Sahnenin gerisindeki o tanıdık sessizlik, bir cerrahın hayatının ayrılmaz parçasıydı. Hastanenin acil servisi genellikle kaotik bir mekân olsa da, benim için her şey belirli bir düzen içinde gerçekleşiyordu. Ben İnci Aksoy 28 Yaşındayım. Son birkaç yıldır cerrah olarak hastaların hayatlarını kurtarma sorumluluğunu omuzlarımda taşıyordum.Bu sabah gökyüzü kapalı ve griydi, şehirdeki tipik hava durumunu yansıtıyordu. Hızlı bir kahvaltı yapıp hastaneye gitmeden önce gazeteye göz gezdirdim, ama haberler hep aynıydı: şehirdeki suçlar, yolsuzluklar ve diğer karanlık olaylar. Bu tür haberleri okudukça dünyaya olan güven sarsılıyordu. Neyse ki, hastanede insan hayatını kurtarma umudu hala vardı.
Hastaneye vardığımda ekibimle hızlıca toplantı yapıp günün hasta kayıtlarını inceledik. Şu ana kadar sıradan bir gün geçiyordu.
Akşam nöbetim başlamıştı ve odama doğru yola koyulurken hastanenin genel gürültüsü arasında birinin yüksek sesle tartıştığını duydum. Bu tartışma, hastanenin sessizliğini bozan tek şeydi. Merakla sesin kaynağını araştırmak için yürüdüm ve acil servis koridorlarına adım attım.
Sesin geldiği yere yaklaştıkça, tartışmanın ciddiyetini daha iyi anlayabiliyordum. Bir grup hemşire ve doktor, bir adamın üzerine titriyordu. Hemen koridora doğru ilerledim ve baş hemşireye ne olduğunu sordum.
Birkaç gün önce ağır silahlı yaralanmayla acile gelen hastaydı bu adam. Vaka gece saat 2:30'da gelmişti ve ameliyatına giren cerrah bendim.
"Bu adam Savcı Belgin Kaya'nın yakından ilgilendiği bir davadan çıkan bir şahıs" dedi Baş Hemşire, endişeyle. "Savcı adamın ifadesini almak için hastaneye geldi ancak adamın durumu kritik. Adam o silahlı saldırıda birkaç kişiyi yaralamış sanırım. Şimdi ne yapacağımızı bilemiyoruz."
Belgin Kaya. Adını duydum ama kendisiyle tanışmamıştım. O, İstanbul'un en ünlü Cumhuriyet Savcılarından biriydi ve sert tavırlarıyla biliniyordu. Ancak, ne tür bir etkisi olduğunu merak ediyordum. İşin içine bir savcı girince işler kesinlikle karmaşıklaşıyordu.
O sırada, koridorun diğer ucundan bir kadın belirgin bir şekilde yürüyerek yaklaştı. Yüksek topuklu ayakkabıları, hızlı adımları ve kararlı bakışları, ne kadar ciddi bir insan olduğunu hemen gösteriyordu. Gözlerindeki keskin bakış, ortamdaki herkesin ondan çekinmesine neden oluyordu. Onun Belgin Kaya olduğunu anladım.
Baş Hemşire Azra'nın yanına doğru ilerledi ve Çantasından Savcı kimliğini çıkarttı. "Savcı Belgin Kaya"
"Şahıs ne durumda?" diye sordu Belgin Savcı hemşireye. Sesindeki kesinlik ve sertlik hemen dikkat çekiciydi.
Belgin Savcı'nın talimatları ve talebi karşısında Azra hastanın durumuyla ilgili özet bilgi verdi. Ancak Belgin'in gözleri, tamamen farklı bir yere odaklanmıştı. Gözlerinde, hastanın durumu kadar önemli olan, hastanenin düzeninin bozulmuş olması vardı.
"İşlerin böyle karmaşık hale gelmesini sevmiyorum" dedi Belgin, sesindeki öfke tüm koridora yayıldı.
Ben de, bu durumun ne kadar karmaşık olduğunu görebiliyordum. Hemşirelerle konuşmayı bitiren Belgin, bir an için durdu ve dikkatlice etrafına bakındı.
"Şahısın ameliyatına giren doktor nerede? Kendisiyle konuşmak istiyorum" dedi yine sert bir tonlamayla.
Kendimi tanıtmak için bir adım attım. "Ben Dr. İnci Aksoy. Şahısı bizzat ben ameliyat ettim."
Belgin Savcı benim sesimi duyduğu an bakışlarına gözlerime dikti ardından yavaşça beni süzmeye başladı. Bir an sanki daldı gibi oldu ancak çok uzun sürmedi. Yine gözlerime bakarak konuşmaya başladı "Doktor Hanım Bu hastayı adli bir mülahazayla incelememiz gerek. Birkaç gündür ifadesini almak için memur arkadaşlar gelmişti fakat her seferinde 'hasta kendine değil' dendi. Şimdi Şahsı bizzat ben kendim görmek istiyorum. Bakalım gerçekten o kadar vahim bir durumda mı."
Onun bu tavrı, hastanenin düzenine dair bir saygıyı korumaya yönelikti ama aynı zamanda hastaya karşı acımasız bir yaklaşımı da vardı.
"Sayın Savcım, davanın hızlı bir şekilde çözülmesi gerektiğini anlıyorum ancak hastanın sağlık durumu şu an için kritik ve ben bunu bir dava için riske atmak istemiyorum" dedim, tavrımı netleştirerek.
Belgin Savcının kaşlarını önce alayla havaya kalktı ardından çatarak yanıtladı. "Bir dava için? Doktor Hanım, bizim amacımız adaletin sağlanması. Evet, sağlık bu süreçte bir engel olmamalı ama benim acilen şahsın ifadesini almam gerekiyor. Bilmem anlatabiliyor muyum?"
"Ben sizi gayet iyi anlıyorum Sayın Savcım ama dediğim gibi şahıs şu an için ifade verecek durumda değil" dedim.
Belgin Savcı inanmazcasına gözlerini kısarak bir adım atarak yanıma geldi. „Peki o zaman Adamı sadece kontrol amaçlı görmek istiyorum" delici bakışlarını bana dikerek konuşuyordu.
Ben hastaların iyiliğini ve sağlıklarını ön planda tutarken, Belgin Savcı ısrarla hukukun amacını savunuyordu. İkimiz de kendi perspektiflerimizi savunma konusunda kararlıydık.
"Adamı görebilirsiniz ama konuşturmaya zorlarsanız-.."
"Ne yaparsın? Beni şikayet mi edersin?" diye fısıldadı. Gözleri adeta delip geçiyordu.
"Siz ne yapmam gerektiğini daha iyi bilirsiniz aslında Sayın Savcım."
Normalde kimseyle böyle iğneleyici konuşmayı sevmem ama Belgin Savcı o kadar acımasızca davranıyor ki başka imkan bırakmıyor.
"Ha yani bana ayağını denk al diyorsun öyle mi?" alaycı ses tonuyla konuştu.
"Nasıl algılamak istiyorsanız öyle algılayın"
Buz gibi bakışları yine gözlerime sabitlenmişti. Niye bu kadar sert bakıyorsun be Kadın?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
İhtilaf (GxG)
Teen FictionINCI AKSOY 28 yaşında bir cerrah olarak hastanede hayat kurtarma sorumluluğunu üstlenmiştir. Bir sabah, acil servise kritik durumda bir hasta getirilir. Hasta ünlü Cumhuriyet Savcısı BELGIN KAYA'nın ilgilendiği bir davadan çıkmıştır. *Bu hikayedeki...