days ago ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Yalı Çapkını Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin